Memlekette her şeyin edebiyatı var, edebiyatçısı var. Hepsi de kendi sahalarında sahiden de değme edebiyatçılara taş çıkartacak değin etkili ve güzel eserler ortaya koyuyorlar. Bu bazen bir espri şeklinde bazen düz bir cümle haliyle bazen de bir fıkra tadıyla husule geliyor ve bizleri mesut ediyor.
           Yüzümüzde tebessümler oluşturan bir tutam yaşanmış anonim diyalogları paylaşmak istedim. Bunlar dolmuş muhabbeti şeklinde ortaya çıkmış olan bir tutam halk edebiyatı ürünü olup tarafımızdan bütün haline getirilip bir başlık altında sizlere sunulmuştur.

                  Bu bir “Pazar Sabahı” yazısıdır. Çayınızı içerken okumanız daha uygundur. Etkisi okuduktan sonra ortaya çıkacaktır ve sizleri tatlı ve dingin bir ruh haline taşıyacaktır. İnsanları daha bir sevecek ve kelimelere daha bir dikkat kesileceksiniz okuduktan sonra.

                 Halk ağzına geleni söylüyor ama pusuda bekleyen cinoğlu cin ve kardeşleri hinoğlu hinler bu her ağza gelip söyleneni boğazından yakalayıp bir güzel canını okuyup mizahi bir şekilde bizlerin önüne koyuyor.  Bazen “şoför beğ, bir duraklama yapar mısın?” şeklinde size takvim yaprağındaki günün tatlı ismi olarak gelir halkın ağzından çıkan ifadeler, bazen de “bir durak yapar mısın?” şeklinde inşaata başlayacak olan müteahhit havasıyla gelir. Her halükarda kârlısınız çünkü yüzünüzde tebessüm çiçekleri biter anında… Bahar havası gelir yüreğinize ve daha bir seversiniz memleket insanını…

                    Kadıncağız şehir içi minibüsünde ineceği yeri kast ederek gayri ihtiyari ki kendisi de ihtiyardır şöyle der: “Şoför bey mübarek bir yerde inebilir miyim?” Şoför gol pasını almıştır hâlihazırda hemen lafı oturtur can alıcı noktasına mübareğin: “Şu ilerdeki caminin önünde bırakayım teyze seni...” Bazen bir gol pası golden daha anlamlıdır değil mi sevgili dostlar? Mübarek tam da rast gelmiş; mübarek bir yolcu, mübarek bir şoför ve mübarek bir durak! Şehir içi mübarek turizm gururla sunar!

                    Yine aynı kadıncağız -ki bu yazının kahramanı olsun bu teyze- şehir içi minibüsünü durdurur ve açılan kapıdan araca binmeden şoföre seslenir: “Oğlum bu Doğukent’ten geçer mi?” şoför büyük bir olgunluk ve zarafetle: “Yok teyze biz Harput’a çıkıyoruz” der. Yaşlı teyze ise hemen lafını bağışlar şoföre, büyük bir sakinlikle: “Hah tamam çağam, siz gidin ben gelmim.”  Bu diyalog inanın saygıyı hak eden bir diyalog oldu; hiçbir şey olmamış gibi… Dikkat saygı duruşu!

                       Yolcunun biri seslenir şoföre: “Ağabey Çayda Çıra’ya (heykel) çıkıyor mu?” şoför ise gayet sakin ve gayet veciz bir şekilde yolcuya dönerek: “Yok ağabey  yanından geçiyor.” Bizim yolcu heykel gibi donarak gelen yanıtı idrak etmeye başlar ve “Çayda Çıra’nın yanında durur musunuz lütfen” der. Millet gülmemek için kendini zor tutar ama nereye kadar, ahirde patlarcasına güler. Bir sağanak gibi hem de…

                          Bir paragraf sonra bizim meşhur teyze yine ortaya çıktı ve yapacağını yaptı yine. Biraz sinirli bir halde öndeki uzun saçlı delikanlıya seslenir: “Kızım şurdan bir kişi uzatır mısın?”  Uzun saçlı delikanlı ise kendisine kızım denmesine sinirlenerek bizim meşhur teyzeye dönüp: “Ben kız değilim!” diye yanıt verir. Çok da tın! Bizim meşhur teyze boşuna meşhur olmamış değil mi sayın okuyucu? Hemencecik oturtur kızım diye hitap ettiği uzun saçlı delikanlıya lafı: “Amaaaan densuza bak! Ne bileyim kız mısın dul musun  uzat işte!” Çocuk kırmızı kızartmalık biberden daha öte bir kırmızılığa girerken millet de kahkahanın volümünü artırmaktaydı. Bizim teyze ise güne damga vurmanın havasıyla olan biteni anlamaya çalışıyordu.

                        Kafası karışık hali sırnaşık bir kadın yolcu gayet kendinden bihaber halde şöyle bir şey söyledi ansızın: “Mükemmel bir yerde inebilir miyim?” Söylediği şey aklına yatmamış ve aynı zamanda komik bir şey olacak ki dolmuştakilerle birlikte gülmeye başlar. Şoför kafası karışık hali sırnaşık kadın yolcuyu indirirken: “Buyrun size layık değil ama!” der demez herkes yine gülmeye başlar. Bu yanıta kafası karışık hali sırnaşık kadın yolcu da iner ayak güldü.

                     Halinden acelesi olduğu her haliyle belli olan yolcu şoföre seslenir ama ne sesleniştir bu. Müsait bir yerde inmek ister ama bu ne namüsait bir söyleyiş olur, dili sürçer ve şunu söyler: “Müsait bir yerde iner misiniz?” Şoför zonk olur birden ama hemen vaziyeti çakar lafı gayri resmi bir kıvamda usulüne uygun olarak paketleyim tez ağızdan iade eder:  “Niye sen mi kullancan?” İşte şoför işte yolcu! Gerisini hayal bile etmeyin. Millet kahkahayı patlatır. Bu biraz sabah üzeri televizyon kanalizasyonlarında yayınlanan kadın programlarına benzedi. Ortada esprilik bir durum cereyan ediyor ve hemen o ortamda biten belli bir grup seyirci müdahil oluyor.

                       Halk otobüsündeyiz Taksim’e doğru gidiyoruz. Adamın biri Beşiktaş dolaylarında gayet aceleci bir tavırla: “Kaptan orta kapıyı rica edebilir miyim?” dedi bütün inceliğiyle. Mükemmel bir cümle kurmuş olmanın saflığıyla kapıyı beklemeye koyuldu. Bizim şoför ise kilosu ile münasip bir şekilde olaya hâkim olmanın ağırlığı ile ve mükemmel bir kavrayış ve o kavrayışa göre espriyi toplayış ve yollayış ile dili sürçerzede yolcuyu yanıtlar:“Tabi abi ayıp ettin. Al götür senden kıymetli mi?” der keşke demeseydi. Altını ıslatacak denli gülenler oldu çünkü.
                      Edebiyat her şeye dokunmalıdır; minibüse, duvara, kâğıda… Temize kirliye, kötüye iyiye, yanlışa doğruya… Bazen kurulan bir cümledeki zekâ ışığı, bazen bir dizede bazen uluorta ortaya konan bir lafta bazen de bir kitabın tamamında karşımıza çıkar. Biz işin yüzümüzü güldüren kısmı ile dem vurmaktayız şimdi.
                  Hatmi kelama gelelim.
                   Minibüs saati geldiği için tam dolu olmamasına rağmen kalkmak üzereydi. O anda kavga ettikleri her hallerinden belli olan iki arkadaş minibüse bindi. Birbirlerinin yüzüne bile bakmadan oturdular yerlerine. Çocuklardan biri şoföre parayı uzattı ve : “Abi bir öğrenci bir de hayvan alır mısın?” dedi. Ah şu hayvanlar, neler çeker âdemoğlundan. Aslan dersin sevinir ayı dersin köpürür. Bir de böyle esprili çocuklara malzeme olur, güldürür.
               Gülemeyenler lütfen acil bir şekilde hastaneye başvursun. Damardan bir espri girsinler ya da yaşlı bir teyze bulup laf söyletsinler size.
                    En son reçete olarak da bir dolmuşa bindirsinler.
                    Gülme garantili şehir için minibüs hattı!
                  Şehir içi güldürü hattı!
( Şehir İçi Güldürü Hattı başlıklı yazı GürhanGürses tarafından 12/6/2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu