Müslüman, Ramazanın ayak seslerini iki ay önceden duyar. Üç ayların başı Recep ayı girdiğinde. Sonra Şaban’ın yarısı gelir; adına “Berat Kandili” denir. Onu da mesajlarla kutladık.  Artık oruç mevsimi gelmiştir. Kulun “kendini tutma” mevsimi. Yemekten, içmekten, cinsel arzularını frenlemekten, kötü söz söylemekten, haramın semtinde gezmekten…

İnsan yalnız değildir; şeytanı vardır. Kendi cinsinden  (مِن الْجِنّةِ و النّاس) “mine’l cinneti ve’n nâs!” sadece bir söz değildir. Şeytanlar da bizden biridir. Ramazan yaklaşarak onlar da bize katılır; duygularımıza karışırlar. Ramazanı karşılamak için, herkes gibi onlar da yola dizilir ve mesaj verirler. “(يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النّاس) Yuvesvisu fi sudûri’n nâs.”  Mesaj, etkili bir şeydir. Görmemek için gözünü kapatabilirsin ama kulağını kapatman mümkün değildir. Duymamazlıktan gelirsin ama beynin o anda onunla ilgilidir.

Küçük şeytan: “Bereketli Ramazan krediniz … Biz’den” % 0,49 faiz, 12 ay vade, 5.000 TL!” Kampanya kapanmadan v.s.…

Orta şeytan: “İhtiyaç kredisinde Ramazan avantajı: % 1.19 faiz oranı ile Ramazan’da bütün ihtiyaçlarınız için, 10.000 tl. 24 ay vade. Şimdi al iki ay sonra öde…”

Büyük şeytan: O’nu reklama gerek yok. O benim; o benim nefsim. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Güya ben hacc’da bu şeytanları taşlamıştım. Size de “umre kredisi” çıkabilir.

“Oruç beni tut” diye başlayan bir yazımın başlığı bir yazar tarafından “dandik” bulunmuştu. http://www.sendeyaz.net/yazi/37003_oruc-beni-tut.html

  Başlığı ben uydurmamıştım ama biz orucu tutamıyorsak, oruç bizi nasıl tutsun?!

40 yıl önce, biz eğitime başlarken bir hikâye anlatırlardı. Bilirsiniz, baba oğlunu hocaya götürür, “Bal yeme” demesini ister. Bu istek “saçma” ama bugüne kadar da saçmalığını hiç düşünmemiştim. “Balda şifa var” diyen Kuran’ın “Bal şerbeti iç” diyen Peygamberinin mirascısı  niçin “Bal yeme” desin?!.  Hoca “Bugün git; falan gün gel” der. Baba gider, o gün gelir; çocuğunu hocanın karşısına diker. Hoca çocuğa sadece “Bal yeme” der. Adam başka sözler bekler ama yok. Soran gözlerle bakan babaya hoca izah eder. “O gün bal yemiştim; bedenimden atayım istedim. Yapmadığım bir şeyi nasıl söylerim?!.” O hocalar çekildi, ben o hoca değilim.

Yine 30 yıl önce, hocaların faize karşı çıktığı dönemlerde, Sünnilik taslayan hocalara, karşı cevap olarak: “Herkes faize bulaşacak; o faize bulaşmasa da faizin tozu ona bulaşacak” derlerdi. Keramet mi? Hayır! Perşembenin gelişi Çarşambadan belli olurmuş.

Bu konuda hocaların ağzını bıçak açmıyor. Maaşımızdan aşımıza…  Ekonomiden anlamam; kredi kartında ben açıkça bir fark ödemiyorum ama esnaf da harcını masrafın içine koyuyor. Ve sistem yürüyor. Ona bir şey demiyorum ama hiç değilse, Ramazan vesilesiyle “adı kredi kendi faiz’e bulaşmasak…

Süzüle süzüle, büyük bir saygı ile, hocanın oruç vesilesiyle okuduğu aşrı/Kuran’ı dinliyoruz. Oruç ayetinin sonu (لَعَلّكُمْ تَتّقون) “leallekum tettekûn” diye bitiyor. “Umulur ki sakınırsınız, umulur ki çekinirsiniz, belki korunursunuz” diyor. Çamurlu yolda yürürken dikkatli bastığız, paçalarınız sıvadığınız ya da çamur olmasın diye tedbir aldığınız gibi…

Haaaa! Kur’an hatmine de ya başladınız ya başlayacaksınız. Günde bir cüz/20 sayfa derken 30 cüz=30 Ramazan, belki de Kadir’de başa çıkacaksınız. Allah kabul etsin de… 2010 Ramazan’ında bir yazımda “Yarım Kalan Hatimler” demiştim.  http://www.kayserigundem.com/yazi/3384-yarim-kalan-hatimler.aspx Bir halk sözünde “Abdestsiz Baba’na namaz mı dayanır?!.” denmekte. Anlamadan okuyana Kur’an mı dayanır?!

Ramazanda herkes bir şeyler veriyor. Çünkü vergi ayıdır. Şeytan verginin içine saklanabiliyor. O kurumun Ramazan’dan önce ne sattığına bir bakalım. Bir hediye veriyormuş! Ne diye veriyormuş!, bir soralım. Çünkü içinde yaşadığımız toplum aşılanmış bir toplum değil. Siz Arapların Allah’a inanmadığını mı sanıyorsunuz? (Lokman, 25; Zümer, 38; Zuhruf, 9) Yeri- göğü Allah’ın yarattığına inanıyor ancak hayat tarzına kendi arzularını katıyorlardı. Putlar onların gelir kaynağıydı. Adamlar bindiği dalı nasıl keserler?!

Oruç neden, niçin, niye, nasıl tutulur? “Ramazan Zammı’nın nedeni biz oruç tutanlar değil miyiz? http://www.kayserigundem.com/yazi/3374-ramazan-zammi.aspx Hem suçlu hem güçlü olmayı nasıl beceriyoruz? Niçin gözle görülmeyen, elle tutulmayan şeytanın kanına giriyoruz?!

Hindistan’ın simgesi Gandhi (öldürülmesi:1948) dünyanın en büyük devleti İngiltere’nin Hindistan’ı sömürmesine bir keçiyle karşı çıkmıştı. Bir keçi! Oruçta frenlediğimiz yeme-içme ve cinsellik bedenimizin güdüsüdür. Bunlar yok sayılmıyor; iradeyi güçlendirmek için test ediliyor. İki öyünde dört öğünlük tüketiyorsak, oruç “İştah şurubu” yerine geçiyorsa, ona oruç denmez; adını siz koyun.

Ramazan kredilerine kızmıyorum. Herkes üstüne düşeni yapacak. Müslüman kavramı yanında bir de   “Ramazan Müslümanı”  tamlaması türetilmişti. Ona da razı olmuştuk. Daha çok tüketebilmek için sunulan tekliflerle, bu kavramın da “yalama” olmasına üzülüyorum. Tüketildiğimize… “Ilımlı İslam” projesinde gaza geldiğimize.

Adama adını sormuşlar da “Mülayim” demiş. Cevap: “Sert olsan ne yazar!”

Oruç, iyilikleri üretmek; kötülükleri tüketmek, balataları ısıtmak için tutulur.

Siz niçin tutuyorsunuz?

( Satlık Ramazan başlıklı yazı Mustafa IŞIK tarafından 21.07.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu