Son günlerde görsel ve yazılı medyada ve çevremizde;karamsarlık,
asabilik, hoşgörüsüzlük,  anlayışsızlık, sevgisizlik,acımasızlık,
merhametsizlik,öfke nöbetleri atmosferi bizleri içine bir burgaç gibi
çekiverdi...

          Maçlarda hakem-oyuncu-seyirci-yorumcu-gözlemciler arasında,
          Trafikte  bayan-erkek sürücüler arasında,
          Gazetelerin 3.sayfa haberlerinde,
          Otobüste şoför-yolcular arasında,
          Pazarda pazarcı esnafı-müşteriler arasında,
          Okullarda öğretmen-öğrenci-veli üçgeninde,
          Seçimlerin yaklaştığı şu günlerde hükümet- muhalefet partileri
          arasında
          Devam eden soruşturma kapsamında gözetim  altına alınanlar ve
          masumiyet karinesinin zedelendiğini bildiren hukukçular arasında
          Ev,mal sahibi ile-kiracısı arasında
          Sanki kuruluş amacı sadece, devasa ve güzide bir kuruluşumuzu
          taraf alıp çeşitli isimlerle anılan sözde eylem planlarını çarşaf,
          çarşaf yayımlayıp bilgi kirliğine ve kuşku yaratmaya yönelik
          gazetecilerle-yıpratılmaya çalışılan kurum arasında

          Israrla açılım türkülerini söyleyen iktidarla-hainlikle suçlayan
          muhalefet arasında
         Son yıllardaki şaibeli  sınavlarla dikkat çeken ÖSYM'nin son icratı
          YGS sınavlarında şifre var tartışmasını yürüten yetkililerle-
          ''Ben ikna oldum'' diyen sayın devlet erkanı arasında 
          Henüz varlığı ispatlanmadığı halde TERÖR ÖRGÜTÜ olarak
          nitelenen ''Ergenekon Soruşturması'' adıyla yürütülen davada
          sanık sıfatıyla tutukluluğu cezaya dönüşmüş büyüklerimizden
          bir kaçını millet vekilliğine aday gösteren ana muhalefet partisiyle-
          adaylıklarına itiraz ve gerekçeler sunan  iktidar partisi arasında
     
          Bu liste böylece uzayıp gidiyor...

          İnsanın naturasında var olan bir takım değişmez özelliklerinin
yanında aile ve çevreden gelen etkenlerle birlikte kişilik;olumlu ya da
 olumsuz gelişmekte,hayata olumlu yada olumsuz bakabilmektedir.
Ne görmek istiyorsak onu görüyor, ne anlamak istiyorsak onu anlıyoruz.
Kendi kişiliğimizin ve düşünme sistemimizin bize farkında olmadan
 önerdiği şekilde davranıyor ve görüyoruz. Bir anlamda gördüklerimizin
çoğu bize yansıyor.

         Hayata bakış açımız,bizim hayatta mutlu ve mutsuz oluşumuzu
da yönlendiriyor. Bardağın dolu tarafını görebilmek;mutlu olmayı,
bardağın boş tarafını görmek ise mutsuzluğumuzu ve karamsarlığımızı
anlatır.

        İnsanları değerlendirirken ölçü olarak hep olumsuz yönlerini ele
alırsak iyi yönlerini göremeyiz.Zaten insan hiç kötülük yapmasaydı
insan değil melek olurdu değil mi?. Olumlu yönlerini görmeye çalışmak
olumlu bakış açısıyla bakabilmek gerekir insanlara. ''Gülü seven
 dikenine katlanır''atasözünde olduğu gibi... Mevlana Hazretleri
 ''Kusursuz dost arayan dostsuz kalır''der konuyla ilişkin...İnsanoğlunun
 artıları olduğu gibi eksileride vardır şüphesiz.Eksilerimizi azaltmaya
artılarımızı çoğaltmak için kararlı olmalıyız.

        Herşeye olumsuz bakmak,sürekli şikayet etmek bardağın hep
 boş tarafını görmektir.Olumlu olana odaklanıp, pozitif düşünmemiz
gerekmektedir.Önce bardağı görmemiz lazımdır, ondan sonra dolu mu ?
boş mu ?olduğunu görebilelim...Bazen bardağın dolu tarafını görmemiz  de
bir şey ifade etmeyebilir.Bir çıkış yolu bulamadığımızda  herşeyi olduğu gibi
bırakıp,herşeye sıfırdan başlamak daha anlamlı olabilir...Bardağın dolu
 tarafını görmeye çalışırken,bardaktaki çatlakları ve sızıntıları
 göremezsek eğer bir daha bardağın dolu tarafını da göremeyebiliriz...
Kimilerine göre bardağın dolu tarafını görebilmek bardağına göre değişir...
Kimileride bardağın dolu tarafını görmek yerine bardağı kırmayı yeğler...
Kimilerine göre o bardak tamamen doludur zaten yarısı suyla yarısı
havayla...

        Hayat çizgimize bakıp bir iç muhasebesi yaparsak yaşadıklarımızın
kendi bakış açılarımızın ürünü olduğunu fark edeceğiz...Yenilmemeli
 bardağın boş tarafını gören bakışa insan.Çünki yenilirsek ümitsizlikten
 kurtaramaz kimse bizleri.Kendimize engeller koymamalıyız,bardağın boş
 tarafını görerek.Engeller önce zihinden kaldırılıp silinmeli,beynimiz olumlu
bakış açısı için şartlandırılmalıdır...

         Karamsarlık sadece içimizi değil,adeta hayatımızı  kemiren bir
kurttur.Biz insanların en büyük özelliği bardağın boş tarafını görmek,
dolu tarafına gözümüzü,gönlümüzü kapatıp at gözlüğüyle bakmak...
Oysa herşeyi görmeliyiz dolunun yanında boşu,mutluluğun yanında
hüznü...Ama hepsi dozunda olmalıdır ne eksik ne fazla.Hayatı umutsuz
görmek yerine ona kocaman gülümseyebilmeliyiz...Her durumun iyi ve
 kötü etkileri  olabilir. Önemli olan olayların iyi yönlerini görebilmek
 ve kötü yönlerinden dersler çıkarabilmektir.Eğer hep kötü yönleriyle
 algılarsak yani bardağın boş kısmını görürsek hayat çekilmez  olur.
 Unutmayalımki;Boş bırakılan tarla diken,boş kalan zihin karamsarlık
üretir...

           Günümüz insanı gerek tatminsizliklerinden,  gerekse çevrenin
 etkisiyle (baskı, sıkıntı, gerginlik, umutsuzluk,gelecek kaygısı,
belirsizlik, geçimsizlik ) huzursuz...Kendi başımıza çözemeyeceğimiz
 bir hale geldi artık bu ruh halimiz.  Yalanların olduğu,sahte insan ve
 eylemlerin olduğu yerde karamsarlık bence bir kalkan halini alıyor;
karamsar insanlar bir nevi şizofrenik bir ruh haline bürünüyorlar...
'Şüphe duyduğun şeyden uzak dur''der bir hadiste. Karamsar insanlar
 güneşe baksalar; güneşteki siyah lekeleri görebilecek kadar hassastırlar.
 Karamsarlık psikolojik sorunlardan da kaynaklanabilir.Çevresinden
 taktir görmemiş, saygı görememişse,haketmediği halde olumsuzluklarla
 karşılaşmışsa ,iyi bir yöne kanalize olamamışsa insanın karamsar
olması kaçınılmazdır.Hepimiz bir bütünün parçalarıyız ve hepimizin
bir başkasına gereksinimi vardır. Sevmeyi,menfaatsiz benimsemeyi
unuttuğumuzdan beri ağzımızın tadı,tuzu kalmadı. Çok mu zor sevmek
bu kadar herşeyi...Kalbimize yük  olan nefreti, kırgınlıklarımızı,
kızgınlıklarımızı,kini atıvermek sevgi deryalarına...

          İnsanın dili ile telaffuz ettiklerine kalbide inanır,vücut kimyası
 da desteklerse ;bardağın dolu tarafını görmek eyleme dönüşür,bakışlar
akar olumlu ırmakların birleştiği noktaya yani  hedefe... ''Ben
başaramam,benim hiç şansım yok,ben yapamam''başarısızlığı peşinen
 kabul etmiş bir kişinin ruh halini anlatır bu sözler...Kafamızın içindeki
zincirleri kırıp,kendimize şansı, talihi fırsatı,tanımalı güveni uçurmalıyız
 semalara özgürce kuş misali... Hala hayattayım; ben istersem herşeye
silbaştan başlayabilirim diyebilmeliyiz.Başımıza ne gelirse gelsin mutlu
 olacak birşeyler mutlaka vardır son nefesini veren binlerce insandan  biri
olmadığımızı düşünmek dahi yeterlidir...


         Pollanya'cılık oynayıp ruhumuzu beslemeliyiz daima...


        Joseph Addison şöyle söyler;   


       ''Şükretmemizi gerektirecek asıl şeyler;acı kayıp ve hayal kırıklığı
görünümünde çıkar karşımıza''

        Optimizm(iyilik felsefesi) yaşam boyunca karşılaştığımız sorunları,
olumlu tutum ve davranışlarla aşmanın mümkün olduğunu şartsız
olarak kabul etmemizdir.Bu felsefe yaşam süremizi  uzattığı gibi
yaşam kalitemizide artırır. Bu felsefeyi sonradan öğrenmek ve
uygulamak mümkündür.Hiçte geç kalmış sayılmayız.Bu felsefe ;
bardağın dolu tarafını görebilmek ve bardağın dolu tarafıyla neler
yapabileceğimizin farkına vararak,iyimser ve yapıcı bir enerjiyle hareket
etmek demektir...

        Bardağın dolu tarafını görmek istemeyen insanlar,kolayca kaçarlar
yaşamlarında... 

       ''Ya ümitsizsinizdir ya da ümit sizsinizdir''...
    
( Hayatın İçinden Yansımalar başlıklı yazı F.TÜRKDOĞAN tarafından 13.04.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.