Bandığı kadar da yüreği

Bazen kuma sokulu gözleri

Dağlanan her şiir

Bulutlara öykündü mü de şair

İlhamın arka bahçesi

En çok da sonsuzluğa kadir inancı

Aşkla sarıp sarmaladığı kadar da telaşı

Dinmediği gibi

Dilemması evrenin

Kör kütük sarhoş imgelerden yana

Döküldüğü kadar da taşlar eteğinden

Tutuşan paçasına zalimin

Ve teslimiyeti

İlla ki İlahi Aşkın kıvancı

Yer gök karışsa da birbirine

Yer gök dalaşsa da sözcüklerin ininde

Saklı tutulası

Hayallerin ve hatıraların

Hatırına

Sevdiği kadar aşkı

Sevecen yüreğin ikazı

Şerh düşmek ne ki sadece bir şiir ile de sınırlı

Değilken coşkusuna

Sahip çıkan kalemin

Hem tininde hem yolunda

Varsa yoksa

Hizaya sokmak kâinatı

Olsa olsa Rabbin izniyle

Yaşadığı kadar da yeşeren gözlerine eşlik eden

Pırıltının hikmetine

Aşkın rahmetine sadık

Ve o deli cesareti ile de

Sevdi mi şair…

Bir b/ölü iken aşk.

Ölgün güne nazireler sunan.

 

İmgeden taşan o isyan aşkı hamt eden sözcüklerin devası iken kalemin iğne misali diktiği söküklerde saklı bir idam mangası.

Görünmeze şerh düşen hayaller.

Ve şairin iade-i itibarı.

Öznesi gizem yüklemi sitem konuşlu olduğu o diken.

Balta girmemiş şiirler deryası ve furyası.

Aşkın sadakat yemini etmediği kadar şair âşıksa aşka ve katık ettiği kadar ruhunda zimmetli duygulardan çalakalem yaşamak yazmak sevdasında büründüğü o gizem.

Bir resital adeta kalemin ruhla değiş tokuşu.

Bir renk cümbüşü ise şairin ta içinde saklı.

Bağnaz bir iklim batıl bir cümle bağımlı olduğu kadar şair, kalemin hükmettiği devrik tahtı ve yanık bahtı ile teftişe çıktığı şu cihanda sahi yok mudur tutunacak tek bir dalı?

Hüzünlü şiirler coğrafyası.

Hazan mahsulü yüreğin kumpanyası.

Saltanatı sonlandığı kadar mutluluğun ve işte o devasa ayraç, şairin nutkunun tutulduğunun ertesi.

Atıl yüreği iklimin, atıfta bulunan umut gibi; sessizliğin şerh düştüğü kara gecenin koynunda uyuyan rüyaların ve imkânsız aşkların kültürü iken sözcükler nasıl ki kol kanat germiş yüreğe nasıl ki kordan acılarla damıtılmış ruhun yorganı.

Metaforlar.

Mizansenler.

Muğlak gülüşler metruk heceler durağı.

Şiirin başkenti iken aşk bazen bir serenat misali seyyah sözcüklerin ufkuna bandığı kadar kalemini şair, müspet menfi yorgun sözcükler şehri hele ki şairin yıldızı yaldızı barışmamışken kendiyle.

Anlatmak istedikleri aslında tek kelimeden ibaret:

Hiçlik.

Sözcüklerin rugan yüreği sessizliğe delalet yerkürenin katmanlarında yatıya kalan aşkın çekirdeği ve göğün zembereği ve zemherilerde uyuya kalmış ölü bedenler resitali.

Hüzün.

Keşfe çıkan şair.

Hazan.

Hecelerin mimarisinde duygular yangın yeri.

Her düş.

Her gülüş.

Devrik taht.

Yalnızlık ve şiirse aşka biat.

Çeperinde nidaların salkım saçak sevdaların ana yurdu.

Sözcüklerin ve kalemin gözünden vurulduğu:

Kaç göz oda ise şiir ve kaçıncı artçısı şairin?

Bir hüzün nakaratı ölümün.

Dipçiği kalemin sürmanşet dizelerin solgun çehresi.

Aşka mahkûm edilmiş Âdem.

Hazzı ömrün savruk matemi yalnızlığın ve yerin tanrısı göğün sedası aşkın nemalandığı nasıl ki özlem nasıl ki hüzün ve işte bir hüzün portalı kalemin devrik gücü.

 

 

 

 


( Şiirin Başkenti İken Aşk... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 28.03.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.