Köyümüzde sadece amcamlarda televizyon vardı. O da siyah beyaz. İzlemeye gelenler iki odun getirirdi kış geceleri. Renkli televizyon çıkınca sarı saçlı olduğunu öğrendiğimiz genç sunucuya, saçı genç yaşta ağarmış diye acıyan rahmetli nenem sobaya yakın yer minderinde siyah beyaz seyirlerimize ortak olurdu. Televizyon askerlerin geçit resmi ve İstiklal Marşı ile açılırdı. O sıralar amcam askerde olduğu için askerlerin bot sesi nenemin hoşuna giderdi. Mustafa’m da şimdi böyle yürüyordur derdi. Reklamlar bile izlenmeye değerdi yanımızda. Banker kastelliyi ta o siyah beyaz dönemden hatırlarım. Cumartesi akşamları Türk filmi heyecanımız tüm hafta bizi avutur, sabırsızlıkla beklerdik film anını. Film içinde öyle replikler vardı ki; şimdi mizah dünyasını süslediğine bakmayın o dönem şartlarıyla düşünüldüğünde, o yaşlarda ne anlamlıydı(!) bizim için..
“Anneciğim anneciğim, ben bu amcayı çok sevdim. Ona baba diyebilir miyim? “ repliği yitik bir neslin feryadını yansıtılması bakımından önemliydi.

“Bana annemi tekrar anlatır mısın babacığım? Senin annen bir melekti yavrum. Annen sen doğarken öldü yavrum.” İfadesi anneliğin kutsandığı çocuk masumiyetinin yürek yangınıydı belki...

“Neden ağlıyorsun anneciğim? Hayır yavrum ağlamıyorum. Gözüme toz kaçtı.” Çocuk psikolojisine verilen önem......

“Seni sevmiyorum, seninle oyun oynadım, bunu anlamadın mı hala. ( Aktör veya aktris amansız bir hastalığa genellikle ince hastalığa tutulduğu zaman sevgilisine söylediği ilk cümle.) “ repliği incitmek istemeyen bir ruhun latifliğini......
........................................
Ve daha ne inciler dökülürdü siyah beyaz dünyamıza. Hele bazıları vardı ki bunlardan:
“Vücuduma sahip olabilirsin ama ruhuma asla.
Ben kör bir gencim, hayatimi keman çalarak kazanırım. Reca ederim duygularımla oynamayın.
Tanrım, bu resim... bu resim
Bana yıllar önce çılgıncasına sevdiğim bir kadını hatırlattınız
Hayır.. Hayır.. Tertemiz hislerimle oynadın benim
O kızla evlenirsen, seni mirasımdan mahrum, evlatlıktan men ederim.
Çocuğumun ameliyat parası için yaptım her şeyi
Nayır Necla, nolamaz.
Tanrım neden, neden ben! -Nallahım...sen sen ...bu ses nolamaz
Bu ses.. Bu ses.. Olamaz, git.. Git buradan.. giiiiiiiiiittttt
Ben fakir bir gencim, sen ise zengin bir fabrikatörün kızısın.
Biz ayrı dünyaların insanıyız.
İste bana yazmış olduğun aşk dolu mektuplar. Meğer hepsi yalanmış. Al bunları
Aman tanrım, göremiyorum... Göremiyorum.. Kor oldum.
Görüyorum... Görüyorum..
Son nefesimde her şeyi itiraf etmek istiyorum. Katil benim.
Aman Allah’ım, ne kadar mesudum. “
İşte bu replikler bir nesli nasıl avuttu ve uyuttu. Daha sonra o film kahramanlarının yokluklar içerisinde ölüm haberleri ve serkeş halleri kendilerinin de nasıl unutulduğunun ve uyutulduğunun gerçeğiydi.

( Repliklerin Uyuttuğu Nesil başlıklı yazı Mehmet Dal tarafından 5/14/2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.