Olumlu ya da olumsuz oldum olası duygu ve düşüncelerimi bir türlü içerimde tutamam ve makul bir süre bekleyemem, ne yapar isem yapayım bunu bir türlü başaramıyorum, iş yaşamımda da özelimde de genelde sabırsız bir yapım vardır, ak ya da kara bir an önce sonuç almaya çalışırım, ayrıntıları geçip sonuca odaklanırım, çözüm odaklı bir yaşam tarzı demek belki daha doğru.

 

Sayın Adem Efiloğlu’nun kitaba dair yazdıklarını okur iken oğullarım Alim Çağdaş ile Koray Tolga gözümün önünden bir türlü gitmedi, iki kardeşin birbirlerine yönelik duygu ve yaklaşımları aldı götürdü beni, zaten birisi meslek hayatına atıldı diğeri son sınıf ama Antalya’da okuyor, yani, her an birarada değiliz. Duygu selim tavan yapmış idi anlayacağınız.

 

Adem Bey’e esprili bir yanıt yazmaya karar vermiş idim ama kel ve fodul  hesabından hareketle boş boş atıp tutmamak adına hemen önce kitabı satın aldım sitedeki link üzerinden ve kendimi bayram sonrası aile tatilimize programladım okuyup ardından yorumlamak üzere. Ulen arkadaş ne zormuş yahu, iki günde geldi kitap, bir haftadır da çalışma masamda o bana bakıyor ben ona, dayanamadım başladım evveli gece okumaya ama bir müddet sonra irademe hakim olup bıraktım, sakladım tatile. İyi de okuduğum onbeş yirmi sayfa dahi beni müthiş etkiledi, şunu adam gibi tüm kitabı bitirip de yazem dedim, yok yok, dayanamadım, ilk intibalarımı paylaşacağım, sonra yine yazarım, umarım her 20 sayfaya bir yazmam : ))

 

Kitabın tekniği benim açımdan muazzam, Gaziantep’deki nostaljik eski yapıları iyice belledim, hatta mimari ve odaların, bölümlerin kullanılma esprisine göre kısmen uzmanlaştım zira Zekeriya Bey maşallah öyle bir tanımlamış ki anlamamak ve unutmak mümkün değil, bazen kendinizi evin içerisinde avlusunda hayat bölümünde dolaşıyor gibi hissediyorsunuz, “ hayat “ bölümüne bayıldım ama burada açıklamayacağım, merak eden girsin alsın kardeşim, iki tık bir şık kart vs derken iki günde elinizde. Gaziantep’deki tarihi eserler hakkında da bilgi sahibi oldum. Zaloğlu Rüstem’in yaşam öyküsüne daldım , yavaş yavaş belleyeceğim zahar.

 

Bunlar Meydan Louresse, Ana Britannica’da yazmıyor, surf de yapmıyom, heeepsiii kitap da mevcut, sanki Gaziantep Turizm Enformasyon Müdürlüğü de canlı sponsor mübarek. Bu bir aşk senaryosu üzerine kurgulanmış polisiye unsurlar da içeren roman, bol bol şiir mısraları da mevcut içerisinde, yani sıkmayan bir ambiyansta şırıl şırıl akıyor sayfalar, cümleler kısacık ve öz ve capcanlı, sokaktaki çamuru ve yağmurun akış şiddetini görüyorsunuz, birbirine sarılmış iki kardeşin nefes alışlarını hissediyorsunuz, hatta polis arabasının markasını dahi merak ediyorsunuz anlatımın doğallığından. Çok yönlü bilgilendirme amacına yönelik bir kitap anlaşılan, sadece geyik bir polisiye ya da vah anam aşkım yandım bittim muhabbeti yok, zaten konu salt bunlar üzerine kurgulanmadığı için burada bu ifadeleri kullanmıyorum yani alışılageldik romanlardan tamamen farklı bir tarzı var.

 

Hele ki …. ??

 

Neyse ne, yeter bunca yazdığım şimdilik, acık merak edin, yok öyle üç köfte beş kuruş, alın bir tane okuyun kardeşim. Kitabı bitirince de bu “ hele ki …?? “ leri bolcana kullanacağım ama açıklamayacağım, dediğim üzere isteyen alır okur : )))

 

Ellerinize sağlık Zekeriya Bey, umarım ilerleyen sayfalarda görüşüm değişmez ve papaz olmayız efendim : ))

 

Saygılarımla,

Mehmet Çağatay Ünlütürk

( Aşkın Eşiğinde Ölüme Uyanmak başlıklı yazı MCU :) tarafından 22.08.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.