"Demok" adında bir adam ve
"Rasi" adında da bir kadın varmış... Bunlar birbirlerine öylesine âşıklarmış
ki, ancak yıllar boyu da bir türlü kavuşamazlarmış. Tam kavuşacakları
sırada karşılarına yine kendini bilmezler çıkmış ve birlikte olmalarına engel
olmuşlar. Oysaki birlikte olsalar dünyada kötülük diye bir şey kalmayacakmış...
Birisi gelmiş "Demok" tarafını tutmuş, bir diğeri de Rasi’yi
benimsemiş. Yıllar geçmiş "Demok’un artık sabrı tükenmiş, tutturmuşta Rasi’yi
isterim diye... Bakmışlar ki, artık ikisini bir araya getirmekten başka çarede
yokmuş ve ikisini de bir araya getirerek evlendirmişler. Demok ile Rasi
evlendikten sonra ülke ülke balayına çıkmaya karar vermişler. Uğradıkları
ülkelerin bazılarına mutluluk getirmişler. Kimisi de bunları hiç sevmemiş,
bazıları da sever gibi görünerek onları üzmüşler. Bunları gören Demok,
artık üzüntüden saçları ve dişleri dökülmeye başlamış genç yaşında
ihtiyar olmuş… Sevdiği kadının da her yeri buruş buruş olup, ruhu çökmüş...
İkisi bir şeylerin hayatlarında doğru gitmediğini anlayarak doktora gitmeye
karar vermişler. Bekleme salonunda otururken sekreter ikisini de içeriye davet
etmiş ve doktor, ilk soruyu
"Demok’a sormuş;
"Neyiniz var?"
"Doktor bey hiç sormayın, dünyada öyle liderler var ki,
ülkelerine eşimle birlikte gitmek istesek, bize zorluk çıkarıyorlar,
ülkelerinde bizi yaşatmamak için ellerinden geleni yapıyorlar."
" O zaman sizde, sizi anlayan ülkelere gidin, orada rahat
edersiniz."
" Öyle söylemeyin doktor bey, biz yalnız bir ülkede
rahat etmek istemiyoruz ki, bir ülkenin
huzursuzluğu bizi de çok etkiliyor. Dünyanın her yerinde bizimle birlikte tüm
insanların huzur içinde yaşamasını istiyoruz. İstiyoruz ki insanlarla birlikte bizde
fikirlerimizi açıkça söyleyelim. Örneğin, geçenlerde turist olarak bir ülkeye
gittik ve sokaklarında hayat pahalılığını, maaşlarının azlığı ile adaletin iyi
gitmediğini protesto eden insanları gördüğümüzde bizde onlara destek vermek
istedik. Ama gelin görün ki, bir anda ne olduğunu anlayamadan üzerimize sıkılan
biber gazından çok etkilendik... Şimdi gözlerimin içi yanıyor... Bırakın gözlerimin
içini aslında benim yüreğim yanıyor, yüreğim!"
"Peki, anladım, eşiniz de mi rahatsız bu durumlardan?"
"Olmaz mı, o da geçenlerde benden habersiz çarşıya çıkmış
güya bana kitap alarak sürpriz yapmak istemiş. Caddede yürürken kendisini bir
anda yürüyüş yapan kalabalığın içinde bulmuş…"
"Eeeee!"
"Kalabalığın çoğunluğu kadınmış ve son zamanlarda artan kadın
cinayetlerini protesto etmek için yürüyorlarmış. Söyledikleri de yalnızca, "KADINA
UZANAN ELLER KIRILSIN!" ve “HAYAT
PAHALILIGINA SON!” diye bağırıyorlarmış. Bizim hanım da böyle durumlarda hiç
durmaz. Tam yeri diye onlara destek vermiş. Ben ona yaşamım boyunca hep gül
gibi baktım. Sabah uyandığında onu sevgi sözcükleriyle uyandırırım. Ağzımdan hiç küfür çıkmaz. Ama
gelin görün ki o da çıkan arbedede şiddete maruz kalarak kafasına cop darbesi
almış. Beni telefonla aradıklarında hemen olay yerine koşup, aşkımı hastaneye
götürdüm. Günlerce kendisine gelemedi ve
kafası sarılı kaldı. İsterseniz bakın yara izini görebilirsiniz…"
“Göstersene hanım…”
" Hımmm… Üzüldüm!"
"Yalnız bunlar mı?"
"Daha ne oldu ki?"
" Oğlumuz okula yeni başladı... Birde ablası var. O da
üniversiteye gidiyor. Kızımız bizden alışmış olacak ki, haksızlıklara karşı nerde olsa hemen öne
çıkanlardan. Eğitim sisteminin parasız olması için arkadaşlarıyla birlikte
slogan atmış. Olaya polisler müdahale etmiş ve arkadaşıyla birlikte
tutuklamışlar, İnanın kızımız aylarca içeride yargılanmayı bekledi. Okulundan
olduğuna mı yanarsınız, tutuklanıp içeride kaldığına mı, şaşırdık kaldık."
"Anlıyorum"
"Şimdi neyiniz var?"
"Doktor bey biz ailecek kafayı üşütmek üzereyiz, daha önce
gittiğimiz ülkelerde görmediğimiz muameleyi burada görmeye başladık. O
ülkelerde fikrimizi söylesek de bize anlayışla karşılıyorlardı. Burada gerçekten çok şaşkınız! Böylesi
davranışları yalnız bize mi, yoksa
herkese mi uyguluyorlar, bunu bir türlü çözemedik!"
" Hiç sormayın DEMOK beyefendi... Zaman zaman dünyanın diğer
ülkelerinde olduğu gibi bizim ülkemizde de böyle şeyler oluyor. Gittiğiniz ülkelerde
de görmüşsünüzdür. Öyle değil mi?"
"Ama insan hakları diye bir kavram var ve sanırım sizin
ülkede bu sözleşmeye imza attı, değil mi?"
"Doğru ama benim bazı şeyleri söylemem, yetkimi aşar. Yalnızca
sizleri tedavi etmek için buradayım."
" İlacınız var mı?"
" Evet, sizi dinlediğim kadarıyla oldukça darbe yemişsiniz,
hem bedeniniz, hem de ruhunuz çok zedelenmiş. " " Doktor bey, yalnız bunlar mı, ben okumadan duramayan bir
insanım, eşim ve ailemde öyle... Biz okudukça bilinçlenmeyi ve bu bilincimizle
toplumda yaptığımız iyi hareketlerle anılan insanlarız. Geçenlerde yine markete
gittim, gazetelere bir göz atayım dedim, bir de ne göreyim, aman Allah'ım, başlıklarda şiddet mi
ararsınız, insanların yazdıklarından dolayı içeri alınmalarını mı, hele bir gazeteye baktım, ilk sayfanın sağ
tarafında bir köşe yazarı sanırım, küçük kutucuğun içinde; "Bin bilmem kaç
gün tutuklu, milletvekilliğinden bilmem kaç gün uzak" gibi şeyler
yazıyordu. Şaşırdım kaldım. Benim doğduğum ülkede böyle şeyler olmaz. İnsanlar
düşüncelerini rahatlıkla açıklar, fikirlerinden dolayı kimse içeri alınmaz.
Yalnız eylem olduğunda devlet gerekli tedbirleri alır."
" Sizi dinliyorum..."
" Gazetelerinizi okuyup, Televizyonlarınızı izledikçe içim
acıyor, yargı sonucu bekleyen yazar, gazeteci, general gibi kişilerin haberleri
her gün eksik olmuyor. Terör deseniz
almış başını gidiyor, gün olmuyor ki, şiddete maruz kalmış kadınlar, çocuklar, insanlar
yok... Hele gazetelerinizin üçüncü
sayfası tam bir vahşet yeri gibi, iğrenç..."
"Evet, konuşun, konuştukça sizi çözebilirim,"
" Konuşuyorum ama benimde başıma..."
" Aşk olsun bey efendi burada dinleme cihazı olduğunu mu
düşünüyorsunuz?"
" Bilmem, okuduğum kadarı ile neler oluyor, neler... İnsanların
özel hayatı deşifre olduktan sonra..."
"Evet, beyefendi, adınız Demok'tu değil mi?"
"Doğru... Doktor bey daha anlatacağım bana uymayan bir sürü
sorun var ama sanırım dışarıda bekleyen başka hastalarınız da var"
"Haklısınız, şimdi size önemli bir ilaç yazacağım ve bunları
uyguladığınız da hastalığınızda biraz düzelme olacak"
"Peki, doktor bey, verdiğiniz ilaçları düzenli
kullanacağım..."
" Önce, eşiniz Rasi hanımefendi ve çocuklarınızla birlikte yılmayacaksınız,
başınıza gelen bu olaylardan dolayı okumayı ve araştırmayı kesmeden doğru
bildiğiniz yola devam edeceksiniz. Doğru olanı söylemekten de hiç çekinmeyeceksiniz.
Yıldığınızda ikinizde maalesef dalları kesilmiş bir ağaç gibi kuruduğunuzda
Allah korusun sizin yerinize kim geçer? ”
"Tamam, doktor bey, söylediklerinizi anladım ve uygulayacağım
da, bizleri bu hale getirenlere de ayrıca bir ilaç verecek misiniz? Size
kolay gelsin, umarım bir daha karşılaşmamış oluruz "
“…… ???”
Ertuğrul Erdoğan
Ocak 2012/Bursa