Fransız şairlere hayran olan yerli bazı şairler onların kültürüne uygun yazdıkları serbest şiiri Türkçemize sokmuşlar ve “Garipçiler” olarak isim yapmışlar. Ama edebiyatımıza uygun olmadığından tutunamamışlar. Bin dokuz yüz yirmilerde yine bazı hayranlar sayesinde yeniden peydah olmuş ve devam ediyor. Hadi bura kadarını hece ve serbest şiiri anladıkta yeni nazım türü uydurmaya kalmak nedir bilmem? Ben hiç bir yazar ya da şairin kitabını bir defadan fazla okumadım. Ama zamanında deftere dahi yazılmamış günümüze derlemeciler sayesinde gelmiş büyük üstat Pir Sultan Abdal’ın iki yüz on üç şiirini bir siteden üç kez okudum. Belki beşinciyi de okurum. Çünkü okutuyor. Tabi Köroğlu, Karacaoğlan, Dadaloğlu, Âşık Veysel, Yunus Emre, Necip Fazıl, Ozan Arif, Âşık Mahsunî, Âşık İhsanî, Mansurî M. Akif Ersoy’u okurken de kendimi bulmuş aynı hazzı almıştım. Tazeliğini hepsi korumuş ve bana göre Türk şiirinin tüm özelliklerini çok güzel yansıtmışlar.  Ben ve benzerlerim bu üstatları ve nicelerini çok iyi inceleyip dersini almalıdır. Pir Sultanı Pir Sultan yapan Hızır Paşadır. Âşık Veysel’i Âşık Veysel (Allah korusun) yapan gözlerini kaybetmesidir. Yunus’u Yunus yapan verilecek olan tasavvufu darı tanesine değiştiği için duyduğu pişmanlıktır. Köroğlu’nu Köroğlu yapan Bolu Beyidir. Karacaoğlan’ı Karacaoğlan yapan kara kuru Yörük kızıdır. Atilla İlhan, Nazım Hikmet, Âşık İhsanî, Âşık Mahsunî, Ozan Arif’i, Necip Fazıl’ı ve diğer büyükleri günümüzde ayakta tutan çektikleri cezalar ve sıkıntılardır. Daha düne kadar şair ve yazarlar en küçük sözlerinden tutuklanmıyorlar mıydı? Bugün bu büyük üstatların topuk seviyesine çıkacak şair ve yazar yüzde doksan yok gibi. Hele 2000 yılından sonra bu iş temelli ayağa inmiş durumda. Her türlü rezillikleri giderseniz şölenlerde görebilirsiniz. Önce şair veya yazar kişi kültür seviyesi olarak sokaktaki halktan farklı olmalıdır. Ne yazık ki bugün bazılarımıza çapulcu demek hata olmaz. Atatürk zamanının en akıllısı, olgunu ve kültürlüsü olmasaydı lider olabilir miydi? Farklı bir insandı. Şair ve yazar halktan, dernek başkanı üyeden ve kurucu başkanda başkandan olgun olmalıdır. Yine bunun tam tersini genelde halkın çoğumuzdan olgun olduğunu görmüyor muyuz? Devlete hakaret dolu şiiri yüzünden nice zorluklarla bir ilçedeki arkadaşların şiir şölenine davetsiz geldiği için şölen iptal ettirenler var içimizde. Hızır paşası olamayan gerçek şiiri yazamaz. Yazdığı kâğıt üstünde karalamalardan ileri gitmez. Maaşı iki milyar ve yukarı olanlar asgari ücretlinin ve işsizin halinden anlar mı? Onların emrinde el pençe duran sayısız seyisleri vardır. Yürek yanmayınca su istemez, şiirde yazamaz insan. Bazı adı şair kişiler içinde olduğu siteyi beğenmiyor, eleştiriyor. Üç beş gün sonra yine aynı siteye şiir atıyor. Bence sitelerin birbirinden pek farkı yok. Bazı arkadaşlar her şiire nokta virgül aynı yorumu yazıyorlar. Çünkü şiiri okumadan hatır için “Kopyala yapıştır” yapıp gönül alıyorlar, pehpehliyorlar. Gerçek yorumlar yapılsa benim gibi öğrenme hevesi olan acemiler hevese kapılmaz eksiğini görür, tamamlar. Yukarıda saydığım üstatların tarzından daha iyiyi yaparım diyen kişinin önce onları yüzde yüz bilmesi gerekir. Hece şiirle serbest şiiri ayırt edemeyen ve sayısız hatalı şiirin şairine derece, ödül veren kişiler yeni tarz oluşturduklarını iddia ediyorlar. Birbirlerine de övgü dolu asılsız methiyeler yazıyorlar. Yazdıklarına kendilerinin inandığı bile şüpheli(!)             Antoloji veya şiir yarışması yapacağım şu kadar para gönder diye benim gibi kazları Kırklareli’den Kars’a kadar dolandıran üç kâğıtçılar başımızda en büyük şairim diye ötüyorlar. Kültürlü insan kendini yazar ve şair olarak tanıtmaz bile. İsterseniz isimde veririm. Beni zorla yarışmaya kattı, iki dalda derece vermiş, bırakın vaat ettiği ödülümü göndermeyi zoraki yaptırdığı masrafımı bile elli defa istememe, sitelere ismini yazmama rağmen iki yıldır göndermedi ve aynı yarışmayı bu yılda açmış yeni kazlar arıyor kendine. Tabi helal edecek değilim mahşere kaldı. Hani bir atasözümüz var ya “Bir tecrübe bin nasihatten iyidir” diye çok doğru. At gözlüğünden bakıp çevresini göremeyen oltadaki yeme aldanan bazıları benim gibilerin yediği kazığı yemek için yollarına devam ediyorlar. Acıtınca eyvah derler ama iş işten geçer. Avanaklar olmasa akıllılar nerden geçinecek. Sudaki kaplumbağayı önüne kondurduğu güvercinle doyuran Allah her şeyi mükemmel yaratmış tabii. Önce yazar şair geçinenlerin ben duygusundan kurtulmaları gerekir. Ben demek şeytana mahsustur. Derecemiz yükseldikçe gönlümüz alçalmalı. Herkes bilhassa yönetici konumundakiler hep ben diyorlar. Şiirlerine bakınca da gerçek anlaşılıyor. Bir ilde doksan - yüz eli kalem tutan insan var. Ben duygularını ezip geçerek bir dernekte toplanamıyorlar. Bazı illerde dernek yok, belki bazılarında da iki tane vardır. Bizim siyasetle, ayrımcılıkla işimiz olmamalı. Geridekinin eli daima tutulmalı. Reklâm peşinde olunmamalıdır. Eserimiz hak ediyorsa zaten bizim reklâmımızı er geç yapacaktır. Tavukla hindi yan yana yumurtlamışlar. Hindi ağırlığını gösterip sessizce kalkıp gitmiş. Tavuk iki saat gıdaklamış. Hindi “Şu çıkardığına bak bir de iki saattir şu yaptığına bak” demiş. Tavuk hindiye “Marifet çıkardığında değil reklâmda demiş. Tabi reklâmın iyisinin kötüsünün olmadığını onlarda biliyorlar. Başbakanımızı bile bir başkasının şiirini okuduğu halde hakkında yapılan ters reklâmlar bugüne getirmediler mi? Marifet pamukluk ya da yamukluk yaparak Nobel ödülü almak değildir. Milletimizin ortak değerlerine küfretmek hiç birimizin haddine düşmemelidir. Hainlik yapıp Nobel ödülü alarak yurt dışında yaşamaktansa sade halimizle ülkemizde delikanlı gibi yaşamayı tercih etmeliyiz. Bence anası ve babası farklı olan yavrunun nesli üremez. Neyse gelelim bizim şu garipçilere. Bazıları beni eskileri taklitçilikle suçlayabilir ama henüz ben onların topuk seviyesine çıkamadım. Halimden de memnunum şükür. Yeni ekol peşinde olanlar Türk şiirini tüm yönleriyle araştırıp öğrensinler, yeni nazım türüne ihtiyaç varsa gerekeni yapsınlar. Şakşakçılara aldanmasınlar. Sizde “Garipçiler!” gibi olmasınlar. Şakşakçılar baş dara düşünce dağılıp giderler, kişiyi kendiyle baş başa bırakırlar.   Dursun Yeşil – 04.01.2010    
( Yeni “garipçiler” Türemiş! başlıklı yazı dursun-yesil tarafından 6/15/2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu