okuyanı okuyacağım[if gte mso 9]> Normal 0 21 MicrosoftInternetExplorer4

 

 

bayram olurdu

gurbetten kim gelirse gelsin.

imece olunurdu,

zahmet kiminse kimin.

 

bir gayret bir gayret ki sorma

su mu gelecek Yanbunardan köye

-angarya[1]- derlerdi ama

köy için, yarın için

birşeyler ortaya koyma gayreti

                         tüm köylüde

kimi bir-kaç adam boyu su yolu açtı,

kimi boru-büz taşıdı

kimi boruya yiv-set açtı

 

okul mu yapılacak

kimi  taş çıkardı,

kimi odun-çalı, çöp-çöpel yığılarak

kireç için taş yaktı

elden-ele helkelerle su taşınarak

Tuzlanın yanında taşlar kireç yapıldı

orasının adı artık “kireç ocağı”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

tüfek atıldı

            Keklikoğlunun evi yandığında

akdoncak[2] evlerden koşturup,

                        helkelerle su taşıdılar

Küçükbolat Akçeşmenin altında,

                        yolma tarlasında

“-yananı Allah görür” demiş,

Suvattan, Karaçalıdan

             köye koşmuş onca insan.

Küçük Boladın umrundamı dünya        

tarladan dönmüş akşam karanlığında

gerçeği farketmiş

yanan ev kendisininmiş

 

Küçük Boladın elinde çakısı

tırnağını törpüler,

ağzının bir yanında durur,

             tütün tabakasından sardığı cığarası

altmışaltı oynaken

            sömürmeyi unutur,

                        cığarası söner

            muhtar çakmağını bir daha çakar,

                        izmariti ateşler

 

“-işmeyen ölmeycek mi

dünneye gazzık mı çakacan” der

ağzının yanıyla püf-püf üfler

            farklıdır onun dumanı

küçük evinin çatısında bir leylek yuvası

 

leyleğin gelişi “-bahar geldi” müjdesi.

                        "lak-lak" lakırdardı

nadasdaki çiftçinin yoldaşı

nerelerde yaşardı diğer leylekler

“leyleğin ömrü lak-lağınan geçer”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

güz geldiğinde göçmen kuşlar

"ıscak memleketlere" göçederlerdi,

“ank, ank” sesleriyle anklar[3]

sanki “-hoşça kal” derlerdi

 

"-bir çift turna gördüm durur dağlarda

seversen mevlayı kalma yollarda

sizi bekleyen var, bizim ellerde

bizim ele doğru gidin turnalar

 

durnam dertli öttün derdimi deşti

el vurdun yaremin başını açtı

eşinden m(i) ayrıldın  yolun mu şaştı

doğru bir gatare gedin durnalar

 

fazla gitmen bizim ele varınca

selam söylen eşe-dosta sorunca

el bağlayıp divanına varınca

benden yare selam söylen turnalar"

 

sonraları bir Yörük delikanlısı

aldı sazını

yumdu gözünü

salladı saçlarını

 

“-telli turnam selam götür[4] sevdiğimin diyarına·

üzülmesin, ağlamasın belki gelirim yanına

hasret kimseye kalmasın, sevdalılar ayrılmasın

ben yandım eller yanmasın sevdanın aşkın narına

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



[1] angarya: olarak köyün ortak işinde (zorla) çalışma,

[2] akdoncak: sadece iççamaşırı ile, gece elbisesiyle

[3] ank: yaban kazı

[4] Musa Eroğlu

· Musa Eroğlu





not: ben beni okuyanı okuyacağım.. söz

( Turnalar başlıklı yazı İ.ÇELİKLİ tarafından 4.07.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu