Şimdilerde
can çekişen
bu ihtiyar ve kimsesiz ev
tanır beni
gençliğinde
güneş
selam vermeden yeni güne
durgun göle bakan
gözlerinden seyrettim
yorgun, uykulu balıkçı teknelerini
ve kıyıda sabırsız bekleyen
aç
sokak kedilerini
şaşırmayın
şimdilerde
boyası dökülmüş
paslı bir zincirle
ağzına kilit vurulmuş
sanki zamanda hiç açılmamış
limon sarı kapısı
bir zamanlar
ardına kadar herkese açıktı
bakmayın
pencere dibindeki asmanın
çürümüşlüğüne
gölgesinde
boyunlarında serçe sapanı
alaburus kesilmiş saçları
ayaklarında yırtık lastik
kapı eşiğine dikilen çocukları
çok sevindirmiştir
salkımları
inanın
göçmesine ramak kalmış
harap bacası
yavrucaklar üşümesin diye
besmeleyle tutuşturulan
ucuz kömür dolu sobaya
yarenlik etmiştir yıllarca
şimdilerde
can çekişen
bu ihtiyar ve kimsesiz ev
tanır beni
yıprak geçmişlerinde
kahverengi gözlü
amele bir kadın
ve toy çocukları
yasak koymadan düşlerine
paydos bilmeyen
vardiya çarklarında
acılarla eksilirken
umudu çoğaltarak
diktilerdi ayağa
şimdilerde
can çekişen
bu ihtiyar ve kimsesiz evi
tanırım ben
mutlu geçen
kavruk bir rüya gibi.
ali akın
Konya, Mart 2013