Sersem, sefil bir
buluta öykündüm
Öldüğümde sendin
resmettiğim.
Ölü sevici kâbuslar
güzergâhında saklandığım
Ölü sözcükler
bulvarında
Ölümsüz olmayı
artık dilemediğim
Gerçek ve gerçekçi
bir zan altında
Sandığımdan doluydu
sandığım
Zemheride
çalkalanan ruhum ve kilit noktam
Aşka başkaldırdığım
kadar yalandın sen
Gitmelerin yoksunu
değil
Gitmelerin nüktesi
Gidip gidip
döneceğim değil olsan bile
Ne yani,
Şiirlerim ve ben…
Neyden ibaretse
evren:
Sen miydin söyle
şiirlerime, kalemime, kalbime hükmeden?
Ruhum karmıştı
kararmıştı da
Muştalanmış
varlığım hep mi söyle hep mi
Noksandım senin
gözünde?
Hem ben karakaşına
kara gözüne değil
Aşka sevdalıydım
Yaralarımla
Yamalı şiirlerimle
Yarım kalmışlığın
destanını yazmaya aday
Adaklarım kadar
sakar
Üstüne ant içtiğim
namusum ve içimde saklı efkâr…
Ne yani çok mu
sakildim de meylettiğin idi
Yan çizdiğin:
Bekası olsam bile
düşlerin
Dil yarası
sezgilerim ezgilerim
Ayaklarının altında
ezdiğin
Sırf ben değildim
Bensizliğe meyleden
Kalemimle eşleşen
Göğün tasması
mademki boynumdaydı
Nasıl da yenik
düşmüştüm seferi gölgesine sözcüklerin
Hem, ben değil
miydim aşka kilit vuran nasıl da aşikâr
Ölenle de
ölünüyordu hem, vefasız bayım
Ölmekle iştigal
değildim ben
Üstelik binlerce
kere kâğıdı kefen bildiğim
Ruhumun masum
tınısı
Yaka silktiğim
Her iki yakasından
da şehrin
Artık gözden
çıkarmışken bu aşkı
Sefasını sürdüğüm
göğün
Mutabakata
varamadığım iken yüreğiniz, bayım
Bir damla suda
boğulan imgelerim
Göl durgunluğunda
bir hayata öykündüğümden de öte
Öldüremediğim bu
zaaf dolu aşkı…