Bir okurun, yazılarımın birinde geçen "her insan din fıtratı üzerine
doğar" cümlesinden hareketle yaptığı yorum nedeniyle, konuyu biraz daha
açıklığa kavuşturma gereği duydum.
Sayın okurdan gelen sorular şu yöndeydi:
"Her insan din fıtratı üzerine mi doğar?"
"Fıtrat" ile "Hilkat" kavramları birinden farklı değil midir?..
Öncelikle
"fıtrat" ve "hilkat" kelimelerinin anlamlarına bakalım. Fıtrat kelimesi
yaratılış, yapı, karakter, tabiat, mizaç anlamlarına gelir. Bir şeyi
başlangıcında yarmak, kazmak anlamına gelen ve “fatr” kökünden türeyen
fıtrat kelimesi, ayrıca “ilk yaratılış” anlamında. Mutlak yokluğun
yarılarak, içinden varlığın çıkması yani bu yarılma sonucu ortaya çıkan
ilk varlık hali.
İbn Manzur fıtratı, "Allah Teâlâ’nın mahlûkatını
kendisini bilip tanıyacak ve idrak edecek bir hal, bir kabiliyet üzere
yaratması" (İbn Manzur, Lisânü’l-Arab, Beyrut, (t.y.), V, 55) olarak
tanımlar.
İbn-i Arabi “fıtrat” sözcüğüne "bir şey üzerine yaratılmak" anlamı verir.
Bediüzzaman
da Sözler’de konuyu, "Sani-i Hakîm her şey için o şeye münasip bir
kemâl (mükemmellik) noktası ve feyz alabileceği ona lâyık bir varlık
derecesi tayin etmiştir. Her varlığa kendisi için takdir edilen kemâl
noktasına çalışıp gitmesi için de bir istidat (potansiyel kabiliyetler,
eğilimler) vermiş ve varlıkları o kemâl noktalarına doğru sevk
etmektedir." ifadesiyle açıklar. (30. Söz, Zerre Bahsi 3. Nokta)
Kur’an
ve hadislerde, insanın, din ve esaslarını anlamaya ve kabul etmeye
uygun fıtratta yaratıldığı çeşitli şekillerde ifade edilir. Henüz kainat
oluşmadan, hiç bir insan dünyaya sunulmadan önce ruhlar aleminde, bütün
insanların ruhu Allah’ın “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusunu,
“Evet, Sen bizim Rabb’imizsin” diyerek cevaplar, söz verirler. İnsanlar,
bu şuurla dünyaya gelirler.
Hilkat kelimesi ise doğuştan gelen
özellik ve yaratılış anlamlarına gelir. Hilkat ve fıtrat, anlamları
birbirine yakın kelimeler. Ancak hilkat kelimesi fıtrat kelimesine
oranla daha genel/kapsamlı. Fıtrat daha çok insanları, hilkat ise bütün
yaratılmışları içine alan genel bir kavram. Örneğin "göklerin ve yerin
fıtratı" yerine "hilkati" ifadesi daha uygundur.
Kur’an’ın,
"Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah’ın o
fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın
yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din
(budur). Ancak insanların çoğu bilmezler." (Rum Suresi, 30) ayetindeki
"Allah’ın o fıtratı" ve "insanları bunun üzerine yaratmıştır"
ifadelerinde geçen kelimelerin orijinali "fıtrat"tır. "Allah’ın
yaratışı" ifadesinde ise "hilkat" kelimesi kullanılmıştır.
Ayette
verilen bilgi oldukça önemlidir. Din ahlakı insanın fıtratına en uygun
yaşam tarzıdır. İnsanı yaratan Allah, onun ihtiyaçlarını, nasıl yaşarsa
sağlıklı, mutlu ve huzurlu olacağını en iyi bilendir.
Prof.
Dr. Nevzat Tarhan konuyla ilgili olarak, insanın zaten doğuştan
yetenekler potansiyeli ile doğduğunu ama insani değerleri -en yakın rol
modelleri olan- anne babadan aldığını söyler. Ve şöyle devam eder:
"Çocuklar aslında boş bir kâğıt gibi. Sınırsız öğrenme kapasiteleri
üzerine iyi şeyler yazılırsa iyi, kötü şeyler yazılırsa kötü sonuçlar
ortaya çıkar."
Dini inanç ile bedensel sağlık arasındaki
ilişkiyi inceleyen araştırmalar da bu konuda dikkat çekici sonuçlar
vermiştir. Dr. Herbert Benson’ın vardığı sonuç -ki seküler bir bilim
adamıdır- kendi ifadesiyle, insan bedeninin ve zihninin “Allah’a iman
etmeye göre ayarlı” olduğudur.
Allah, insanı Kendisine kulluk
etmek üzere yoktan var etmiş, "bir damla sudan" bir insan haline
getirmiş, ona "ruhundan üflemiş", kısa ve geçici bir süre için dünyaya
yollamıştır. İnsanın sorumluluğu, imtihan mekanı olan dünyada Allah’ın
yaratma amacına uygun olarak, gösterdiği dosdoğru yolda yaşamak, bela ve
musibetler sırasında sabır, tevekkül ve kararlılık göstermek, böylece
eğitilmek ve olgunlaşmak. Allah’ı gerçek anlamda tanımak ve O’na yakın
olmak amacıyla tüm yaşamını O’nun gösterdiği yola uyarak sürdüren insan,
en güzel, en huzurlu, en mutlu, en lezzetli hayatı yaşar. Çünkü insan
Allah’a kulluktan haz alacak şekilde yaratılmıştır ve bunu yapmakla da
yaratılışına/fıtratına en uygun olanı yapıyor demektir.
"...
Herkes kendi yaratılışına (fıtrat tarzına) göre davranır. Şu halde kimin
daha doğru yolda olduğunu Rabbin daha iyi bilir." (İsra Suresi, 84)
ayetiyle, insanların görünümleri gibi fıtratlarının da değişik renklerde
olduğu bildirilir. İnanan insan, Allah’ın yarattığı fıtrat üzerine,
kendisini geliştirmeye, olumlu özelliklerini artırmaya, olumsuz olanları
Allah’ın hoşnutluğu doğrultusunda değiştirmeye ve kişiliğini Kur’an
ahlakına uygun hale getirmeye çalışır.
Yardımseverlik,
bağışlayıcılık, güleryüz, ince düşünce, hoşgörü, özveri, vefa, adalet,
sadakat, tevekkül, ihlas, şevk, temizlik, dürüstlük, şefkat, vicdan,
tevazu, kanaatkarlık, sabır… Kur’an ahlâkının bu güzel özellikleri,
insan fıtratına uygun olan, yaşayan kişiye mutluluk ve huzur veren,
Allah’ın beğendiği ve övdüğü davranışlar. İnsanı yaratan Allah, onun
fıtratına en uygun yaşamı da Kur’an’da haber verir.
İnsan
fıtratı imana yatkın ise neden Allah’tan uzak yaşar? İşte burada
şeytanın varlığı ortaya çıkar. Şeytan güçlü ve kararlı olamayan
kişilerin nefislerini telkin ve taktikleriyle etkiler. Nefis ise doymak
bilmez, istekleri bitmez; tutkuları insanı bataklığa sürükleyecek kadar
azgınlaştırır.
Nefsi insana kendi yaratılışını ve Allah’ın apaçık
varlığını unutturmaya çalışır. Bu nedenle birçok insan çoğu kez
Yaratıcısına karşı sorumluluğunu göremez. İnsanın, kendisini yaratan,
"düzgün bir adam kılan" Allah’tan yüz çevirerek yaşaması nankörlüktür ve
fıtratına ters bir yaşam ona mutsuzluk getirir.
İnsan içten
isteyerek, samimi çaba göstererek Allah’ın beğendiği güzel ahlak
özelliklerine sahip olabilir, nefsinin bencil tutkularından sakınarak,
fıtratına uygun mutlu bir yaşama kavuşabilir.
Fuat Türker
(
İnsanın Fıtratı başlıklı yazı
fuatturker tarafından
31.01.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.