Gönül dağı yağmur boran olunca

Akar can özüme sel gizli gizli

Bir tenhada can cananı bulunca

Sinemi yaralar, dil gizli gizli

 

Büyüklere sorarsan, gönül bir dağdır. Sahi sorguya alasım var bu gün şu gönlü. Her gönül bir dağ mıdır gerçekten?  Dağ yüceliğin simgesi, yaratılanların en şereflisi olan insana da yücelik yakışır... Yakışır yakışmasına da tevazu noktasında kendini bulamamış sorumluğu konusunda “adam gibi adam” dedirtmemiş bir kişi, yüceliğin izzetini taşıyabilir mi?.

 

Bu gün niyeyse insana ait bostanı, gezesim geldi. Gezerken kimlere rastlamadım ki; yüzleri edepten pembeleşenden tutunda,  ihanetten sönmüş ocağı ayaklar altında sürünenlere kadar, kimlere kimlere rastladım… Dağların zirvelerinde nefs yükünden sıyrılıp, yüceleri mesken edenleri de kara bir taşın üzerinde yılan gözlerinde şahin bakışları ile dolaşanlara da şahit oldum. Ne zordu insana ait gönlü, dağlar kadar yüce tutabilmek.

 

El açıp bunca karmaşa arasında can evimdeki yangına çare bulma umuduyla “Yol göster Ya Rab!” diye dualadım kendimi. Her tahtası besmele ile çakılmış üzerinde En Sevgili’nin adının nakşedildiği gemisiyle çıkageldi Nuh babam... Tıpkı çocukluk rüyalarımdaki gibi benim gönlüme düştü, kaderime çile dokuduğum yılların ardında bir bayram.

 

Her yalnızlığın sığınılacak gönül dağına demir atmış bir gemisi, her çukura düşenin göğe merdiven dayamış bir İsa’sı, her dağa yol bulacak bir Musa’sı olmaz mı hiç... Tur Dağı,  Kaf dağının devini de dize getirir... Ömrün ahirine bakarsın Rabbim sefa da getirir.

 

İyiler kötüler, doğrular eğriler, aklar karalar arasında bir arayışla geçti yıllar yılı yaşam. Kırgınlıklarımı da acılarımı da yaralarımı tımar edecek DOST’u da ben o bağın gülşeninde buldum... Rabbim bulduğum  hikmet bağının kapısından ırağa düşürme bizleri.

 

Çıkarları ile dost olanların kaynaştığı şu alemde ne acıdır çıkar için sevildiğini bilmek... Ve yıllarca ince hesapları elinde tutan bezirgana tabi olmak... Sormak lazım çıkar için dost tutan bezirgana;  menfaatleri uğruna dost edinmek, bile bile dostun hakkını çiğnemek değil mi? Ya çıkarcıya boyun eğmek, ölümü bile özletmez mi?  Çıkar için arayışla yollara düşen bir çift göz doğruluktan ve doğruyu görmekten ne kadar da  uzaktır. Nerede kaldı insanlık diye sorulmaz mı? O yüzden gerçek dostu yitirmemek için O’nun ırağına düşmemek gerekir.

 

Nice tecellilerin kuyusudur insan gönlü... Sıra gelir her şeyi hoş görür geçiştiririz, sıra gelir kupkuru çöle yeşillenir ümidi ile su taşır, yorgunluğa duçar oluruz. Öylece aldanır dururuz.  Kibir atının terkisine bindirir nefsimizi şaha kaldırırız. Öfkemize yeniliriz kimi demde, altını üstüne getiririz her şeyin... Niye derseniz inat renginin akılsız kurbanlarıyız biz…

 

İşte dünya, işte insan, işte dağ, işte düzen...
Kimi hasrettir yüzünü sürer dost bağının kapısına,  kimi taş atar durur gülüstanına...

Kimi şaşkın saman çöpünü suda yüzer görse takılır peşine...

 

Vesselam varlık bir ayna. Yansıyan sen, ben...

Kimden kime…

İllaki DOST ile DOST ile

 

 

 

Perihan KILIÇ
ESMİZE İZMİR 20 Kasım 2012

( Gönül Dağı başlıklı yazı Perihan KILIÇ tarafından 20.11.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.