Her düşü sen bildim: her sende
saklıydı düşlediklerim.
Bitimsizdir maruzatım
İçimdeki acım ve şahlandıkça yılkı
atım.
Hizaya gelmedi yürek
Kerbela’sı dünün sevmeye hep mi tek
yürek gerek?
İzafidir yolculuğum
Bir ileri iki geri
Mahşeri kalabalığın haz yüklü gıybeti
Layığıyla sevip yaşamaktı oysa amaç.
Hırlayan köpek başını okşadığımda
Anaç bir teselli babında
Yalnızlığın ikliminde dönendiğim bir
kumpas misali
Kördüğüm olmuş duyguların girdabında
Ve işte tutuldum rüzgâra ansızın
Beylik değildi sözcüklerim
Ne çıkar mademki benlik sevdim
insanları.
İkbalim, ihmalim, inisiyatif
kullandığım ömür denen denklemin
Bozguna uğrattığı her gün
Nasıl ki hüzün dolu kabrim
Yaşamın meali bu mu olmalıydı?
Çıfıt çarşısı nice insan
Cinnete mahal veren
Oysaki cennet bellemişken hayatı
O girizgâh ki yarıladığım yol
O güzergâh ki tembih edilmiş kalbime
sığan hasbıhal
Ettiğim güzelliklerde saklı değil
miydi kurduğum onca hayal?
Biz g/izin peşindeyim
İtiraf edemediğim neyse
Tensiye ettiğim ne çok duygu
İlamı aşkın
İdam fermanıma attığım imzamın
Olmalı mıydı bir kuyruğu?
Kuytularda gezinen fısıltılar
Kula kulluk eden farazi sevgiler
Sakıncalı mı hep yaşamak?
Yankısı duyulmayan sesim
Ölümün izdivacına dünden talibim.
Rengim bazen beyaz bazen pembe
Karanlığı delen gözlerim
Özlemin yükü kolladığım kadar arkamı
Yalnızlığın kıskacında yazılmamış
fermanım
Yâd edilesi dünüm, mizacım
Kale gibi dikim
Kalem ile sözlendiğim gecenin
peçesine konan bir kuş gibi
Kanat açtığım şiirlerin güftesine
sadık bir nefer
Kilitli kalbimden firar ettim edeli
Hazzı yaşamın belki de ölümde gizli