oysa hemen yukarısında

şemsiye!!

sıcaklarda

bebelere

yoğurt kesesine

su testisine

harmancı birkaç aileye

Dağ Eriği unutulmuş

 

dibindeki çalıya ters geçirilmiş taslar

yan yatırılmış tıkaçlı testilerden

diz yaslamadan doldurulmuş

düğende dönen başı mendilli adamlar

öğendire ile taktaklayıp

öküzler durdurulmuş

 

hürmet duyulmuş göbeğe

            göğse giden ellere

“su gibi aziz ol”

“su verennerin çoğ ossun” deyip

“afiyet ossun” denilmesi beklenmeden

“ho” denilmiş öküzlere

“dah” denilmiş taylı beygirlere

“o(ğ)landan gızdan fayda yok böğün”

başka ne gelir elden

güneşin gözünde dönülmüş de dönülmüş

kimseye bir şeyler denilmemiş

kahrolunmuş

 

saptan gelen,

samandan dönen

nispeten daha dinlengin gençler

nöbeti devralmış, düğende dönenlerden

başındaki gölgeliği gerip su tasına

suyunu süzerek içer içmez

Dağ Eriğinin gölgesindeki testiden

..

Dağ Eriğinin

gölgesine koşulmuş..

bekleyen komşularla

dereden, tepeden

gelenden, geçenden

ölenden, kalandan

ondan, bundan

koyundan, kuzudan

gelinden, kızdan

ebidikden, gubidikten

vardan, yoktan

azdan, çoktan

eskiden, yeniden

bir muhabbet tutturulmuş

 

dinlenen,

dinlendirilen

hep Akgedik’e karşı oturulmuş

ufuk  ovanın ilerisindeki köylere kadar

tahminler yürütülmüş

kimin esgerliği ne zaman biter

kim kiminle dünür olur

kimin ne kadar zehresi çıkar

arpa-buyday ne dutar..

ova yolundan köye gelen bir araba mı var

iki kişi aynı şeyi söylemese de

üstünde durulmamış

kimin dediğinin çıktığının

hoş görülmüş

 

mesele anlaşılana kadar

“sar bakalım”a fırlatılmış

süslü tabakalar..

sol elin baş ve işaret parmağı arasına

yalak kıstırılmış cığara kaadına

tez elden mübarek tütün

bir karar serilmiş,

yuvarlanmış iki elin üç parmağı arasında

ucu yalanıp, kopartılmış ön dişlerde

dilucuyla ıslatılıp yapıştırılmış, şekli bozuk

tütün bulaşığı orta ve işaret parmaklarla

gaz kokusu eşliğinde “mıhtar çakmağı”ndan

tüttürülmüş,

 

felsefi dedikodulara dalınmış

evin abılası kelek tarlasından

birkaç hışır, kavuniçli kelek

bıyığı kurumuş garpızla dönmüş

komşu harmancılardan

erik, zerdeli, göksulu armıt, tiltombak

yeni desdinin sovuk suyuna dutulmuş

cırt firenk, gök pıransa çomacı

üsdüne duzlu çökelek

gören gözün hakkı ayrılmış

yumulunulmuş

 

Semerci, Deli Yakıp, Koca Durmuş

Cığara içmese de Kart Mustafa, Ala Kemal

Tuzladaki Dağ Eriğinin kölgesinde

esgerlikten başlayıp, herkesin bildiği hikayelerle

muhabbetin dibine dibine vurup iki beşlik bozmuş

sövgülü muhabbetten uyanan bebeğe somruk

sinek, karınca ve kağnı sesinde uyumuş,

iki sallamaya susmuş,

altının değişdirilmesi,

anasını emmesi

unudulmuş

 

Koca Durmuşun yardımı,

Deli Yakıbın oğlu

Semercinin  kağnısı

Dıngıdığın düzeni

Gafarın arabası yok-muş

harmanyeri bayır

yollar yokuşmuş

 

ne gam

selam,

bereket dileği

bir tas su

iki dönüvermek

ne kimsenin tarlada yığını

ne harmanyerinde samanı

galmış

 

Gucur Emminin adı belli

el harmandan kalkmış aldırmazdı

illa sabah çay demlenmeli

illa pişmişi pişmeli

üç taş ayaklı sağcakda

evmezdi

keyfelli[1]

herkes ölmüş getmiş

hiç umrunda

olmamış

 

ikindi üzeri eser de,

deniz yeli

ne yapıp edip tınaz etmeli

yağmıra yakanmayalım

            Allah vere de geceleri çec başında, gözer

bir kepenek, bir yastık,

eserse sivrisinek ne gezer

olurda bi şirnirse[2] zati

zabbaha gadar dirlik vermez ikrah

“-dola” ısrarı,

“erkeğ adam”, deliğannı yüklenmesi ve

köse ve ağanın karısı,

patişahın kızı üstüne

belden aşşa muhabetlerde gençler

horsasını alma gayretiyle

gecenin leylisi ne farkeder

bir hayıflanma ve “ah”lı

“yaş tahtaya yan bastık”lı

kadere okkalı

bir sövüş,

istikamet yakınlardaki nohut tarlası

kurumuş nohut destesinden ütme

tuzlanın kuru ve

samana batmış çıtıraklı çalıları üzerinde,

askerden en son dönenlerden tafsilatlar

gedikliye hışımlı

varsa yeni yeni gündeme giren

kızlar, kız istetmeler, havaslıklar

gonşu gayretinde kendine gelmeler,

ıvgalar, dengini aramalar, bulmalar

“köyde gelinlik gız galmayıp batı(r)”

analardan eviş

 

köyün üst yandan gelen katınçlar

alt yandan gelen sürüler

sıra azığı gelen çobanların ilk hedefi

belki küçük bir hediye

belki de defter ortasından koparılmış

mektup ulaştırılamamış

çobana tuz taşında yardım edenler

Kedi Omar depesinin şemşiye ağacını

Dağ Eriğini bilirler

Dağ Eriği de onları

ne günler görmüş

geçirmiş

 

bu sözde erik ağacına asılır tuz çıkıları

çobanların azıklı, mataralı sırt çantaları,

çobana yardıma gelen katınçların gocukları

çoban köpeklerinden korkanların tırmanma menzilleri

Tuzla Harmanyerinin,

Dağ Eriği

ne büyük nimetmiş

 

ne iki serçe yuva yapmış

ne saksağan ikiden fazla kuyruk sallamış

hasbelkader bebe sallangacı[3]

o da hoyratça[4] sallanmamış

Günsüz Çeşmeden dolan

harmancıların testi gölgesi

Gart Mustafaların, Goca Durmuşların

Yakıpların, Feyzullahların

Aladellerin gölgeliği,

sallangaç dalı

Kedi Omar Depesinin tek ağacı

Dağ Eriği

onca ailenin,

birliğiymiş

 

 

ne tanır bilir başkaları

bu bodur, kendi halinde yabani erik ağacını

ne umrundadır çiçek açmadığı,

saksağandan başka kuş konmadığı

harmandan harmana

birbirine girmiş sap yığınları

komşu harmancıların bebek salıncakları

Günsüz Çeşmeden dolmuş kırmızı testiler

uzun belikli eltiler

hamarat görümceler..

iş bitmiş..

 

Koca Durmuşun; zira(a)t

siyah gözlüklü Dal Memedin; Aydın

Yakıbın; askerlik

Semercinin; Senget yarenliği,

Gafarın ne dediği anlaşılmazdı

Hidayetin; foteri

Gart Mustafanın; namazlığı,

kaçı bir araya gelirse gelsin

kim koğlaşılırsa koğlaşılsın

hepsinin tek şahidi

Kedi Omar Tepesinin tek ağacı

Dağ Eriği

ne güzelmiş

 

ne konan kuşlara sapan taşı

ne gölgesinden Günsüz suyu

ne beni çoban köpeklerinden korudu

ne harmancılar bilirdi beni

            ne de ben harmancıları

tuzlada tuzlanan sürülerin de katıncı olmadık

salıncak kurulan dalları kırık

cılız gövdesi yatık..

Kedi Omar Depesinden yol geçmiş

kimseler fark etmemiş..

..

Tuzladaki şemşiye Dağ Eriği

köklenmiş

 

 

 

 

 

 

 



[1] keyfelli : keyif ehli, keyfine göre hareket eden

[2] şirnimek / şırnamak : birini rahatsız etme konusunda hoşuna gitmeyecek şeylerde ısrar,

[3] sallangaç : salıncak,

[4] Hoyrat: diğer etkenler göz önüne alınmadan, akla geldiği gibi, estiği gibi

( Dağ Eriği başlıklı yazı İ.ÇELİKLİ tarafından 10.07.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu