DENEMEMİN HİKÂYESİ…
GÜN GEÇMİYOR Kİ MEVSİMLERİN
DUYGULARIMA RİAYET ETTİĞİ…
ZAMAN GEÇMİYOR Kİ KALEMİM AZICIK
KÜSSE BANA…
DEĞERLİ ÂDEM HOCAMIN, İNATLA YAZIYORUM
İSİMLİ ŞİİRİNDEN YOLA ÇIKTIĞIM BİR YAZI BU BAĞLAMDA TÜM SAYGIMLA SELAMLIYORUM
KALEMİNİ VE TEŞEKKÜR EDİYORUM…
YAZIN YOLCULUĞUMDAKİ OKULUM İKEN DE
SEVGİLİ EDEBİYAT EVİM…
VAR OLUNUZ…
Halis munis bir renktim öncesinde
neye tekabül ettiğimi bilmez iken iklimler devirdim nicesine eşlik ederken
müzmin ruhum ve tutulan nutkuma eş bildiğim sözcükleri dizmekle mükellef boş
bir sayfanın dere yatağına…
Aşkın mucidi idi s/onsuzluk ve o
dev/asa kekremsi sessizlik hem…
Hem ziyan etmişsem ne olmuş ki hayata
mademki varmamıştım son durağa hem de tek bilenken yüce Huda içimde saklı o
muradı.
Yıldızlar gibi parlarken.
Bazen açıp bazen solduğumun ertesi
baş koyduğum yolun da saptı mı rotam karanlık bir dehlize…
Eh, çocuktum olurdu o kadar bense
saklı bir ganimet peşinde.
Çocuk aklım ve masum sevdam bir düş
pazarı bazen meylettiğim ve gönlün tezgâhı kimi insanın yüreğimi durduk yere
darp ettiği…
İhbar dahi etmezdim öncesinde
Rabbime.
İtina ile sevdiğim kadar boğulmuştum
ben adeta sevginin denizinde…
Sular seller gibi bilgiye olan
açlığım.
Sular seller gibi her insanı
Yaratandan dolayı sevip de yüreğimde s/akladığım.
Bir gönlüm vardı ki…
Bir de kırık gönyem.
Mademki bir çiçekten üremiştim ben ve
kalbim.
Yıldızların soğuk benliğinde saklı
olsam da bazı bazı ve işte sızlayan içim deme m o ki:
Ben mehtaba sevdalanmıştım Yıldız
kimliğimle.
Topraktı kutsalım mademki topraktan
gelmiştim ve işte annemle babamın ektiği o sevgi tohumu nihayetinde hanelerinde
açmaya hak kazanmıştım Gül kimliğimle.
Şaşkın bir de âşıktım ben artık akla
ne hizmetse kavrulan çocuk yüreğim bense aşkın peşinde.
Aşk ne miydi?
Ve işte bir ömür çözemediğim…
Ya, ben kimdim önceleri rakamlarla
cenk ettiğim.
Mizacımdaki ışık ruhumdaki sarkaç ben
bir kere sevdalanmışken bilgiye ve okudum ve okudum kemale erdiğime dair bir
inançla nasıl da zirveye konmuştum bir eksiğime:
Aslında ben sözcüktüm.
Aslında ben şiirdim.
Aslında ben romandım…
Hep okudum sonra yazdım tekrar okudum
ve işte ben evrene ve aşka damgamı vurdum.
Ruhumun külliyesinde saklı nice şiir
nice hikâye.
Kimse kulp bulan sevgime.
Sevdiğim kadar da mutluydum madem en
çok da aşka âşık bazen rölantiye alsam bile duygularımı ben müzmin ve coşkulu
bir ruhtum.
Renklerin de hicvine tutkun.
Yalnızlığımın mahlası ve işte çapkın
ruhum.
Meylettiğim bir iksir ki:
Okuma aşkımı bile sollayan yazma
sevdam.
Hüznümle muadili olabildiğim kadar
duyguların ve huzura kavuştuğum ne zamanki kalem ön ayak olsa içimdeki
duygulara.
Aşka aş eren bir iklimdi mademki…
Mesleğime dahi âşık olabilmişken
yetmedi üstüne kat çıktığım başka başka mesleklerin eğitiminde anlamıştım ki
ben:
Sonsuzluğa ve bilgiye âşıktım…
Nur topu gibi bir çocuğum da olmuşken
kalemimin beni feraha çıkardığı ve işte müzmin sevdam bense inatla yazarken
aslında kendimi bulmuştum.
Yine de iddia edemem yüzde yüz
kendimi bulduğuma.
Yüzsüz değil yolsuz hiç değil yorgun
sözcüklerin müptelası aklımın erdiği kadar çocuk yaşımda ben aslında gizemin
tininde yosun tutan umudun ve sevdanın alfabesi renklerin de hicreti iken ve
işte gök kuşağını belime sardığım kadar alfabedeki harfler duyduğum sevgi ile
bendim beni benden uzak tutan ve bendim bana dair bir arayışta bulduğum ilk ve
son şıktı ki Aşk: idame ettiğim kadar Rabbime varmanın verdiği coşkuyla yazıyor
olabilmenin kıblesinde baş veren tohumlardan da inşa etmişken cenneti.
Bir fasıl.
Bir hâsıla.
Havsalamdan taşan ne var ne yoksa…
Hüzünle sırdaş.
Hazzında sevginin Rabbim iken bana
tek Yoldaş.
Allah rızası için seviyor olabilmenin
de mucidi ve müridi:
Öykündüğüm lal bir duygu iken
sonsuzluğu kucaklayabilmenin de meali…
Ben ki:
Nice hikâyenin anlatıcısı nicesinin
kahramanı ve işte oluşturduğum o soyut ve sıra dışı alfabe ve evet, ben
yolcusuydum ruhuma eş tuttuğum kalemin feryadında saklı kâh fısıltı kâh aşk kâh
coşku şiar edindiğim ise umudun frekansı ruhumun katmanlarında açan çiçeklerin
dikenli sapı en çok da kendimle iştigal en çok da kendimle kavgalı ve işte
yerde ararken gökte bulmuşken kendimi…
Değişen kimyam bazen fizik
kanunlarına resti çektiğim bazense tabiat kanunlarına ve mademki yaşadığım aşk
tek kişilikti o halde koymalıydım sahneye kapanmadan da son perde…
Kapandığım kadar da içime.
Ansızın açılabilen o kapı:
Nasıl ki müridiydim aşkın ve işte
koştuğum Hakkın Kapısı ardına kadar da açıkken Rabbin Dergâhı…
Tılsımlı bir var oluş kaygısı ya da
sancısı bense hiçliğin sarmalında sonsuzluğun merhem olduğu yaralı hüzünlü
yüreğimi de sevebilen ve sahiplenen sadece yüce Mevla…
Oku emriyle yola çıktığım:
Kalemim mademki emir eriydi kâinatın
ve işte: yaz, emri ile yazgımı kucaklayabilip hayata alt yazı geçebilmenin de
verdiği huzurla feraha çıkıyor olabilmem elbet bir mucizesiydi kâinatın.
Reçber’i hayatın ve renkleri ve
secdesi ve şiarı ve iklimlerden sektiğim ikiletmeden d sevebiliyor olabilmenin
hülyası…
İnatla ve sevgiyle yazıyor
olabilmenin de tek şartı…
Kâh hüznün minvalinde kâh öykündüğüm
sonsuzluğun hicretinde ve delişmen bir rüzgâra bürünüp de bedenimin kâh üşüdüğü
kâh devindiği ve sıcak bir kucak iken kalemin doğurgan ve devingen tininde
buluştuğum sonsuz nimet ve aşka erdiğim hidayete koştuğum…