İnsanlar doğar , büyür ve ölürler.


Ölüm kelimesi yakınlarına uğramadığı sürece o kadar da soğuk gelmiyormuş insana. Bunu yaşayınca anladım.  Bunu hala yaşıyorum. Bütün hücrelerimde hala sen varsın, gözyaşlarım da senin gözlerin saklı. Gözlerin… Ölüm döşeğindeyken gözlerin ne kadar yorgun, bitkin bakıyordu bana. Sanki bir şey istiyordu gözlerin. Ama çekiniyordu, utanıyordu. Kızındım ben senin ‘’ Minik kelebeğim’’ derdin  bana hep. Senin güzel yanına dokunmanın yolunu çoktan öğrenmiştim. Gözlerin… diyorum. Gözlerini unutamıyorum bir tek. Ölüm  bütün kahpeliğini yansıtmıştı o güzel  gözlerine. Hep yaş damlıyordu gözlerinden.. Arada bir yok oluyorlardı.Korkuyordum...Ölüm daha da çok yaklaşıyordu sana. Yavaş yavaş hissettirmeden ama sert adımlarla…  İçimde bir umut vardı hep nefes alman için.. Çünkü merhametini yansıtabiliyordu gözlerin hala… Unutuyordun ara sıra ismimi, Canım nasıl yanıyordu bir bilsen.


Bir şeyler anlatıyordun bazen. Dudaklarından birkaç kelime dökülüyordu ta içime. Susuyordum oysa bir bilsen yüreğim nasıl da titriyordu. Herkes yanı başındaydı. Küçücük evde deliler gibi bir köşe arıyordum hep kendime. İstemiyordum utanmış,yorgun,muhtaç yüzünü görmeyi. Çünkü ben biliyordum. Sen her zaman güçlüydün istemiyordun insanların seni öyle görmelerini. Görmüyordum bende seni işte. Olabildiğince uzak kalıyor, uzaklaştıkça daha da yakınlaşıyordum ürkek kalbine.  Sana sarılarak ağlamak istiyordum bağırmak, isyan etmek istiyordum hayata! Yapamıyordum. Çünkü sen kurumuş dudaklarından dökülecek bir parça hasreti istemiyordun. İnsanlar savurgandı hep, çevrende sana iyilik yapıyorlarmış gibi huzurunu bozuyorlardı.Kimisi açıyordu ağzını umursamadan."Benim oğlum da böyle olmuştu."Kimisi yaş dökmeden kuran okuyordu baş ucunda. Ben susuyordum , izliyordum sadece. Ağlamıyordum bile çünkü sen benim en iyi yanımdın… 


Hasta yatağında yatarken bir keresinde su istemiştin benden.  Hatırladın mı ? Nasıl da olduğum yere çakılıp kalmıştım öyle. Sonra birden kendime gelip incecik boynundan tutarak su içirmiştim sana. Kızım demiştin bana. Sana hep gülümserdim içimdeki acıyı saklamak için. Çünkü bilirdim canımın yandığını anlarsan eğer, canın daha da çok yanacaktı. Zorla yemek yediriyorlardı sana içim kan ağlıyordu hep… Sen gidecektin kızını bırakıp uzaklara…"Çiçeklerin içindeyim’’ diyordun.Yanındaydım ama seni çekip çıkaramıyordum düştüğün kuyudan.  Günlerin hep böyle geçti işte. Kimi zaman yetişkin oldun, kimi zaman ufacık bir çocuk gibi korunmasız.


 Hatırlıyor musun ilk şiirimi, koşar adımlar ile sana getirdiğim günü? Nasıl da yaşlar damlamıştı gözünden. Gurur duyduğunu söylemiştin benimle.  Ben o gün senin kızın oldum işte. Ben o gün büyüdüm anne yarım. Her bir güne yeni umutlarla uyanırdım, belki iyileşirsin diye. Ama hayat kötü, kimse gözyaşlarımı göremedi. Senin yanına geliyordum işte sana destek olmaya geliyordum. Taa ki o iğrenç cümleyi duyana kadar kulaklarım… Artık sen yoktun. Güzel sesin şiirlerimi seslendiremiycekti artık. Pamuktan ellerin harika yemekler yapamıycaktı bana. Saçlarını tarayamıycaktım artık senin.  Gözlerin bana yeni umutlar veremiycekti. Göremiycektim bir daha gözlerini. Geceleri sizde kaldığım da korkardım bazen hatırlıyor musun? İçimi rahatladan ayak seslerini duyamıycaktım artık holde. Gidemiycektim artık evine. Sen yoksun ama girişte gülen yüzün karşılıyo gelen misafirleri...Senin kadar güzel olmasa bile kızın da yemek pişiriyo. Ben hep seni bekliyorum evimde. Saçlarını görmek istiyorum up uzun simsiyah pamuktan saçlarını görmek istiyorum. Yüzünü unutmaktan korkuyorum hep… Sen canını teslim edip çıktıktan sonra benimde yüreğimi almışsın meğersem yanına.  Öpemedim seni son bir kez... Güzel yanaklarından öpemedim işte! Cesaret edemedim! Büyüklerim  eğer seni öpersem hasret çekmiyceğimi söylediler… Ama ben hasretli kalacaktım hep sana… Bilemediler. 



Şiirlerini okuyorum her gece. Anlamaya çalışıyorum yüreğinde kopan fırtınaları, bulmaya çalşıyorum fırtınaların sebebini…



Artık yoksun.Gelmeyeceksin hiç düşlerime. Oysa ben her gece yıldızlarda buluşuyorum seninle hasret gideriyorum,seni anlatıyorum yıldızlara.Bazen seni anlatacak kelime bulamıyorum ama bir tek onlar anlıyor beni.


Kırgınım sana karşı…


Sabahlara  kadar beklediğim zamanlar da niçin gelmedin yanıma? Göremedin mi çaresizliğimi? Muhtaçlığımı hissedemedin mi? Öyle çekip gitmek oldu mu şimdi!

Kızın seni hala bekliyor...

İşte tam da burada…

Yıldızlı geceler sabaha kavuşacak artık

Gündüz olacak bu şehirde

İnsanlar yine takma yüzlerini gösterecekler

Onlarla baş etmek zor

Belki sen olsan …

Ama yoksun işte

Deniz kızlarına takılıyor gözlerim

Bana gülümsüyorlar çalışma masamdan

Seni anımsatıyorlar bana

Hüznünü , geç kalmışlığını hayata

Pişmanlığını, yenik düşüşünü

Gözyaşlarını, tebessümlerini

Kalbini anımsatıyorlar bana

Derin acılarını anımsatıyorlar…

Yine sen yoksun yanımda

Ama ördüğün hırkam var sırtımda

O ısıtıyor beni ayaz da.

Sen ısıtıyorsun, ellerin ısıtıyor bu gece beni yıldızların altında…

( Teyzem başlıklı yazı Veda tarafından 8.09.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu