Babası ile problem yaşayan ve o problemi büyüten yaşamını haram eden gençlere anlatmak istediğim bir hikâyecik var bugün. O sizin babanız; yok saysanız da, görmezlikten gelseniz de, beni sevmiyor deseniz de, kapısını çalmasınız da… O sizin babanız başkasının olamaz!
              Bir baba ve oğlu evlerinin önünde bahçede bankta oturuyor. Çocuk gazete okumaktadır. Babası ise etrafı kolaçan etmektedir meraklı gözlerle… Bir serçe uçar gelir yanlarındaki dala konar. Babası oğluna döner ve serçeyi göstererek sorar: “Bu nedir?” diye...Çocuk başını kaldırır ve serçeye bakar: “Bir serçe” der gayri ihtiyari. Tekrar gazeteye döner. Kuş ötmeye başlar bu arada, daldan dala atlar. Baba dikkatli serçeyi izler ve tekrar sorar: “Bu nedir?” diye. Çocuk cevap verir tekrar: “Daha yeni söyledim baba, bu bir serçe.” Kuş uçar ve yan taraflarına konar bu kez. Ötmeye başlar tekrar. Baba tekrar sorar: “Bu nedir?” diye… Çocuk hışımla: “Bu bir serçe baba” “S-e-r-ç-e-e” diye bağırır sinirlice… Babası çocuğuna bakar derin derin ve tekrar sorar. “Bu nedir?” diye… Çocuk aklını yitirir gibi: “Bunu bana neden yapıyorsun baba? Sana kaç kez söyledim, o bir serçe… Anlayamıyor musun?” Adam kalkar yerinden eve doğru gider.  Çocuk sorar: “Şimdi nereye gidiyorsun?” der. Adam el işareti ile bekle der. Adam elinde bir defter ile döner. Bir sayfayı açar ve eliyle işaret ederek “Oku” der. Sonra “Sesli” der usulca. Çocuk kendisine söylenilen yapar ve okumaya başlar: “Bugün - benim birkaç gün önce 3 yaşına girmiş- oğlum bizimle beraber parkta oturuyordu. Bir serçede tam önümüzdeydi. Oğlum bana tam 21 kez “Bu nedir?” diye sordu. Ve o bana her sorduğunda “O bir serçe” dedim. Ona her seferinde bana aynı soruyu sorduktan sonra sarıldım. Tekrar tekrar. Sıkılmadan şefkatle. Benim masum küçük yavruma.”
                Yaşlı adam titremeye başlar, çocuk babasını öper ve ona sarılır.
                Hikâye burada biter ama hayatta devam eden ve devam edecek olan nice baba oğul hikâyecikleri mevcuttur. Siz hangi hikâyenin kahramanısınız ey ahali? Sizin babanız da serçeler büyüttü mü dünden bugüne yâdında? Sizin babanız da sınadı mı sizi sevginiz üstüne? Sizin babanız da serçeler büyütüp saldı mı gözbebeklerinden gözlerinize?
                Serçeler uçup gitmeden bahçenizde sarılın babanıza… Doya doya hem de… En içten sevginin membaıdır o! Ürkmeden hiçbir şeyden, konun çiçek misali babanızın sizi saran yüreğinin tam üstüne. Onlar hesapsız kitapsız menfaatsiz sevdi bizi… Hadsiz bir şekilde sevdi… Sabırla, sükûnetle sevdi. Ya biz?
                Hesabımız onların görmesi gereken değerin mislice üstündedir. Rahatımız onların varlığından daha önemlidir. Onlar sadece yanımızda sırf bakmakla yükümlü olduğumuz eşhastır. Başka bir manası yok gibidir. Yüreğimiz onun bize yandığının yarısı kadar dahi yanmaz kendisine…
O sadece bakılmaya hükümlüdür biz ise ona bakmaya yükümlüyüz.
               Bir baba on evladına bakar, sahiplik eder, kol kanat gerer de on evlat bir babaya bakamaz bugün. Hal budur, gerisini siz getirin.
               Serçeler uçmadan yanı başımızda sarılmalıyız babamıza doya doya…
               Serçeler uçarsa eğer çok geç olacak belki de…

( Serçeler Uçmadan başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 6/19/2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu