"BURDA!"
Adını dahî hatırlamadığım minyon kadın bir şeylerden
bahsediyor karşımda. Tam olarak neyi anlattığını anlayamıyorum. Doğrusu,
diksiyonu sağlam, kelimeleri de yakıştırıyor cümlelerine. Sorun bu çok okumuş
güzel gözlü öğretim görevlisinin değil; onun kurallı cümlelerinin belirtisiz
nesnesi benim. Belki de ortada sorun yok. Onun yazgısı anlatmak, benimki
anlamamak. Aslında her şey o kadar olması gerektiği gibi ki...
Buğulu görüntüsünü görüyorum defterden kaldırdıkça
başımı. Ansızın netleşen bakışlarına değdiğimde, başımı onaylar gibi sallıyor,
saygılı bir şekilde gülümsüyorum. Etrafta, masa altlarında telefonları ile
uğraşanlar, önündeki ders notlarını tutmak için alınan deftere bir şeyler
karalayanlar, ders öncesi buluştuğu sevdiği ile geçen güzel günü düşünüp
tebessüm edenler, ders sonrası buluşacağı sevdiğini hayal edip öndeki
arkadaşının ardında gizlice rujunu tazeleyenler, gittikçe kapanan uykusuz
gözleri hocanın ses tonu yükselince ansızın açılanlar, tırnaklarını yiyenler,
aralarında konuşanlar, yazışanlar, gülüşenler ve ön sıralarda dersi gerçekten
dinleyenler... Etrafta mutlular, mutsuzlar; hasretler, vuslatlar; hamdlar,
isyanlar... Öte yandan, pencere ardından görünen yeşillerin rüzgâr ile raksı,
ılık güneşin yapraklara vuran şavkı...
Ben mi? Ben, şimdi önüme gelen yoklama kağıdının
üzerindeki bir yığın isim gibi, imzamla bedenimin "Burda!" oluşunu
ilan ediyorum sadece...
| Tuğba Gülyeşil
Yazarın
Önceki Yazısı