Söylenecek o kadar çok şey vardı ki
O kadar çok sustum işte
Geceden kırpılma sensizliklerim vardı sabahlarıma
Sessizdi bütün düşlerim
Uçup gidiyordu avuçlarımın içinden yarınlar
Ve sonbahar hep bir bahar öldürüyordu.
Şimdi kaç yaşam kırgın bana bilmiyorum
Bende kırmıştım bütün kalemleri bir kitabın gölgesinde zaten
Her yaşam bir figüranın başrol kavgasından ibaretti
Film bitmiyordu . . .
Sadece kendisini tekrarlıyordu yazgımda
Sevmeyi öğretemiyordum gülen gözlerindeki bana
Ya da sevmiyordun sende beni gözlerinin buğusunda
Aynalar anlatıyordu kırgınlıklarımı ve ben hep koşuyordum
Çocuk yanlarımdan toplama umutlarımla
Umutlarım yıkılıyordu şehrin kızıl şafaklarında
Kaldırımların ıslak yanlarında koşturuyor sahipsiz kentimin anneleri
Bütün çocuklar aslında yetimdi doğduğunda
Sadece sahip çıktı birkaç el saçlarına
Beyazlamak sadece yılların getirdiği bir temizlikti
Ben ise sessizce söylüyordum işte
Hala inanmak istiyorum
Leyleklerin gagasında taşıdığı sahipsizliğime
Ve sevdiğimi söylemiştim
Yüreğinin kıyılarındaki dar ağacına yatırdığın
“ Kadını “
Sözlerimin yorgunluğunda
Tik taklar vuruyordu ömrümün hamallığını yaptığı çizgilerime
Yorgundum birazda dört duvar arasındaki karanlıklarda
Ve hep bir hayat bir başka hayata miras bırakıyordu acıları
Annem kimden almıştı acaba ondan kalma sahipsizliği
Şimdi ikinci el bir cümle arıyordum
Kuşaklar arasında dolaşan bir otobüsten inme
Bir daha inanmak için koşuyordum çocukluğuma
Annem bırakmış olsa da ellerimi bir parkta
Seviyordum bir kadını annem kadar çocukluğumda
…