Tiz bir sesle irkildim. Bir kadın kızını çağırıyordu; ama bir yanıt gelmiyordu kadına. Bir kaç kez daha çağırdıktan sonra içeri girdi. Ben kızın adına takıldım. Ne kadar güzel bir adı vardı kızın! Aniden kendi adımla mukayese ettim. Kendi adımı tekrarlamaya başladım.

Fedai, Fedai... Söyledikçe antipatik geldi. Nereden bulmuşlar bu adı? Anlamı da tuhaf: Kendini feda eden kimse. Ne için, kimin için, bir insan kendini feda eder? Hangi değer önemlidir kendinden? Anılarım geçmeye başladı aklımdan: Bir gün patronum yanına çağırıp bir çek uzattı:

-Şu çeki hallet,bankaya da önceden haber ver, hazır etsinler parayı, meblağ büyük. Yanına aşağıdan birini al, o götürsün!
-Başüstüne efendim, diyerek aşağıya inip şoförler odasına seslendim.
-Kemal bey,gelirmisiniz?
-Buyrun Yılmaz bey!
-Gayrettepe’ye gidiyoruz, bankadan para çekeceğiz.

Şoförün yanına otururken bol sıfırlı çeke baktım göz ucuyla.
Çek, hamiline değil, Yılmaz Güven adına kesilmiş. Tam hareket etmişken durdurdum arabayı.

-Bekle, ben hemen geliyorum.
Koşar adımlarla ayrıldım yanından. Doğru patron sekreterinin yanında aldım soluğu.
-Dilek hanım, Ergin bey yerinde mi?
-Evet Yılmaz bey!
-Görebilir miyim kendisini?
-Haber vereyim.

Ve patronumun odasına kapıyı çalarak girdim.
-Hayırdır ne oldu Yılmaz?
-Ergin bey bu çek yanlış isme kesilmiş, düzeltebilir miyiz lütfen!
-Niye oğlum? Çeki senin adına kestim.
-Yılmaz Güven adına kesilmiş, o yüzden yanlış efendim.
-Oğlum beni delirtme! Parayı sen çekeceksin, meblağ büyük, yanına niye adam veriyorum?
-Haklısınız da efendim!
-Yaa! Yılmaz bugün neyin var senin?
-Ergin bey,benim resmi belgelerde Yılmaz Güven diye bir adım yok.
-Nasıl yok?
-Ben resmi hiç bir işlemde bu adı kullanamam, çünkü benim bu isimle alakam yok!
-Nasıl yok oğlum, senin adın Yılmaz değil mi?
-Maalesef değil efendim!

Patronum, kızaran yüzü ve tüm hiddetiyle gözlerini bana dikip:
-Senin adın ne?
-Fedai efendim!
-Fedai`mi?
-Evet efendim.
-Peki biz niye bilmiyoruz bunu?
-Yılmaz`ı kullanırım ama benim gerçek adım: Fedai çeki de Fedai Güven adına kesmeniz lazım.

Patronum çeki elimden almadı, adeta kopararak çekti.
-Ulan ne b..dan adın var, bunu bana gelince anlatıyorsun! Yanım da hayali ihracat gibi karanlık adamı çalıştırmam.
-Tamam efendim ne zaman emrederseniz anlatırım.

Yanından ayrılıp aceleyle beni bekleyen şoföre:
-Hadi hemen gidiyoruz, geç kaldık.

Neticede parayı bankadan çekip tekrar şirkete geri döndük.
Döndük de şimdi bu isim mevzunu anlatmak var. On yılı geçti bu şirketteyim, Sorumlu yönetici ve personel idari şefim; ama benim adımla ilgili durumumu kimse bilmez, bana resmi bir evrak düzenlenirken, Fedai Güven adını kullanır ve sorun olmazdı. Patronum da bunu bugün öğrendi. Ben Yılmaz`ım da Fedai kim? Onu bilmiyor.

Akşama doğru beni odasına çağırıp karşısına oturttu.
-Evet... Yılmaz anlat bakalım şu Fedai mevzunu.

Başladım anlatmaya:
-Efendim, biliyorsunuz ben bundan önce bir kulüpte çalışıyordum. Bu kulübe de yalnızca üye olan girebiliyordu. O yıllarda lisede okuyorum.Yazları da para kazanmak için bu kulüpte sezonluk olarak geçici çalışıyorum. Bir yerin sorumluluğu bana ait aklınıza ne iş geliyorsa yapıyorum yani, temizlikçi
de benim, memur da, amir de... Bir gün sözü geçen üye hanımlardan biri beni yanına çağırıp:

-Fedai bey, şu oturan iki bey üye değil içeriye nasıl girdiler?
-Bilmiyorum Müge Hanım, kapı kontrole sormak lazım.
-Tamamda kardeşim, bunlar alkollü, etrafı rahatsız ediyorlar.
-Ben ilgilenirim siz merak etmeyin.

Ve iki gencin yanına gelerek,
-Afedersiniz, siz üye değilsiniz, içeri nasıl girdiniz?
-Kapıdan girdik
-Size kimse bir şey sormadı mı?
-Kapıda kimse yoktu, bize bir şey soran olmadı.
-Lütfen dışarı çıkar mısınız, buraya üye olmayan giremez,

Tartışarak ikisini de dışarı çıkartım.Tehditler savurarak çekip gittiler. Akşama doğru birisi gelmiş beni arıyor. Kapı görevlisine:
-Burada bir Fedai varmış, onu arıyorum.
-Siz bekleyin biz çağıralım.

Bana haber verildi, dışarı çıktım.
-Ne oldu, beni çağırdınız?
Biraz ilerde duran birini gösterip,
-Bu bey seni arıyor.
-İyi de ben tanımıyorum ki onu
-Senin adını söyledi, bizde akraban falan zannettik.

Adamın yanına giderek:
-Buyrun beni arıyormuşsunuz, bir şey mi var?
-Fedai sen misin?
-Evet Fedai benim!

Daha lafım bile bitmeden adam saçlarımdan tutup başladı yumruklamaya, kendimi savunamadan ağız burun kan içinde kaldı. Ne olduğunu, kim olduğunu da bilmiyorum; ama tam olarak haşat oldum. Adamın elinden zor aldılar beni ve beraberce müdüriyete getirdiler. Mevzunun ne olduğunu burada öğrendim.

Sabah dışarıya atmış olduğum o iki gencin akrabasıymış. Bizi dışarı attılar fedaileri var deyip adamı doldurmuşlar ve buraya göndermişler. Adam Beyoğlu’nda, bir gece kulübünde fedailik yapıyor. Ben de bu kulüpte Fedai`yim.

Duruma bakar mısınız? Adam bana “Fedai sen misin?” dediğinde, “Benim!” demedim mi? Adamın günahı ne? O işi için fedai, benim adım Fedai. Ben de yalan söylemiyorum ki… Ben de gerçekten Fedai`yim; ama dayağı yiyen de bu gerçek Fedai oldu. O gün bu gündür kendime özel hayatımda bir isim buldum:Yılmaz. Ne olur ne olmaz, gençken bu dayağı kaldırdık, yaşlanınca yine fedailer karışırsa o zaman ne olacak? Onun için Yılmaz takma adını kullanıyorum.

Patronumun kahkahaları hâlâ kulaklarımı çınlatır; ama ben de halen Yılmaz’ımdır. Peki, Fedai kim derseniz? Bana çek kesmeyeceğinize göre benim için bir sorun yok.
( Fedai başlıklı yazı Fedai GÜVEN tarafından 3.06.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.