Gidişinin yıldönümünde, Sevgili
arkadaşım Yasemin’in şiir yorumlarından bir demet. Her biri yüreğine dokunup
sayfalara dökülmüş…
Bazen öyle anlar vardır ki
vazgeçilemez olur, rüya gibidir, geceye düşen ay gibidir. Sabah doğan ilk gün
ışığıdır yürek yamaçlarına düşen... İşte öyle bir andı şiirin dizeleri arasında
kaybolmak.Aşkın ayak sesleriydi duyulan kulaklarımızda.
Acılar kimliksiz de olsa can yakar ve her dem zemheri yağmurudur yağan
kalplerimize.
Belki bir gün mutluluktur geliverecek olan...O zaman,;işte o zaman;bir yaz
yağmuru ardından gökkuşağı çıkacak ve sevenleri sarıp sarmalayarak düşler
ülkesine uçuracak...13.07.11
Bir duan kadar soluk alıyorum
şimdi ve bir dua kadar yakınsın bana. Hani yüreği Allaha yaklaşır ya insanın,
işte öyle yakınım sana...
Ismarlanan bir sessizlikte yürüyorum, rüzgâr geçiyor kalbimin sokaklarından ve
yağmur damlaları süzülüyor saçlarımdan.
Bir ay perisi gibi süzülsem pencerenden. Kimse bilmese rüyalarımı… Bir düş
kadar aşık olabilsem yeni hayallerime. Sevsem hiç korkmadan, sevebilsem keşke
ölümden kaçarak ve tutarak ellerinden…
Gece limon çiçeği tadında, ay limon sarısı olmalı.29.06.11
RÜZGÂR... Var olduğunu bilerek onu
tutamamanın gizeminde aşkı hissetmek. Bir yerlerden çıkıp gelen yar esintisi
kadar sığınmak kollarının bazen serinine, bazen ılık esintisine... Ya da taa
derinine.
Ama sevmek. Korkusuca. Günleri hesaplamadan. Ne kadar sürerse sürsün sana değer
diyebilmek. Hatta ölebilmek. Defalarca toprağında dirileceğini bilmek.
Şimdi yüklemsiz öp rüzgârı. O seni en iyi hissedecek yalnızlığın olacaktır ve
yüreğinin sessizliğinin yüklemsiz sesi...14.06.11
Nutkum tutuldu...
Gecemde ay tutuldu...
Ama her yeni günde yeni bir umut büyüttün içimde.
Yaşama sevinci isminde çiçekler açtı uçurumlarımın eteklerinde. Gülümsedi
gözlerim ilk kez güneşi görmek için toprağı delen tohum gibi.
Arındım dertlerimin karanlık çamurlu yüzünden. Yeni bir pembe bulutun ardına
takıldı gönlüm. Sessizliği dinlerken sesini duydum.Umut taşıyordun bana
uzaklardan.Yolları kısa,zamanı uzun ediyordun.Diğer adın yaşama sevincim
oluyordu,sabrınla bana yaşamayı öğretiyordun zira.
Sonra ne mi oldu;
''Asmin''dedi bir rüzgâr. Bütün vadilerini dolaştı içimin ayaz kesmiş
yalnızlığında. Kanayan yaralarım kabuk bağladı. Ilık bir melteme karıştı nefesin.
Üşümelerimi götürdü ve Ağrı dağında bir ateş yandı, karanlığa inat. Bütün
geceler aydınlandı. Yıldızlar, mehtap, güneş hep birlikte şarkı söylüyorlardı.
İşte böyle bir şeydi Asmin Şiiri.
Adım adım anlatıyordu beni ve ölümsüz sevdayı.
Sevgili dostlarımdan önce Canan başladı beni anlatmaya. Şimdi değerli dostum Hasan.
Bir nefes de benden olsun içinde dedim.Bu düet sevgi adınadır,sevmeyi bilmek
adına,sevenler adına.
Bu bizim şiirimiz:) 15.10.10
Koşarak geçtiğimiz dakikalardan
arda kalan bir avuç anıdır ne yazık ki. Oysa bazen sanki durur zaman.Hep yapmak
istediklerimiz birikir içimizde ama ne yazık ki ya zamanı yettiremeyiz ya da
ertelemekten yetişemeyiz.Bir bakarız ki yine yetersiz kalmış ve bitmiş
yaşananlar.İçimizde yapacaklarımızın hasret kokulu tortusu ile çıkar gideriz
bilinmez bir aleme.
Aşklar yarım, işler yarım kalır ardımızda.
İşte hayat denen kocaman bir yalan... Ömrümüz içinde talan…29.08.10
Eylül...
Boynu bükük bir uçurum çiçeğine gelen son mevsim. Kışların zemheri
ayazında,başı omuzuma değen sevda bereketim.Gözlerine çiçekler ekerken bitimsiz
aşkım,hangi rüzgara gelin verdiler seni ve hangi ölüm düğün eyledi o fildişi
teninde?
Eylül...
Başıbozuk sevda deliliğimin kayıp ganimeti. Suskun yakamozların boğuk çığlığı.
Hangi deniz seni kollarında yok etti ve hangi yürek bayram eyledi varlığında?
Nasıl unuttu beni beyaz dişlerine gonca veren dudakların?
Oysa benim için her mevsim sonbahar ve kalan ömrümün her ayı EYLÜL’dü.13.08.10
Yalnız geldik dünyaya,
etrafımızdakilere rağmen yalnız yaşadık aslında.Kimse hissedemedi çünkü biz
kadar hislerimizi.Onları bile yaşarken ya bir tebessüm ya da bir gözyaşı kadar
masum bir yalnızlığın tam öğle vaktindeydik.
Hangi dizlerde uyutabiliriz ki bu sancıları şairim?
Şehrin yapışkanlığına birkaç damla rüzgâr yolladım sevgili Canan, birazdan
denizden sana doğru bir meltem esecek. Zira akşam olmak üzere… Haydi şimdi
balkona çık...
Aldanmak da güzel belki de; bu yapışkan sıcak şehrin, sevgiye hasret
hayallerinde.16.07.10
Hayatın bir soluk ötesinde miyiz can,
yoksa o mu bizim içimizde bir soluk? Belki birazdan kim bilir hangi can çekip
giderken sevdalara paha biçilmez bedeller ödeyecek, biletler yanacak hep. Azrail
kıs kıs gülecek bir dönemeçte belki de.
İçimizin yağmurlarında boğulmadan;
Yastık altı lafları çıkarın şimdi dostlar. Tam konuşma zamanı.16.07.10
Başıboşlukla kalmak, sallanmak bir
hasret yılgınlığının öldüren saatlerinde. Ne kadar çok olmak aşk bilinmezinin
dağınık hallerinde… Savrulmak yârin toz duman rüzgârının önüne katarak
kendimizi kuru bir yaprak gibi.
Nadasa kalan sevda sözlerinden yeni kelimeler büyütmek, yeşertmek gözyaşı ile
sulayarak ve çiçeklerine kelebekler kondurmak sevgi kanatlı.
Aşk içindi... Aşka adanan şiirin her dizesi.04.07.10
Leyla'nın saçlarına değdi bir
akşam serinliği, kirpiklerinde damlalar birikti sevda yangını rengi. Mecnun
soludu bir nefes Leyla’sını daha ve inledi yüreğindeki her kan zerresi.
Dünyada hangi şehir uzaktı sevgiliye bir yürek dolusuyken sevgili... Siyah
zülfü ak teninde dolaşırken daha güzel ne olabilirdi ahir ömürde ve daha
anlamlı ne kalırdı geriye. Akasyalar kadar çok açardı, çiçeklenirdi aşk ölüm
deminde olunca hasret.
Tertemiz alnına değerdi bir masum öpücük, meleklerin eşliğinde.
Ve... Senin şehrinde ölmek... Belki de sevda adına yapılabilecek en son şeydir,
bir çift gece göz ise bekleyen.18.05.10
Bir yangı-ı mahşerdi soluduğum her
nefes. Özlemlerin bu şehri kim bilir kaç kez ateşe vermişti.Bazen sen
uykudayken ben sahili arşınlardım avuçlarımda anılarımız.Süzülürdü güneşin ilk
ışıklarından ruhumu aydınlatan suretin.
Yıldızlara asardım seni göresi gelmiş gözlerimi, muson yağmurlarıydı ağlayışım pencerelerine.
Yapmak istediğim her şeyde susmak kadar ölürdüm, boğazıma isyan ederdi alev-i avazım.
Kaçıncı doğumumdu teninde bıçak kesiği ayrılık ardı gizlenen. Ağırdı
yaşamak,yüktü omuzlarıma yine senin yüklediğin ki içimde ölmemen için bu gün de
yemek yemeliydim,ilaçlarımı içmeliydim...Ve sonsuza kadar sürecek aşkında
sürgüne gitmeliydim...Sevmeliydim.
Sen ağlama bir tanem. Ben ağlarım gözlerinin yerine. Hem de deli,mavi bir
sağanak gibi.Şimdi uzan ve geceye borçlan en güzel uykuları,ben binlerce kez
öpüyorum kirpiklerini...11.04.10
Çizilen yolda yürümenin diğer adı
kaderse ve biz bu yoldan istesek de ayrılamazsak son güne dek, niyedir bunca
kaçış planları. Sonunda hep teslimiyettir yaşanacaklara.
Yürekte devasa bir yangın yanmışsa eğer, kükrüyorsa kocaman dalgalar gibi hasreti
gönül kıyılarını dövercesine ve sevmek yazgıysa bir defa daha.
Şiir susmaz/şair susmaz/kalem susturulamaz.25.03.10
Sevdalandıklarımız hiç olamasa da
sevildiler. Vee bunu çok iyi bildiler de yürek yaralarımızı daha çok eştiler.
Mabedimizi çiğnediler ve bir gün çekip gittiler.
Sonra yırtık düşlerin siyahlığında bir puslu bulut oldu gözlerimiz. Her ezan
vakti çiçeklerimizin üzerine düştü ölümün ağıt saati.19.02.10
Hasretin diğer adıydı aşk ve
ölümün el değmemiş kıyılarında saklı bir ülkeydi. Dudaklarda mühürdü sevgilinin
yakan adı. Yürek yangın yeriydi ve ütopyaya giderdi sevdanın yolu.
Hiç düşünmemiştim severken kavuşabilme ihtimalini ya da ayrılığın soğuk can
alıcı nefesini. Belki de bu kadar uçurum çiçeği de olmazdım ellerim ellerine
dolanarak kalsaydı Şehri/yarımın.Sarmaşık olurdum pembe güller açan yarin
kollarına sarılı.Yüz sene uyuyabilirdim sonunda uyanacaksam bir öpücüğünde.
Takvimlere inat sevmezdim içimde bastırılmış onca duyguya baş kaldırarak. Mavi
bir ummana salmazdım gözlerimi ve yarin kumsalına düşmezdim yorgun bir dalga
gibi.Kırılmazdım bu denli uyutabilseydim aşkı içimin engin beşiklerinde.Ve
yıldırımları tutmazdım ellerimle her defasında biraz daha yanmaya inat.
Aşk her dilde, her dinde ve her gönülde hep aynı yaşanır.13.02.10
Birazdan yağmur inecek...
Saçlarına düşecek kristal damlalar ve yüzünde bir hüzün başlayacak. Sonra
yanaklarına değecek bir pembelik gökkuşağı gibi güzelleşeceksin. Sıcak bir
ekmek kokusu gibi nefesin ve gülümseyişin yağmur sonrası güneş.
Leylaklanacak ıslanan saçlarının kıvrımları ve sen bir melek gibi kalacaksın
öylece bakışlarıma sus.
Birazdan yağmur inecek... Gitme birlikte ıslansak.13.02.10
Ölümün karanlık yüzüne bir
baksaydı aşk...
Bir gülümseyişle ışısaydı yârin gül cemali ve gözlerime değseydi gözbebekleri.
Ne ölüm kalırdı ne karanlıklar.
Sabah kırağısı olup düşerdi saçlarıma nefesi. Seher serinliğinde üzüm buğusu
dudakları ve içerdim vuslat şerbetini kana kana son deminden. Ölüm dokunamazdı
bana belki, tutsaydı ellerimden.22.12.09
Işıklar içinde arkadaşım…
Canan Korkmaz / İZMİR
(
Bir Demet Yasemin başlıklı yazı
CananKorkmaz tarafından
31.01.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.