—Alo 147 mi?

—Evet, buyurun, şey diyecektim ben bir öğretmenim. Acaba diyorum bizim şikâyetlerimizi de dinler misiniz?

—Ne demek dinler misiniz? Sizin ne gibi bir derdiniz olabilir ki? Hadi başka hatta hadi başka bir numaraya! Meşgul etme bu numarayı bir daha… Arayan birileri olur da canını okuruz yine bir öğretmenin.

—Ama olmaz ki! Böyle de yüze söylenmez ki her şey ayan beyan!

— İsterseniz bir link vereyim. Zuhahhaahahahahaah…

 

Alo 147 hattı açıldı. Vatana millete hayırlı uğurlu olsun. Direkt merkeze bağlı, öğrenci istediği an bu numaradan bakanlığa ulaşabiliyor.

Her derde deva, her türlü soruna çözüm, anında müdahale, anında şifa! Alo 147 sizin hattınız, velinizin, çocuğunuzun hattı… Arayın dünya kaç bucakmış görsün öğretmeniniz!

 

—Alo 147 mi?
—Öğretmenim beni sevmiyor tez vakit bir müfettiş gönderin de öğrenelim neden

sevmediğini?

 

            —Alo 147 mi?

—Öğretmenim bana düşük not verdi? Haddini nasıl bildiririz? Öneriniz ne?

 

Ah canım öğretmenim. Tatilin o biçim, kafan rahat her daim, itibarin en üst düzeyde bütün zamanlarda… Maaş gibi bir derdin yok, okullar huzurlu mu huzurlu, üstlerin kadir şinastır her vakit.

Alo 147 hattı kuruldu. Problemler halloldu.

Şimdi gelsin semereleri ülkemin eğitiminin.

Öğretmen ne ola ki?

Öğretmen kim ki?

Bir alo ile pili bitecek olan varlığa diyoruz öğretmen.

Gıcık mı kaptınız, al sana bedava hat. Ara rahatla…

Ona haddini mi bildirmek istediniz. Hakkınızdır, arayın 147’yi tamamdır.

Öğretmeninizle ilgili acil bir durum mu söz konusu, arayın hemen hallediverin öğretmenin işini.

Ah canım öğretmenim! Kim derdi ki gün gelecek öğrencinin yalakası bir hale düşürüleceksin!

 

—Alo 147’den geldik.

—Size haddinizi bildirmeye geldik.

Muallimlik müellimlik bir hale geldi. Herkese eziyet veren bir yanı var sanki…

Kaldırın bu mesleği kurtulun.

Hani bakanın biri demişti ya “Şu öğrenciler olmasa eğitim ne güzel idare edilirdi”nin farklı bir türü. “Şu öğretmenler olmasaydı eğitimi ne güzel idare ederdik.” Değil mi allahaşkına…

           

Rahmetli Ahmet Arvasi altmışlı yıllarda, Ağrı’nın Molla Şemdin köyüne ilkokul öğretmeni olarak tayin edilir. Başta muhtar Ömer olmak üzere, köyün ileri gelenleri kendisini karşılarlar. Kalacağı eve yerleştirirler. Her türlü ihtiyacı karşılanır. Fakat Ahmet Bey’in bir şey dikkatini çeker. Köyün ileri gelenleri kendisine hitap ederken kelimenin üzerine basa basa, “Müellim Bey” derler.
            Ahmet Bey kısa zamanda köylülerle kaynaşır. Köy odalarında ve evlerdeki sohbetlere, katılır. Onlarla beraber camiye gider. Düğünlerinde bulunur, bayramları beraber kutlarlar. Köylüden kopuk bir öğretmen değil, onlardan biri haline gelir. Kendilerine tepeden bakmayan, onlarla oturup kalkan, onların sevinçlerini paylaşan, dertlerine ortak olan bu genç öğretmeni köylüler bağırlarına basarlar. İş bu noktaya gelince köylüler kendisine söz birliği ile “Muallim Bey” diye hitap etmeye başlarlar. Bu durum üstat Ahmet Bey’in dikkatinden kaçmaz. Merakını gidermek için muhtara sorar. Muhtar Ömer günlerdir bu sorunun sorulmasını bekliyordu zaten. Keyifle sigarasını yakar. Sonra başını kaldırarak ağır ağır konuşmaya başlar: “Evet, Muallim Bey, sana önceleri müellim dememizin önemli bir sebebi vardı. Kısaca sana anlatayım da merakın gitsin: Bugüne kadar, köyümüze gelen öğretmenler hep bizden uzak kaldılar. Bizim dünyamıza giremediler. Onların ayrı bir dünyaları vardı. Bizimle alakası olmayan, Avrupa’dan gelmiş kimseler gibiydiler. Bizim inancımıza, yaşayışımıza ters bir hayat tarzları vardı. Bizimle yaşayış, inanç birlikleri olmadığı gibi, bu değerlerimizle alay da ediyorlardı. Ne aramıza katılır ne de camimizin yolunu bilirlerdi. Hal böyle olunca, bizler çok üzülüyorduk; davranışları bize, üzüntü, sıkıntı, elem veriyordu. Bunun için biz onlara, elem veren, sıkıntı veren manasında “Müellim” diyorduk. Onlar bu kelimenin manasını bilmedikleri için bizim bu hitabımızı telaffuz hatası zannediyorlardı. İlk günler seni de onlardan zannettik. Bunun için sana, “Müellim” dedik. Sonra baktık ki sen onlara benzemiyorsun. Sen bizden birisin. Bunu anlayınca, müellim demeyi bırakıp “Muallim” demeye başladık.”

 

—Alo 147 mi?

—Evet, buyurun

—Öğretmenim bana yan baktı.

 

Muallim müellim haline geldi.

Muallimlik eziyet veren bir meslek haline geldi.

Muallimlik muallimlere elem veren bir hale geldi.

Alo 147, muallim şarkısını sizin için istiyorum, okuyun lütfen.

“Penceresi cam cama muallim
Selam verdim amcama muallim
Amcam kızını vermezse muallim
Turşu kursun fincana muallim”

( Alo 147 Mi? başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 12.03.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.