Gün geçmiyor ki bir şehit haberi almayalım. Gün geçmiyor ki bir delikanlımızın acı haberi ile yanmayalım. Yurdumuzun dört bir tarafına albayraklara sarılı gencecik şehitlerimizin gül kokulu cenazeleri dağılıyor.
 
Analar, babalar ağlıyor, eşler kardeşler feryat ediyor, yavrular yetim kalıyor. Tek tesellimiz yavrularımızın şehit olup o yüce mertebeye ermeleri ve şehadet şerbetini dinimiz, vatanımız, namusumuz ve bayrağımız uğrunda içmeleridir. Şükürler olsun ki uğruna öldüğümüz zaman şehit olacağımız çok şeyimiz var.
Şehitlerimiz bizim için çok değerlidir. Onlar vatanımızın mayası, bayrağımızın rengi, toprağımızın bereketi, geçmişimizin onuru, geleceğimizin de gururudur.
 
    Memleketimizin dört bir yanında vatani görevlerini ifa ediyorlardı. Van’dan Çanakkale’ye, Erzurum’dan Hakkâri’ye, Şırnak’tan Adana’ya, Ağrı’dan Şanlıurfa’ya yurdun en ücra köşelerinde vatan savunması ve vatani görevin icrası için hizmete koştular.
 
   Kimisi evlenmiş ve çoluk-çocuk sahibi olup arkasında onları bırakmış, kimisi nişanlısını, kimisi sözlüsünü bırakmış, kimisi de henüz bekâr olarak gitmiş vatan görevine. Bu necip millet için vatan görevi çok kutsaldır. Vatan görevi, ırz, namus, millet, bayrak, sancak, ordu, ezan, kur’an ve din için olan görevdir. Bizler saydığımız bu değerlerimiz uğruna gözümüzü budaktan asla sakınmaz ve ömrümüzün en güzel yıllarında vatan görevi için peygamber ocağı bildiğimiz asker ocağımıza gideriz.
 
   Orası bu milletin özünün piştiği yerdir. Orası bu milletin kalbinin attığı yerdir. Orası vatan evlatlarının şehadet şerbetini içip şehit olmayı öğrendiği yerdir.
 
   Yavrularımız vatani görevleri esnasında yeri geldi eğitim yaptılar, yeri geldi nöbet tuttular, yeri geldi pusuya yattılar ve yeri geldi bu millet için göğüslerini gere gere şehit oldular.
 
    Ellerine kınalar yakıp davullarla zurnalarla, tekbirlerle, davetlerle, şölenlerle, dualarla ve gözyaşlarıyla uğurladık vatani görevlerinin başına. Güle oynaya gittiler. Mektuplar yazıp haberler gönderdiler, telefonlar çekip iyi olduklarının, komutanlarının ve arkadaşlarının hep iyi haberlerini verdiler bize. Hiç birisi komutanından ya da vatani görevinden yakınıp sızlanmadı.
 
Asker adama yakışmazdı sızlanmak. Orası “ana kucağı”değil “asker ocağı” idi. Bunun bilincinde idiler. Biliyorlardı ki “asker ocağı”’nda alacakları eğitimle tecrübeli ve eğitimli birer vatan evladı olacaklar, bu eğitimin faydasını sivil hayatta da çok göreceklerdir. Pişmek ve eğitilmek kolay değildir. Hele askeri eğitim konusunda. Orada eğitmekte zordur eğitilmekte. Her şey uzaktan görüldüğü gibi sağ-sol yap demekten ibaret değildir orada. Orası bu vatan evlatlarının piştiği, olgunlaştığı, maddi ve manevi değerler uğruna gözünü kırpmadan şehadet şerbetini içmeye hazır hale getirildiği “peygamber ocağı”dır.
 
   Yüce Türk Milleti değerleri uğruna şimdiye dek sayısız şehit vermiş, bundan sonrada vermeye devam edecektir. Milli ve Manevi değerlerimiz uğruna verdiğimiz şehitlerimiz vatanımızın sade bir bölgesinden ya da vatan evlatlarının sade bir kısmından seçilip gönderilen insanlar değildir. Bu aziz vatanın her bir karış toprağı şehitlerimizin kanlarıyla sulanmışsa ki öyledir, o şehitler bu aziz vatanın her bölgesinden ve her ikliminden giderek birlik ve beraberliğimizin, sevgi ve kardeşliğimizin bekası için şehadet şerbetini içmişler ve medar-ı iftiharlarımız olmuşlardır. Onlar bu aziz vatan ve bu necip millet için şehit oldular ve tarihimize isimlerini altın harflerle yazdırıp şühedanın arasındaki yerlerini aldılar.
 

    Bizler millet olarak onlara çok şeyler borçluyuz. Bugün millet olarak onların şehadetlerinin ve cesaretlerinin gölgesinde barınıyoruz. İyi ki onlar var ve var olmaya da devam edecekler. ALLAH’tan tüm şehitlerimize sonsuz rahmet dilerim. ALLAH onların gölgesini bu milletin üzerinden eksik etmesin…

 

( Şehitlerimiz Ve Şehitlik başlıklı yazı S.ULUPINARLI tarafından 22.09.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.