Yazı yazmak çok keyifli iştir; haa, karşı taraftan kabul görmesiyse ki bu keyfi katlayan önemli bir unsurdur, okurdan söz ediyorum canım, yoksa kendi kendine doyumun sosyeteye yani halka ne kadar katkısı olabilir ki?

Bilmemezlikten gelmeyin canım, yukarıdaki sosyete’nin meali literatürde toplum, dar anlamıyla halk demektir de dış nifaklar bunu elit ve imtiyazlı tabaka olarak anlayışımıza sokmuşlardır; ama benim sosyetem harbidir, okuru da bu tabakaya layık görürüm, güle güle kullanın!

Okurun sövgü dağarcığına katkı yapmak gibi bir işlevi de olduğu varsayımından hareketle, yazı yazılabilir mi? Böyle bir sipariş ilişkisi kurul(a)maz, diyor içim, lanet-ötesi kuşkucu yanım ikircikleniyor, bir kurt mesaisini dolduruyor beynimde.

Beyin ne çetrefil bir organ mirim, tüm insanlığı yönettiğini düşünürsek ve kendi beynimizi bu minvalde ölçme-değerlendirmeye sokarsak kendimizi ne kadar eskitiriz, beyin yukarıdan hakim pozlarla müstehzi sırıtmaz mı bir sönümlük, hem de kuşbakışı?
Konuya gireceğim de ısınmayı iklime göre uzun tutuyorum, malum kafalar de merkezi sinir sistemine koşut, yumuşamalı biraz; bu sertliği salt iklime fatura etmek abukluğuna da sığınamam elbet, yaşam gailesi atlanamaz bir gerçek elbette!

Kafalar hala sert olmalı, yapay yumuşatıcıyla istediğimiz kıvama getirmek ne mümkün, çamaşır mı bu?

Kafaları yumuşatmayı kas ve iskelet sistemine de uyarlayamıyoruz ki dostum, hafif bir koşunun ardından açma-germe’ler yaptırıp, organizmayı hazırlayıp, yük altına sokalım; aman ha, önemli konudur, sakın atlamayın!

Sabah kalktığınızda beyninizi nasıl hazırlarsınız? “Buyur, buradan yak”, dediğinizi duyar gibiyim, böyle bir soruyla bile karşılaşmamışken, nereden çıktı şimdi beyni bütün bir günün yüküne hazırlamak, efendim, duyamıyorum… İşte, şimdi tam sırası ve yeridir; “Hadi buyurun, buradan yakın”!

Spor yapmayan sosyeteye yaptığım zulüme bakın, siz…
“Her normal insan günde yarım saati bulan hafif bir yürüyüş yapsa yeter” mantığından hareketle ki üstüne de biraz kültür-fizik ekleyebilirse ki tadından yenmez, böylece değil yeni bir güne tüm yaşama hazırlıklı olursunuz ve en azından bilinçli ölürsünüz, hiç olmazsa böyle bir kazanımınız olur, yaşama zulüm olmazsınız/yapmazsınız!

Isındınız mı biraz, hala bu yazıyı okuyor musunuz?

Neyse, sabır gösterip okumayı sürdürenlerle, okunma oranımı riske ederek, biraz daha beyne ilişkin derinleşelim derinleşmesine de bunu, sonraki yazılarıma bırakıyorum…

Beynin ısınmasını salt solunum ve dolaşım sistemleriyle sınırlamadan, sosyal hazırlığı göz ardı etmeyelim. Sabah kahvaltısının beslenmenin yanı sıra güne hazırlanma işlevini ıskalamayalım, bir gazetenin ucundan tutuverelim, ne havadisler var memleketten ve kavanoz dipliden, hafif sesleyelim, hem kendimizi, hem de bizi çeken beynimizi sürelim yaşamın tam gözünün içine, gözbebeğine.
İnsan genelinin sakar olduğundan hareketle ki bunu disipline eden spor kültürüdür ve yaşamın yükü atkındaki insan, ekmek derdine düştüğünden ötürü spor yapacak kadar boş süreci, yeri ve olanakları bulamaz.

Yanı sıra, fiziksel bu çabaya yetişemezken, belleğimizin bizi utandırmamasını sağlamak için çoğu alışkanlıklarımız da ezbere alınmış otomatik bir izlencedir. Her şeye mantıkla yönel(e)meyiz, gereği de yoktur, rutin işler böyledir. Beyin, gerekeni yapar ve yaptırır.
“Herkesin beynindeki nöron sayısı eşittir. İnsan beyninin bir milyar nörondan(sinir hücresinden) oluştuğu bilinmektedir. Bilgilerimizi bu nöronlara depolarız. Bir milyar nörona dünyada üretilmiş tüm bilgileri depolayabilirsiniz. Bir tek kişinin kapasitesi buna yeter”.
Şimdilik bu kadarla yetinelim, malumunuz ben de yeniden ısınıyorum, köşe yazılarıma henüz döndüm… Önümüzdeki yazılarımda konunun iki muhabbetle belini kıracağız!

Dostçakalın.


( Beynimizi Yaşama Isıtalım başlıklı yazı mujdat-erasl tarafından 22.09.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu