Sanki,
bin keredeki suskunluğu, bir kere de bozdu,
İçindeki gök yarılırken, son kekliği avcılar vurdu,
Sarhoş bir dünyada ayık kalmak ne kadar zordu,
Bildikleri enkazının altında kalırken,
Anlamadan;
nedenleri sağ avucunda terliyordu..

Oysa; kabusların alnında kara cılgalar,
Lanetli şehirlerin efendileriydi.
Yenik yüreklerden her akşam üstü,
yeni bir cenaze götürüyorlardı.

Zulüm yayılırken inceden, ince,
Gönüllere ağır bir sis yayılıyordu
Kaptı kaçtı kara insanların boyaları
suda bile erimiyordu..
Kendini bile kendinden çalan
Takma isimli eşkıyalar
Hani dağlardaydı?
Yüreği belliki ;
Eşkıyaların artık en sevdiği yerdi..

Hani tutkun sevdaların ayak izleri ,
Her sabah sahilde geceden kalma,
Mehtabın koynunda sabahlarlar,
Yıldızlarla denize düşerlerdi.

Neydi çalınan?kaybedilip bulunamayan,
Belki bir mucizevi dua idi unutulan,
Kendi kendini sokup bir akrep gibi,
kıvranarak ölenler şimdi neden?

Anlamadan olanları, söyleyemeden sevdiğini,
Eteğine bulaşan bir damla zehirle,
Girdi eşkıya yüreklilerin çemberine,
Ağlamayı unuttu,
Karıştı eşkiyalara;
bir kara cılgada o bağladı,
İSTEMEDEN BAŞINA..

Ümit Seyhan









( Eşkıya başlıklı yazı Ümit Seyhan tarafından 6.06.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.