1 Sevgi Ve Allah

Kul Allah’a olan sevgisinin bedelini duygu, düşünce ve eylemleriyle göstermelidir. Sevgi iddiası karşılığı olmayan kuru sözlerden ibaret değildir. Şayet bedeli yoksa sevginin, kılu kalden ibarettir. “Kur'an-da sevgi üç ayrı terimle ifade edilir; muhabbet, meveddet, ülfet.” (M.İslamoğlu-Yürek Devleti) Sevgisizlik insanın yaratılış gayesi açısından zulme düçar olmasından başka bir şey değildir. Çünkü yaratılış gayemiz O Vedud Allah’ı sevmektir. Gayesi Allah’tan başka bir şey olan, hayatına zulmetmiştir.

Bizi var eden Halık-ı Mutlak, bedenimize bir et parçası yerleştirmiştir. Öyle bir parça ki, hiçbir yere sığmayan Kadir-i Zul Celal Hazretleri oraya sığmaktadır. Kalp O’nun evidir. O halde kul, en değerli misafirini, hatta sahibini ağırlayacağı derecede temiz tutmalıdır kalbini. Sevgiyi gösterilmesi gereken yerden başka bir yere göstermek zulümdür.“İnsanlardan bazıları Allah'tan başkasını Allah'a denk tanrılar edinir de onları Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah'a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu önceden anlayabilselerdi.” (Bakara/165)

Sevgisizlik azabı gerektiren patolojik duygu travmasıdır.

İbadet, yaratılanın yaratana duyduğu kalbi muhabbetin cisimleşmiş halidir.

“İman edip de iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır.” (Meryem/96)Duygu güzelliği imanla mümkündür. İman, kalbin safiyeti sağlayan ilahi bir ilaçtır. Bu temizlik ilacını yüreğine sürekten imtina edenlerin, birçok virüs belasına müptela olması kaçınılmazdır.

Günah bakterilerinin kuşattığı bir kalpte sevginin yeşermesi mümkün değildir.Bunun için Rabbimiz ilk önce iman ve iyi davranıştan bahsetmektedir, sevginin öncü kuvvetleri olarak. Seveceğimiz varlığı ilk önce iyi tanımamız gerekir. Sevginin şiddeti tanıma ölçüsünde sarsacaktır yürekleri. Daha peygamberlik gelmeden evvel Araplar peygamberimiz Ekmel-i Beşer (as) için “Muhammed Rabbine âşık oldu” diyorlardı.

Tanıma ufkunda zirve şahsiyetler, tanınan varlığa kurban oluyorlardı. “fazilet ve güzellikleri tanıyıp bildikçe onlara karşı aşk u iştiyak duygularıyla yanıp tutuşan insan, onlardan istifade ve istifaza yollarına başvuracak ve neticede istifade ve istifaza ettiği ölçüde de minnettarlık hisleriyle dolup taşacaktır.” (M. Fethullah Gülen-Cemre Beklentisi)“Allah'a ve Ahiret Günü'ne (gerçekten) inanan, ama (aynı zamanda) -babaları, oğulları, kardeşleri yahut (öteki) akrabaları bile olsa- Allah'a ve Elçisi'ne karşı çıkanları seven bir toplum göremezsin. (Gerçek müminlere gelince,) Allah'ın kalplerine imanı nakşettiği ve ilhamı ile güçlendirdiği kimseler onlardır ve (zamanı gelince) onları içlerinden ırmaklar akan bahçelerde barındıracaktır. Allah onlardan hoşnuttur ve onlar da Allah'tan. İşte onlar Allah'tan yana olanlardır: İşte onlar, Allah'tan yana olanlar, mutluluğa ulaşacaklardır!” (Mücadele/22)

İşte O’nu Sevgi Membaı’nı tanıdığımız ölçüde sevgimize bir denge ve ahenk gelecektir. Ebedi bir saadet, varlığı ebedi olan bir zat-ı Kibriyaya duyulan sevgide gizlidir.

Sevgi bir tohumdur. Atılacak toprağın mümbit olması gerekir. Bereketli, verimli olması gerekir. Çorak arazilere ekilen tohumlardan verim elde edilmesinin mümkün olmadığını bize Kerim Mevla bildirmektedir.

Anne babalara karşı sevgisizlik değildir istenen.

Ancak Allah’a rağmen gösterilecek bir duygu yoğunlaşması, kulun Allah’a olan hislerini buharlaştıracaktır. Çünkü Allah’a düşmanlık besleyenlere gösterilecek sevgi, sathi bir duygusallıktır.

Sathi duygusallık, salt menfaat eksenli bir sevgidir.

Yani belli çıkarlar doğrultusunda, kalbin fıtratından uzaklaştırılmasıyla gerçekleşmiştir. Bunu şu şekilde izah edebiliriz; dünya malına düşkünlük, Vedud Allah’a olan sevgiyi öldüren bir virüstür. “Şüphesiz insan, Rabbine karşı pek nankördür. Şüphesiz buna kendisi de şahittir Ve o, mal sevgisine de aşırı derecede düşkündür.” (Adiyat/6-8)

İnsan kendisini Zat-i Bari’den beri gördüğü ölçüde ukalalaşacak ve şeytanın oyuncağı olacaktır. Şeytan ise kulu Vedud olan Kerim-Mevla’dan mahrum ederek, dünyanın sathi kazancıyla oyalayacaktır. Bu saldırıyı bertaraf edecek yegane kalkan takvadır.

Takva; Allah sevgisini kaybetmekten korkarak, O’nun emirlerine sıkıca sarılıp, yasaklarından kaçmaktır.

Bu elbiseyi üzerine giyinen bir kula, iblisi lanetin bir zarar vermesi mevzubahis değildir. Bu açıdan bakıldığında has kulların cehennem korkusu da, cennet iştiyakı de farklı buutlardadır.

Korkumuz cehennem ateşi değildir. O Mahbub-u Mutlak-ın sevgisini kaybetmenin mekanı oluşundandır cehennemden endişemiz. Sevgisinden mahrumiyetin tecelligahıdır cehennem.

Cennete iştiyakımız, aşk ve şevkimizde, Cemalullah’ı görme lütfuna mazhar olma bahtiyarlığına erme arzusundandır.

“İşte bundandır ki: "Vedud" ismine mazhar olan muhakkikîn-i evliya; "Bütün kâinatın mayesi, muhabbettir. Bütün mevcudatın harekâtı, muhabbetledir. Bütün mevcudattaki incizab ve cezbe ve cazibe kanunları, muhabbettendir." demişler.” (Bediüzzaman Sözler)Sevgi adanmaktır. Yüreğimizi, malımızı, canımızı ehli beytimiz velhasıl tüm benliğimizi ve varlığımızı O Vedud Allah’a kurban kılmaktır sevginin namı diğeri. Sevgiyle kurbet edemeyenler, sevgisizlik gurbetini yaşayarak sürekli müşkül bir hayatın anaforunda derbeder olmaya mahkumdur.  

 

( Sevgi Ve Allah başlıklı yazı SeyitAhmetUzun tarafından 23.12.2011 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.