RÜŞVET

 

 

            Fikri Ağabey anlatıyor:

           

            “1950’li yılların sonlarıydı. Almus yeni ilçe olmuş. Devletin kadroları tamamlanmamış. İskân memuru olarak atandım, tapucu oldum. Adliyedeki başkâtip, mahkemede savcılık yapıyor. Büyükçe bir köyü andıran Almus’ta tüm yetkililer bir birini tanıyor. Mesai çıkışında aynı kahvede buluşuyoruz.

 

            İşsizlikten bunaldığım bir gün, Kınık Köyünden bir vatandaş geldi, tapu almak için. Çay söyledim, hal hatır sordum. Sohbet ettik. Özene bezene hazırladığım tapusuyla yolcu ettim muhteremi.

 

            Aynı vatandaş, ertesi gün bir sepet yumurta ile çıktı geldi. Selam sabahtan sonra:

            -Efendim, kuzuyu da evinize bıraktım. Bana doğru dürüst bir tapu ver. Şaşırdım.

            -Ver bakayım tapuyu. İnceledim. Tapuda hiçbir hata yok.

            -Anladım, dedim. Çekmecede geçen yılın tapu senetleri vardı. Ona yeni bir tapu hazırladım. İkisini de eline vererek tekrar yola vurdum.

 

            Efendim, o yıllarda devlet her yıl yeni bir tapu senedi bastırırdı. Evde geçen yıl aldıkları tapuyla yenisini karşılaştırmışlar. Tapuların renklerinin şekillerinin benzeşmediğini gören çoluk çocuk, sormuşlar.

            -Tapucuya kaç para verdin?

            -Hiç vermedim. Üstelik O, efendiden bir adamdı. Çay bile ısmarladı, bana.

            -Para vermezsen adam da sana böyle sahte tapu verir. Bu tapu geçmez. Çocukların tespitine aklı yatan vatandaş, kuzu ile yumurta sepetini omuzladığı gibi Almus’un yolunu tutmuş.

           

             Misafiri yolcu ettikten sonra diğer dairelerdeki arkadaşları aradım.

            -Eti, yumurtası benden. Başka ihtiyaçları da siz karşılarsanız, hafta sonu güzel bir piknik yapabiliriz. Zaten çoğumuz bekârdık”

 

            Bu anlatı bana yıllar önce Aydın Boysan ile ünlü bir kalp profesörünün televizyon sohbetini anımsattı.

 

            Profesör, bir ziyaretinde annesini muayene etmiş. Anne, muayeneyi beğenmemiş. Öbür odadan getirdiği paraları oğluna uzatmış.

            -Siz alışıksınız, paralı muayene etmeye. Ne kadarsa al şuradan paranı da beni doğru dürüst muayene et!

 

            Halkımız rüşvete öyle alıştırılmış ki görevli kişi kendi çocuğumuz bile olsa rüşvetsiz iş yaptıramayacağımızı sanıyoruz.

 

            Taa Kanuni döneminde yaşayan Fuzuli’den beri…

( Rüşvet başlıklı yazı RasimCANBOLAT tarafından 11/10/2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.