1 Oruç, Beni Tut

                                 

      Bizim kuşaklar, “10 yaşında oruç” kültürüyle büyüdük. O yaşa gelmeden önce, “tekne orucu” tuttuk; oruç tuttuğumuzu sandık. Oruç, kaçan bir nesneyi köşeye sıkıştırıp yakalamak gibi bir şeydi. Bu yüzden orucu, köyün doğusundaki “oruç ini“ denilen kaya mağarada tuttuk; derken köyün kıblesindeki Sapağı’nın deliklerinde köşeye kıstırdık. Büyüklerimiz öyle derlerdi.
     10 yaş öncesinde “Başında, ortasında, sonunda birer gün” derken kendimizi büyüklerin İsra/gece yolculuğu sofrasında bulduk. Gazocağı’nın nefesi ya da pompa sesi bizi de illiğe kaldırdı. Bir başka şansımız da, oruç tutmamızın başlangıcı, “kısa ve serin” kış mevsimine denk gelmesiydi. 10 yaşında “baştan sona” oruç tutmayı becerdik. Ama o zamanlar oruç kışa denk geliyordu; günler kısa ve sıcak sorunu yoktu. Ellisini solladık, hâlâ oruç tutuyoruz.
       İşte tam orada, “oruç tutmak” deyiminin başka bir anlamına erdik. Kim demişti onu? “İstanbul’da, Süleymaniye Camiinin minareleri arasında yazıyor” dediler. “Oruç, beni tut.” Biz, 40 yıldır oruç tutmuştuk ama orucun da bizi tuttuğunu bilememiş; “oruç, beni tut” demeyi düşünememiştik.
     Oysa kanımızın deli deli aktığı delikanlılık çağında Efendimizin “Gençler, sizden evlenebilenler evlensin; evlenemeyenler oruç tutsun. Çünkü oruç, cinsel arzuları frenler” buyurduğunu okumuştuk. Demek ki oruç, frenin arabayı tuttuğu gibi, nefsin arzularını gemliyordu.
     Efendimiz, Müslüman’ı tanımlayan cümlesinde “Dilinden ve elinden öteki Müslümanların zarar görmediği kimse” diyordu. Oruç tutulmayan zamanları da kapsayan bu tarifin oruç tutarken daha geçerli olması gerekiyordu. Dilimi tutmayıp kalp kırmışsam, elimi kaldırınca havada tutamayıp birine vurmuşsam, oruç beni tutmamıştı ama ben oruç tuttuğumu sanmıştım.
     Orucu bozan şeyleri biliyoruz. Genel olarak, “vücuda giren şeyler orucu bozuyor, çıkan şeyler bozmuyordu. Efendimiz “Nice oruç tutanlar vardır ki açlık ve susuzluğu yanına kalır” buyuruyordu” Ama “nice oruç tutanlar var ki…” dendiğine göre, aslında bu adamlar oruç tutuyorlardı. Öyleyse, oruç onları tutmuyor; eksiler artıları siliyordu.

       Allah’ın has kullarının sözlerine baktık. Fıkıh kitaplarında, “Orucu bozan şeyler” içinde geçmeyen bir şey geçiyordu: “Dedi-kodu orucu bozar.” Demek ki, dili de tutmak gerekiyordu. “Gıybet olmasın ya…” diye başlayıp da “damağa tad veren sohbet sofraları” orucu bozuyordu. Orucun bizi tutması için “Yememek, içmemek ve cinsel ilişkiye girmemek“ yetmiyordu.
"Hak yemek orucu bozar" sözü de öyle anlaşılmalı.
      Ramazan’da, çarşılarda fiyat göstergelerinin yükselmesi bir şeyler olduğunu gösterir. Satanlar açısından bakınca, daha çok kazanma arzusunu anlatan “Rama-zam’a karşı esnaf kendini tutabiliyor muydu?
      Alanlar açısından “Kıvırcığın daha yeşil, domatesin daha kırmızı” gözüktüğü doğrudur. Nimeti değerlendiren bu bakış açısı yadırganmamalıdır. Ramazan dışında bile “Açken marketlere alış-verişe çıkmayın” diyenler psikolojik bir gerçekten hareket ediyorlardı. Ama “üç öğünde yediğini iki öğüne indiren” ve üstüne de kdv’sini bindiren ben, kendimi tutabildim mi ki oruç beni tutsun!
      Bağımlılık yapan alışkanlıklar vardır. Sigara bunlardan biridir. Kimileri “Sigarayı bırakmak için oruç ayını vesile“ bilirken birileri orucu sigarayla açmak için pusuda bekliyordu. Demek ki oruç tutmak için “belirli saatler arasında yememek/içmemek” yetmiyordu. Orucun da bizi tutması gerekiyordu. Ama tiryaki kendini tutabiliyor mu ki oruç onu tutsun!
       Ben, orucun beni tuttuğunun sırrına elli yaşından sonra erebildim. Oysaki hadiste “Oruç, kalkandır; biri size çatar ya da kavga yaparsa -Ben oruçluyum, ben oruçluyum- desin” buyruluyordu. Kime acaba? Karşısındakine mi, kendine mi? Neden ikisine de olmasın?!. Demek ki oruç bizi, ötekini ve kendimizi tutuyordu. Ama orucun bizi tuttuğu aklımıza gelmemişti; güya biz orucu tutuyorduk.
       Ben –kendi adıma- 40 yıldır oruç tutuyorum ama oruç beni tutuyor mu? Anladım ki oruç,  gerçekten oruç tutanları tutuyor; oruç tuttuğunu sananları değil. “Oruç, beni tut” diyenleri de değil.
      Ben, sen, o; biz, siz, onlar; yani oruç tutanlar! Siz oruç tutuyorsunuz ama oruç sizi tutuyor mu?

( Oruç, Beni Tut başlıklı yazı Mustafa IŞIK tarafından 29.08.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.