Hayatı seven keyfince dolu,dolu yaşayanlar çoğu kez çakıl taşı toplamıştır plajda.Yalın ayak suyun içinde neşeyle yürürken…Renkli,şekilli,şekilsiz,ışıltılı taşlar…Ağustos harında ayağını köz gibi dağlayan kum taneciklerini,ceylan çevikliğiyle adımlayıp atar kendini yosun kokulu çay bahçesinin,esintili bir kuytusuna…Sabun köpüğünde dans eden ışık hüzmeleri gözünü alır,lal rüzgar eşliğinde sessizce…Kediler dolanır ayaklarının altında,kuyrukları havada şımarıkça ekmek vermeyi bekleyen… Okyanuslara firar eder kekremsi bir şarap mayhoşluğunda hatırlamak istemedikleri…

          Aklının dehlizlerinde ki ayak izlerini görür mavi/beyaz öpücükler  yanağına konarken… Beğenmediklerini sessizce teker,teker denize fırlatır genişleyen daireler eşliğinde…En gözde mücevher gibi fırlatıp atmaya kıyamaz dalgalarda törpülenmiş, yalabık,yaldızlı,turkuaz taşlardan birkaçını…

         Hayatımızda atmaya kıyamadığımız çakıl taşlarına benzeyen;gönlümüzde iz bırakan adının önüne dost sıfatı yüklediğimiz kişiler vardır üçü,beşi geçmeyen…Gönlümüzdür hükümdar kime ne paye vereceğini o belirler.

         Kimine dost,kimine yar,kimine tanış,kimine arkadaş.. Kimine göre ya üç kadardır ya beş…Kimine göre üç dostu olan Dünya’nın en zengin insanıdır…

         Dost demli bir çay gibidir,şekeri ne az,nede fazla.Önemli olan ona ihtiyaç duyulması ve damakta tat bırakmasıdır.Arka bahçemizde varlığını sezdirmeden mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmelidir hayatımızda ki gerçek dost…Müşfik gövdesine yaslanabilmeli,kovuklarına saklanabilmeli, kucaklamalıdır seni güvenli kolları…Teklifsiz,kefilsiz olmalı, yalanlarımızın,günahlarımızın yegane şahidi…

         Sen ağlayınca onunda gözünden yaş gelebilmeli,karnımız ağrıyıncaya kadar birlikte gülebilmeliyiz…

         Tıpkı elmanın iki yarısı gibi birbirlerini tamamlayabilmelidir dostlar…

          Baki’ye sorar yarenler;kaç çeşit dost var diye üç diye yanıtlar:

Gıda gibidir kimi dost. İlaç gibidir bazısı,gerektiğinde ararsın. Hastalık gibidir bazısı o seni arar.

        Kumla,suyun buluşması gibidir dostla karşılaşmak.Bir selamlaşmayla başlar herşey,paylaştıkça bir nehir olur içinden geçer dostların.Sevinç sarhoşluğu kaplar bedenlerini…Sırt üstü ,yanyana yatıp yıldızları seyredebilmeli dostlar…Gül kokulu akşamlarda gözler arar bir ruhun iki ayrı bedende yaşayan varlığını…Yanında olmasada sesini duyduğunda mutlu, görüşmesende seni düşündüğünden emin,uzakta olsa bile en kötü anında yanında olacağını bildiğin sadıktan öte bir arkadaş…Seninle sevinir,ağlar,güler,düşünce kaldırır, gözyaşlarını siler,sırlarını küs olsan bile ifşa etmez,her an  muhkem bir kale gibi yükselir,omuz vermeyi bekleyen güç timsali…
 

         Zamanımızın getirilerinin günümüz insanı tarafından algılanış biçimi epeydir oldukça düzeysiz bir hal aldı,bu da damağımızda yavan,pasımsı bir tad bırakıyor…Kimi insanlar kalplerini,sevgilerini zırhlamışlar ne paslarının silinmesine izin veriyorlar,ne de zincirlerini kırıyorlar…
 

         Ruhuna makyaj yapmış nice dost görünümünde yüzleri maskeli varlıklar çeviriyorlar etrafımızı,göründüğü gibi olmayıp,olduğu gibi görünmeyen.Oysa yapılan makyaj belli bir süre geçerli,silinmezse kötü bir iz bırakıyor gönül telimizi titreterek…

          Acıma,merhamet,dostluk,vefa,insan olma duyguları hayat çemberine teğet geçiyor maskeli baloya katılan,hamurlarına insanlık rengi katılmamış varlıkların…

         Met/cezire tutulmuş gönüller farkındalıklarını yitirerek,zehir zemberek dilleriyle,haset dolu gözleriyle yaralar dostunu attığı gülle  sığındığı limanı…

            ”Dost,dost diye nicesine sarıldım,  

             Benim sadık yarim kara topraktır.               

             Beyhude dolandım,boşa yoruldum,              

             Benim sadık yarim kara topraktır…

             Aşık Veysel Şatıroğlu’na bu unutulmaz güfteyi yazdıran;ekilen sevgi tohumlarının hasadını kaldırmak yerine talan etmeyi yeğleyen,insan olma bilincini yitirmiş,gönülleri üşüten,etik fukarası,hayata sinsilik penceresinden bakan,kendisiyle kavgalı,demlenmiş dostlukları pamuk ipliğine bağlı,terazinin kefesinin dengede durmadığı yüzleri maskeli sahte dostlarıdır kimbilir…   Dostluk çölde su gibidir.İçmesini bilirsen vaha, kıymetini bilmezsen serap olur…

             Dostluğun özelliği vefa,vefanın kaynağı sevgidir…

             Gönülde biter herşey…
 
Yazımı okuyarak,yorumlayarak,tebrik ederek günün ve haftanın ''Serbest Kürsü Yazısı'' seçilmesine vesile olan tüm kalem dostlarıma ve seçici kurula teşekkürlerimi bildirir saygılar sunarım efendim.

 

( Dostluk Üzerine başlıklı yazı F.TÜRKDOĞAN tarafından 12.04.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.