Su, sustu bugün seni beklemekten..
Ben senden arta kalan namus vadelerini ödemekle yükümlüydüm;
Hem de seni bekleyerek Sevgilim..
Su, sustu bugün sen gelmiyorsun diye..yüreğimin virgülü..
Öznesi, yüklemi kalmadı hayata dair cümlelerimde..
Hep senle başlayıp,, seninle noktalamak uğruna yazıldı.
Şimdi kabusa uyandım ben bu sabahta,,
Sanıyor musun ki bırakırım bedenimi Azrail'e?
Sanıyor musun ki zindanlara kapatırım kendimi..
Sanma işte..
Bırakma yüreğimin sığ yerlerini..
Bir katil görür sensiz hallerimi,, maktula döner
Kısırlaşmış hayat döngüsü,, anlasana..
Dönemem sana ben..
Gidemem..
Gitmene de izin veremem…


Sapaklar açamadım sana gelişimi beklerken,
Yüreğinin tünellerinde ölü leşler bırakmaktı tek yapabildiğim;
Canını acıtan bir yabancıydım sadece değil mi Sevgilim?
Gizli özneler ve devrik cümlelerin oldu bana dair,
İkame sevinçler budaklanacak şimdi ayva ağaçlarında.
Beraber kızıla çalamadığımız sarı akşamlar olmayacak öyle mi?
Azrail beyaz kefeniyle gelin edemeden esmer tenini,
Katre katre hüzünlerimi boşaltıp gelmiştim külkedisi masallarına.
Pudra mavisi bir ayaza yaslarken sırtını,
Omuzlarında kemiklerimin ağırlığını bekledin saatlerce!
Nasıl bir hayat bahsi geçen rüyamızda?
Dönmeme ihtimalini bile bile geldim sana…
Gidemezsin ki!...
Bana git demedin aslında.



Taşlar, kırıldı bugün Sevgilim; seni beklemekten..
Bilmediğin çok şey söylesem sana, değiştirebilir miyim hayat yönünü..
Yoksa
Bilmemen hayata katılan suskunlukların iyi yönüne mi işaretti?
Taşlar kırıldı, yarıldı, parçalandı Sevgilim;
Senin gelmeyeceğini düşünmekten..
Şimdi ben umut ülkelerini sarsmalı mıyım yerinden?
Sarılsam dökülmeyecek misin sanki parça parça ellerime.
O zaman seni parçalamak mı mutlu edecek gamzelerimi?
Artık saklı simaların iki demlik gülüşlerini yaşayamaya meyilliyim ben..
Kanadı kırık turna misali
Elmaların yarısını uğurlamıyorum şehirlerarası yolculuklarda ben..
Şimdi yüreğimin tamamını veriyorum ele..
Hem de şehirlerarası bile kalmayarak aramızda..
Ülkelerarasına sığınıyoruz biz,
Dünyalar arasına..
Şimdi düşünsene,,
Kaç kilometre var aramızda?


Kızgınlıklarım simsarıydı aslında sana susamışlığımın
Kum tanelerini avuçlarken sen uğruma kırılan taş yığınlarında.
Söylemediğin korkularını duymak isterdim giderken bile…
‘’Korkuyorum!’ deyişini ilk benim duyduğum gibi,
Falsosuz dalmak isterdim sensiz en sonuncu uykuya.
Çomağına karışan iri çakıl tanelerini ayıklayamamışken henüz daha
Yüreği bozgun bir göçebe misali.
Yalnız söylüyorum bu defa közlenen ateşimin başında.
Kaç terminal görürdüm yüreğin uğruna!
Ve ben bunları göze alarak gelmiştim bu defa…
Mutlu olman gitmem demekse yüreğimi buna alıştırarak gelmiştim sana!



Ben kaç "Seni Seviyorum" mu sığdırmalıyım ki; ulaşabilsin sana?
Kaç,, umudun birleşimine vermeliyim ellerimi..
Neler gitmeli benden ki,,
Şimdi dönmene yer tutsun yüreğim..
Hangi mevsimin arkasına saklanmalıyım, hayattan korkup..
Kaderden kaçıp, hangi bedenin arkasında durmalıyım..
Sana gelmek uğruna,,
Kaç zaman var ki?
Kaç mevsim daha geçmeli,, cılız bir mutluluk için?
Sustu, kalmadı yağmurlar artık Sevgilim..
Henüz daha Eylül'ken yüzüm..
Şimdi gelmiyorsun ya,,
Kalmadı tek bir sarı yaprak daha gözlerimdeki akıntılarda..


Arka sıralarında hep sınıfta kalmak istemiştim oysa ben
Mutlu olduğun hastane revirlerinde seninle sabahlamayı birde…
Sabah beraber günaydın diyeceğimiz güneşi,
Aynı bardakta zulmedeceğimiz kaçak çayları istiyordum senden.
Açamadın kovanında polenlerimi koyacağım paslı bir delik!
Yüreğim karınca yuvasının dışı şimdi.
Ruhumda ki hamak meyveleri indiriyor dalından kırlangıç sürüleri
Zarlar düşeş gelmedi ki henüz daha,
Bak koltuk altımda bir tavla gezeceğim bundan sonra
Ne olurdu sanki zar tutma hakkı tanısaydın bana
Sarı yapraklarınla baş başa bıraktım seni,
Dedim ya, sinirlerin doruğa ulaşmaz bundan sonra!


Yüreğimin Osmanlı'sına padişah yapmıştım seni..
Demokrasiyle burun buruna geldi diye de, atmadım geçmişimi..
Hiçbir zaman bir kızımız olmayacak diye yok saymadım seni.
Hiçbir günü aynı sıcaklıkla yaşamıyoruz diye susmalar sıralamadım sana..
Ki biliyorsun ne çok kelime sıraladım,, geceler muamma bir iklimi yer bellemişken.
İstediğin sadece "Seni Seviyorum"'lar mıydı?
Özlemlerimi sıralama mı bekledin, ben Bostanlı sahillerinde sallandırırken saçlarımı
Toprak susuyor şimdi,, sen gelmeyeceksin diye Sevgilim..
Toprak artık kurak; tüm iklimlerde..

Onca devrimi batan güneşe teslim etmişken,
Yüreğinin Osmanlısında padişah olabileceğimi düşünmedim ki!
Ne demokrasileri bozguna uğratacağın gelirdi aklıma,
Ne de ela gözlü bir kız yaratmak genlerimizden..
Bana ‘’omzunda ağlamak’’ dediğin an hissetmiştim oysa,
O yaz dökülen tüm damlaların senin nehirlerinden taştığını!
Sadece sende çok geç vakitler çalmakta…
Sen git dedin ya Sevgilim;
Kartal bakışlarım patiskaları aşamaz şimdi.
Evet! ‘’Seni Seviyorum’’lardı tek istediğim!
Ben Bostanlı sahilinde batan güneşin ardına saklanıp,
Sadece sen ol istedim kollarımın arasında!
Tophane’den doya doya seninle bakmak istedim Bursa ‘ ya.
Annemin bile dokunamadığı boynumu,
Dudağında ki çiğ taneleri ıslatsın diye boş bırakmıştım oysa.


Şimdi gidişine mi sığdırmalıyım tüm sevmelerimi?
Bilesin ki şimdi tüm gidişleri sığdırmışken yollara..
Bilesin ki..sandığın kadar usulca sinip beklemedim gidişlerini..
Ben yıktım, ecelin heykellerini;yolundan..
Gidişine yol verdim say sen fark etmez..
Hiçbir zaman el vermedim say sana, yerlerde sürünürken..
Hep cezalandırdım diye gör seni, umrum bile değil artık..
Sardunyalarla sarmalıyorum şah damarını,, sen bırak diye yalvarırken..


Bir gidişin ardına kes tüm mecburi infilakları,
Bilesin ki şimdi senden gitmekten daha kolay gelirdi ….
Sustum! O kelime yasaktı bana.
Bilmelisin ki, kelimelerimin düğünüydü bu şiir.
Gidemem ben sevdana çalmayan bir ikindi vaktine,
Hayattan alacaklarımı çalmamışken henüz daha
Bir balıkçı teknesiyle vuramam ıssız kıyılara.
Umrunda olmasın artık;
Bir neşterlik ömrüm oldu say orta parmağında
Aynı şarkıyı dinliyoruz farklı zamanlarda,
Biliyorum Onur Akın var seninde kulaklarında…
Ya da Nurettin Rençber soyutluyor dünya hevesinden,
Belki de İlkay Akaya dinlemeliyiz şimdi,
‘’Hadi git’’lerle ...
Uğurlamalısın beni Sevgilim!

Şimdi sevme istersen..
Şimdi sakın dönme...
Şimdi değmesin o kahrolası, kıyamadığım gözlerin..
Şimdi git..
Ben yağdığını göremem ağıtların; sana dair açılan mezarlara..
Göremem..!

Seni de sürükleyemezdim bir ömür heyelanlarımla
Doğan bir güneşin sırıtan müstehcenliği altında,
Hoşça/kal yüreğime,
Ben hoşça kalamıyorum ardından
Bakma kusuruma!


Eylül & Toprak

(Gökçe Erözderim - Kamil Uysal)

İlk ve son…

Teşekkür ediyorum...



( Dehlizlerinde Yumurta Sarısı Bir Bahardı Aşk başlıklı yazı Toprak tarafından 5/20/2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.