dünürcüler kızın gönlü olduğunu biliyorlarsa
"-güççük mü canım…,
ondan güççük falan evlendi",
"-biz evlendiğimizde,
benim hanım bu yaşda yoğudu valla"
"-akranları evlendi,
çoluk-çocuğa garıştı" gibi
sebebler ileri sürerek
bitirmek istemezler gelip-gitmeyi
“-biz hele bi düşünelim”
cevabı almışlarsa,
"bu iş olacak gibi"
bir-kaç gün içinde tekrar gidilir
bu defa da
"-hısım akrabaya soralım"
"-askerdeki abeysine mektup yazdık"
"filan yerdeki emmisinin cüvabını bekleyoz"
“- “olmaz” deyen,
“gönlü olmayan var"
"-ee tabi, kız evi naz evi"
en son da
“-ğıza bi da(h)a soralım”
“-soralım epap, barabar soralım”
sordurulur bir yengeye
“-bobam bili”
………..
“-bobam ne yana keserse
ganım o yana akar”
…………
anlaşılır ki; kızın gönlü var
"Allah böyle münasip görmüş"
"-i(n)şa(a)llah hayırlı olur" denilir,
büyüklerin elleri öpülür
“geçim-dirlik” dilenir
el öptürülür..
“-Kara Bayram uzattıkça uzatmış,
bugün,
yarın,
yarından sonra
ee bi düşünelim,
ona soralım,
buna soralım
şuna soralım
böyükdür gönnünü alalaım
ağasına,
emmisine,
halasına
de(y)zesine..
uzakdan yakından
aklına kim geldiyse
yorgunu yokuşa sürmüş bin kere
dünürçüler gene de
adamın köpeğini uyutmamışlar[1]
bıkmamış, usanmamışlar
ne yapacak işleri
ne çalacak gapı var başka evde
her gece onlardaymışlar,
etmiş-edememiş Gara Aşa
“-boba verceğsen ver, gayrı
vermeceğsen de bitir hu işi” demiş
“-valla evde ne çay
ne şeker galdı”
Gara Bayram da
düşünmeden bile,
madem öyleyse
“-hayırlısı osun” demiş
Gara Aşayı
Gaşaralının Gara Hamide verivimiş”
Kaşıkaralılar gelmiş nişana-düğüne
Kaşıkaralı öğüne öğüne
Kara Hamit’i evermiş