Geldiğimiz bu bina, büyükçe bir binaydı. İçerisinde bir çok insan vardı ordan oraya koşturuyorlardı. Neden sonra,o yaşlı adam geldi. Evimizin yerini sordular. Onlara kısa yoldan tarif ettim. Dışarı çıktık. Büyükçe bir kamyona bindirdiler hepimizi, yola çıktık. Başkent Mogadişu’nun arka sokaklarındaydı evimiz. Kamyon, sokağa girince ortalığı toz duman aldı.Yüzlerce çocuk kamyonun etrafını sarmıştı. Şoför, bizler ve diğer üç adam arabadan zar zor indik.Ellerimizdeki torbaları koruma gayreti içinde kardeşlerimle beraber tenekeden yapılma evimize gittik.Geri dönüp baktığımda ihtiyar adam bana bakıyordu.Yüzlerce insan kamyonu neredeyse devireceklerdi.Neden sonra, polis geldi ve insanları hizaya sokup dağıtımı zorluklada olsa yaptılar. Sonrasında, kamyon tozu dumana katarak gitti.Kalabalık dağılmış yine hüzün ve sarılık kaplamıştı ortalığı.Kırmızı topraklı mahallemiz her araba geliş ve gidişte toza bulanırdı.Eve girmiştik.Annem bizi görünce çok şaşırdı.Elimizdeki poşetler, üzerimizdeki kıyafetler annemi bayağı ürkütmüştü.Sinirli sinirli ve beni çekiştirerek soruyordu.

   "Züleyha, bunları nerden aldınız? Çabuk söyle!..."

   "Anne! Şu dışarıda ki kamyon vardı ya, onların sahipleri verdi. Asortik mahalleye her zaman ki gibi kırıntı toplamaya gitmiştik. Beyaz benizli üç adam geldi bizi aldılar ve bunları verdiler."

   "Kızım, fakir olabiliriz ama gurursuz ve onursuz asla değiliz. O insanlar, neyin karşılığı bunu yaptılar? Niye kabul ettiniz?”

    Tenekeden yapılı kapımız "tank tunk" diye bir kaç defa çalındı. Annemin yüzündeki gergin ve sinirli ifade şaşkınlığa dönüştü.Çünkü, babam bu saatlerde gelmezdi.Gelen kimdi?

   Annem baş örtüsünü ve kıyafetini düzelterek kapıyı araladı.Karşısında o adamları görünce iki kat fazla heyecanlandı.Ortada duran ve bize Somali’ce konuşan adam tekrar konuşmaya başladı.

   “Hanımefendi,bizler Türk’üz.Türkiye’den yardım amaçlı gelen dernekleri organize eden bir kuruluş olan -İhsanbol Derneği- üyeleriyiz.Bu da Başkanımız Halil Bey”

    Annem, rahatlamış olacak ki,kapıyı araladı ve buyur etti o insanları.Epey bir konuşma ve teşekkür sonrası ismi Selim olan ve Somali’ce konuşan abi ,anneme son teklifini yaptı;

    “Kısaca size derneğimizin amaçlarını anlattık. Züleyha’yı buradaki Türk kolejine alacağız.Burada bir yıl Türkçe ve temel eğitim gördükten sonra onu Türkiye’ye götüreceğiz tamam mı?”


    Annem, memnun ama kararsız vaziyette,birde eşime sorayım dedi.

  “Hanımefendi sormanıza gerek yok,biz eşinizle görüştük.Bizler bir aydır bu mahalle gibi üç mahallede daha araştırma yapıyoruz. Zeka seviyesi yüksek çocukları belirleyip onları okulumuza ücretsiz alıyoruz.Sonrasında iyi bir eğitimden geçirdikten sonra,memleketine yaraşır bir fert olarak belirli yerlerde istihdam olmasına yardımcı oluyoruz.Eşiniz bu durumu biliyor ve biz size sürpriz yaptık.”

   O anı görmenizi isterdim. Annem olduğu yere yığıldı. Hüngür hüngür ağlıyordu. Kara tenlerimiz gibi kara olan talihimiz aklanıyor muydu ne? Annem tereddütsüz kabul etti durumu. Çocuklarım dedi ve konuşamadı…

***


   “Leyla, Leyla kalk gidiyoruz!”

   Aniden ve ürkek bir şekilde yatağından fırlayan Leyla;

   “Ne oldu abla? Hayırdır!” dedi.

  “Hayır,hayır ! hadi çabuk giyin dışarı çıkacağız.” Dışarı lafını duyan Leyla bir tazı gibi fırladı ve hızlı hızlı giyinmeye başladı.

   “Nereye gideceğiz,şaka yapmıyorsun değil mi abla?”

   “Soru sormayı bırak ta iyice hızlan, sabah yedi otobüsüne yetişelim”

   “Tamam!”


    Durakta iki dakika olmuştu ki otobüs geldi.İki bileti verdikten sonra arkaya doğru ilerledik.Gayri ihtiyari elimi tutan Leyla;

    “Ayla Abla,nereye gidiyoruz?”

    “Bak Leyla! Seni, benim en yakınım olan ninemle tanıştıracağım.Belki de artık o yurda dönmeyeceğiz."

    “Abla kaç aydır beraberiz, hiç bahsetmemiştin ninenden.Nereden çıktı şimdi bu?”

   “Doğru söylüyorsun güzelim,daha önce bahsetmemiştim.Çünkü,ben de ninemin varlığından haberdar değildim. Geçen gün, bir telefon geldi bana.Halil abi gelip söyledi.Konuştuğumda tanımadığım yaşlı bir sesti beni arayan. Epey bir konuşmadan sonra, anlattıkları ile yaşadıklarım örtüşünce inandım onun ninem olduğuna. Şimdi verdiği adrese gidiyoruz.”

    “Tamam abla, sen nasıl istersen!”

     " Evet güzelim,bir bakalım iyice tanıyalım şu ninemi.Seversek kalırız,sevmezsek döneriz."

    "Peki, ya züleyha ne olacak?"

   "Biz bi gidelim,durumu öğrenelim.Şimdi yanımızda onu görürlerse yalnış anlaşılabilir."

   "Doğru söylüyorsun abla!"


   Otobüs Nergis sokağa gelmişti.Otobüsten inip biraz ilerledikten sonra,yaşlı ve iyi giyimli bir adama elimdeki adres kağıdını uzatarak;

   "Pardon amca,şu adres neresi?" diye sordum.

   Elimdeki kağıdı özenle alan adam,okuma gözlüğünü takarak...

  " Hımm!!! Bak kızım, şu ilerideki Trafik ışıkları var ya, oradan sağa dönün, yüz yüzellimetre yürüyün orada."

   "Teşekkür ederim"

   "Rica ederim yavrularım"
Hızlı hızlı, tarif edilen adrese doğru yürüdük...


Devamı varrrr
( Üç Gül'ün Rengi Sarı -6- başlıklı yazı Arzeni tarafından 1.12.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.