Her gece kararınca şafak
Ayrılığın durağında elvedada beklerken
Meğer her acıya belendiğinde ölürmüş insan
Ben sevdayı yürekte bir mezar sanıyordum
Pazara kadar olmayan
Bir çiçek misali hiç solmayan
Meğer tükenince parıltılar sevmiyormuş insan
Ben sevgiliyi tarihi bir cevher sanıyordum
Yitirilince değerler
Kâğıt üstünde kalınca birliktelikler
Meğer paslı bir çiviye dönüyormuş insan
Ben aşkı aşkın bir liman sanıyordum
Sığınılacak en dingin okyanus
Kaçılacak en ıssız mahrem
Meğer güz yağmurları gibi aşk yaşıyormuş insan
Ben hayatı bana çelme atmaz sanıyordum
Olmayan dileklerimin ardından
Dilimde pelesenk sorularla birlikte
Ben seni Züleyha’ya eşdeğer sanıyordum
Yusuf gibi olmak varmış içinde
İşte o yüzden önden yırtılmış gömleğim
Ben beni unuttuğum ezber sanıyordum
Varlığım yokluk gemine asılmış
Gözlere kızgın mil çekilmişken
Ben anı kutsal bir değer sanıyordum
Saman alevi gibi parlayan
Suyun tersine yazılanca okunan
Ben zamanı bir kumsal sanıyordum
Uçsuz bucaksız tek bir çizgi
En onulmaz kalelerin yıkıldığını
Ben vedaları bana göre değil sanıyordum
Bir anda kül olurken mazimiz
Yokluk girdabında savrulurken
Ben vuslatı tek gayemiz sanıyordum
Başımın gölgesi düşerken toprağa
Uzarsa güneş bir arşın boyu