“ Anlayamadı hiç kimse çöldeki üç beş çiçeğin nasıl canlı kaldığını... Bilemediler nedense çiçeklerin arasında bir şehidin yattığını…” Şehitlerimizin adları okunuyor tam 24 kez BURDA demek istiyorum… Elazığ, Konya, Adana, İstanbul… Sayamıyorum, dil bitap, gönül harap, ten türab… Farklı iller, farklı yüzler, farklı yoksulluklar, farklı hikâyeler… Lakin ortak olan tek gözyaşı, tek yürek tek acı… Ah lımıney…

Günü geldiğinde değer görüyorsa bu memleketin insanı, günü geldiğinde çiçekleri açıyorsa ve kokmaya başlıyorsa, günü geldiğinde daldaki çiçeği meyveye duruyorsa, günü geldiğinde yağmuru yağıyorsa ve gökkuşağı oluşuyorsa, günü geldiğinde taze fidanlar gibi toprağa düşüp şehit oluyorsa; eyvahlar olsun bize!

Şehitlerden birinin ailesi barakada yaşıyordu… Bir tanesi evin tek erkek çocuğuydu… Bir tanesinin 38 günü kalmıştı terhise… Bir tanesinin ailesinin elektrikleri kesikti kaç gündür yatırmadıkları faturadan dolayı… Ve askerde şehit oluyordu elektrik parasını yatırmadığı ve bu yüzden elektriğini kesen ülkeye… Diğer tarafta kaçak elektrik kullanıp bir gün dahi 10 kuruş elektrik parası vermeyenler vardı bu ülkede ve ona kurşun sıkan… Ne yaman çelişki, ne ürküten tablo yarabbi!

            Ve top tüfek namına ne varsa, tank uçak helikopter vesaire namına ne varsa bizdense eğer ve buna rağmen bu kadar şehit veriyorsak vay halimize… Tuzaktır muzaktır anlamam su uyur düşman uyumaz der kudema… Burnumuza kadar sokulup el bombası atıyorlarsa ve kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyorlarsa çocuklarımızla eyvahlar ki eyvahlar bize… Orada şehit olan askerlerin halini düşünüyorum o an... Ve saatler sonra giden yardımı… Bu ne sessiz bir çığlıktır kulak zarımı yırtıyor… Bu ne ihmal bu ne can pazarı… Alper Tunga gibi “şimdi yürek yırtılır” diyeceğim geliyor.

            8 ayrı noktadan yüzlerce terörist saldırıyorsa ve bunun ön hazırlığı yapıldığında olayın istihbarı vahametini çözemiyorsak ağlamak neye yarar? Düşünüyorum da bu saldırı İsrail’e yapılsaydı Kandil orada öyle kalır mıydı? Sadece merak ediyorum. Ya da Amerika’ya… Elin İsrail’i 1 askerine karşı 1000 Filistinliyi serbest bırakıyor; 1’e karşı 1000 kişi… Ve 1 askere karşılık bırakılan 1000 kişi bazen görünen manada hiçbir şeydir. Bazen kazanmış görünürsünüz aslında kaybetmişsinizdir. Sevinen haykıran nara atanlara bakıyorum da üzülüyorum mülkü İslam neden bu hale geldi diye? 1’e karşı 1000 kişi… Hani bazen hamasaten deriz ya “Bir Türk Dünyaya Bedeldir.” diye… Yok, öyle değilmiş bugün… “Bir İsrailli dünyaya bedeldir.” demeliymişiz!

            Ve idrak edemiyorum ve Ataol BEHRAMOĞLU’NUN dörtlüğüyle sesleniyorum:

                Cellât uyandı yatağında bir gece              
               "Tanrım"  dedi  "Bu ne zor bilmece:              
              Öldürdükçe çoğalıyor adamlar              
             Ben tükenmekteyim öldürdükçe..."

            Ya beklenen gün gelmezse çekilen çileler kutsal olmayacak mı? Ya da çekilen çileler hep çile olarak mı yazılacak hanemize! Yani hep yenilecek miyiz, hep kaybedecek miyiz, hep ezilecek miyiz? Barışın parçası olamayanlar savaşın ta kendisi değildirler de nedirler?
            Cumadan cumaya biliniyorsa kıymetimiz, bayramdan bayrama soruluyorsa halimiz seyrandan seyrana öpülüyorsa yanağımız, köprüden köprüye anılıyorsa gücümüz, cenazeden cenazeye atılıyorsa en meşhur nutuklarımız -ki 1984 ten beri bu böyle- yazıklar olsun bize!
Ya cumayı göremezsek, ya bayrama kapak atamazsak, ya seyranı göremezsek, ya köprü dar ise ne olacak vaziyetimiz?
            Gülmüyorsa sebepsiz yere dudağımız, gözlerimiz ağlamıyorsa durduk yere, yüreğimiz çağlamıyorsa olup olmadık yerde ve ayağımız gitmiyorsa iyilikten yana ister istemez; bu ayıp yeter bize! Ya ağlıyorsak 24 saat anamızla beraber, dudaklarımızda beddualar eksik olmuyorsa asla, yüreğimiz kazığını bekliyorsa geceler boyu bir vampir misali, kötüye çıkmışsa ve iyiye inmiyorsa şanımız ne olacak peki o zaman? Bir fıkra, hali pür melalimizi özetlemeye kâfi: İki emekli parkta güvercinlere yem atıyorlarmış.  Birincisi: ‘Şu güvercinlere ne zaman yem atsam siyaset adamlarımızı hatırlıyorum’  demiş. Diğeri ‘Neden?’ diye sorunca eklemiş:  Birincisi: “Yerde dolaşırlarken elimizden yiyorlar. Havalanınca da kafamıza ediyorlar…’ Yüreğimize edenden tutun da aklımıza edene kadar, yediği ekmeğe içtiği suya edene kadar her türlü rezaleti ve ihaneti ortaya koyanlar var. Onları toptan Allah’a havale ediyoruz millet olarak!
            Şimdi erken emekliysek insanlıktan ve el vermişsek zamanında bir kodamana ya da devletlûya, vakti geldiğinde o da bize el vermiyorsa ve oradan bizim yemek yediğimiz tabağa ya da su içtiğimiz kaba ediyorsa durmadan ne yapacağız o zaman?

            Soranımız yoksa her daim, arayanımız yoksa haftada bir, yananımız yoksa ayda bir, saranımız yoksa yılda bir; ahir zamandayız demek ki! Hatırlanmak için şehit vermemiz mi gerekiyor, bütünleşmek için, tek yumruk olmak için… Acılar mıdır insanı insan yapan, hüzünler midir milleti millet yapan?

            Kıymeti bilinmeyen bir halkın, senede bir gün dahi olsa sırtı sıvazlanmayın bir halkın, yarasına merhem olunmayan bir halkın, açlığına tokluk olunmayan bir halkın, gözyaşlarına mendil olunmayan bir halkın; zamanı gelince aniden hatırlanması ve bir kıymet arz etmesi insanlık ayıbıdır. Can kaybı mı yaşamız lazım adam yerine konulmak için!
            Bu ayıp bize yeter!
            Bu yazı elden ele dolaşmayacaksa bir sakız falı gibi, karanlığa küfredenlerle miskin miskin oturup kalacaksa ve bir mum yakmayacaksa, halkı aydınlatmayacaksa güneş gibi, uyandırmayacaksa gafil olanı, fincancı katırlarını ürkütmeyecekse, koltukta oturup ahkâm keseni rahatsız etmeyecekse, bugün git yarın gel diyeni huzursuz etmeyecekse, bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptüleri sorgulamayacaksa, halkı artan terör olaylarına karşı ortak bir tavır almaya itmeyecekse, teröristleri tuz buz etmeyecekse yuh olsun, yok olsun.
            Bu ağır bir başkaldırı, bir pasif direniş, bir ihtilal, bir nota! Kota çok ne bulursan koy; yokluk adına, öfke adına, ihmal adına, hokkabazlık adına, hilebazlık adına, terör adına, dalavere alavere adına, tuzak adına, rezillik adına, sefalet adına, adam kayırma adına…
            Bu potada eritilen ve bir su gibi ülkem insanın içine enjekte edilen değersizleştirme, asimile etme, yozlaştırma siyasetine ve sistemine ve lanet olası terör saldırılarına HAYIR diyorum.

Ve sen Anadolu halkı… Sesin çıkmazsa bugün başını önüne eğ! Bugün 24 askeri bulan hain kurşun yarın seni de bulur. Cenazeden cenazeye koşmaktan yorulanlar barıştan barışa koşsunlar ki rahata ersinler.
            Bu duruştur, tarzdır, tavırdır.
            Bu insanca bir haldir.

( Barışın Parçası Değilsen Savaşın Parçasısın başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 22.10.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.