1 Bişnev
                     Bişnev! (Dinle)
                     Dinle ey okuyucu!
                      Aşk sazlıktan kopup gelen bir feryattır esasen. İçi oyularak yapılan ney, bu yüzden dertlidir her daim. İçi yakılarak yapılan ney bu yüzden hüzünlü bir sese maliktir. Oyuk ve yanık bir iç, ondan çıkan hazin ve lirik bir ses.

                Bişnev in ney çün hikâyet mîküned
                Ez cüdâyîhâ şikâyet mîküned ( Dinle, bu ney neler hikâyet eder, ayrılıklardan nasıl şikâyet eder.) Öz yurdundan kopup gelen ve ete kemiğe bürünen bir ruh için şu dünya hayatı gurbet değil de nedir ey dost? Tabi ki ilk hikâyesi ayrılık üzerine olacak ve onun şarkısını terennüm edecek.
                 Bişnev!

                   Bir adam, kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu, o zamanlar aynı zamanda aşevi işlevi görmekte olan bir dergaha bağışlamak ister.
                 Adam Hacı Bektaş-ı Veli''nin dergâhına gider. Durumu Hacı Bektaş-ı Veli''ye anlatır ve o “helal değildir” diyerek bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam Mevlevi dergâhına gider ve aynı durumu Mevlana''ya anlatır. Mevlana ise bu kurbanı kabul eder. Adam aynı şeyi Hacı Bektaş-i Veli''ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana''ya bunun sebebini sorar.
             Mevlana şöyle der:
           “Biz bir karga isek Hacı Bektaş-ı Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.” Adam üşenmez kalkar Hacı Bektaş Dergâhı’na gider ve ona Mevlana''nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektaş-ı Veli''ye sorar. O da şöyle der:
“Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana''nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir.”
            Bişnev!

                Halinize bakın ne kadar da kirlenmişiz. Ne kadar da karartmışız kalbimizi. Şimdi hangi sabun paklayacak gönlümüzü. Hangi su yıkayacak baştanbaşa ruhumuzu. Nasıl arınacağız yekpare, nasıl aklanacağız toptan. Oysa içimizdeki kötülükler perakende… İçinde nefret tohumları yetiştiren, öfke krizlerine zemin hazırlayan, kin kusan, kötülük aşılayan, küfür lügati yazan, hırs yolunda sürat yapan, yalan ile hemhal olan, dedikodu ile sermest olan, fitne çıkaran, haset eden kirlenmez de ne olur? Toplum olarak kirlenmeyi marifet saymak yerine ulu zatlara dönüp onları örnek alıp onlar gibi yaşamak zor olmasa gerek.
              Bişnev!

              “Aşk topuklarından etine kadar işlemiş bir nasırdır. Ya canın acıya acıya adım atacaksın ya da canını acıta acıta söküp atacaksın” Mevlana. Canınızdan bir et parçası koparıyorlar, hayal edin. Bu bir işkence faslıdır tel tel çekilir sinirler cımbız ile tırnaklar kerpetenle çekilir, damarlar acı ile buruşur. Yürek büzüldükçe büzülür; hasret kahır hüzün vesaire… Saplandıkça saplanır, battıkça batar.

                  Diyorsun ki âşık oldum: “Yalan!”
                  Aşk ile yanmadan gelme kapıma…
                  Diyorsun ki yanıyorum: “Tamam.”
                 Ama kül olmadan gelme kapıma! 
                 Yan da gel piş de gel. Ol da gel öl de gel… Ne olursan ol gel demiştin; bu iki sene kaldığın ilçe için de geçerli mi ya Mevlana Hazretleri? Dergâhına yüz sürmeye takati olanlardanım, huzuruna alnı ak çıkanlardanım, gönlü pak olanlardanım. Mesnevi deryanda bir katre olanlardanım. 
                     Etiketi dilinde olanlar var, beyninde zehri olanlar var. Gözlerinde nefret çakanlar var. Sözlerinde gül satıp da ardımızda kına yakanlar var.
                  Seni idrak edemeyecek denli gaddarlaşan ve beyni küçülenler var, gönlün sularını bulandıranlar var. Onları da kabul edelim mi şu üç beş günlük handa. Onları da hoş görelim mi bu fani dünyada… Onları da misafir edelim mi kalp otağımıza.
Bize bir fiske atana biz diğer yanağımızı uzatalım mı yine…

                      Bir damla ile kirlenen gönüllerdenim, bin damla ile kirlenmeyensin. Kapında Kıtmirim, dergâhında bendeyim.
Aşk olsun diyorsun cümle âleme, bizde nasiplendik aşk yüreğimizle…
                     ''''Asude olam dersen eğer gelme cihana.” der Ziya PAŞA. Bizde her şey zıddına inkılâp eder: Sevinç hüzne, gülümseme gözyaşına, beyaz siyaha… Bu yüzden aşk derdiyle hoşuz, ey tabip, el çek yaramızdan diyoruz Fuzuli ağzıyla.
                    Bişnev!

Heman ağlayı geldim âleme, ağlayı gittim ben,
San ol nilüferim kim, suda bittim, suda yittim ben!

( Bişnev başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 16.11.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.