“Yörük Bilgesi”nin Ardından
Sevdiğim insanlar bir yıldız gibi tek tek kayıp gidiyor. Aydın bir insan
olan “Yörük Bilgesi”nin ölüm haberini aldığım zaman dünyam adeta yıkılmıştı.
İnanmakta güçlük çekiyor, hayatımın en zor ölüm haberlerinden birisini daha
alıyordum. Burnumun direği sızım sızım sızlıyor, gözümdeki yaşlar yanağıma
doğru yavaş yavaş süzülüyordu. Bir sevdiğim insan daha aramızdan ayrılmıştı.
***
Gerçemek Dergisi’yle Adını Duymuştum
2007 yılında lise son sınıfta okuyordum. Değerli Kültür İnsanı Gazeteci-Yazar
Güngör Türkeli Ağabeyim beni Gerçemek Dergisi’yle tanıştırdı. Dergi yeni
çıkmaya başlamıştı. Dergiyi çıkaran kişi ise Mustafa B. Yalçıner’di. Derginin
ismi de ilginçti. Toros dağlarında yetişen bir çiçekten alıyordu ismini dergi.
Böylece Mustafa Ağabey’im yöre dışında bilinmeyen bir çiçeğin tanınmasını
sağlıyordu. Mustafa Ağabeyim, dergiyi ücretsiz bir şekilde tanıdığı bütün
dostlarına tek tek postalıyordu...
***
Bulut’u Anma Etkinliğinde Tanıştık
7 Ağustos 2010’da Anamurlu Şair-Yazar Abdülkadir Bulut’u anma etkinliği
yapılıyordu. Anamur Kültür Derneği tarafından Anamur Belediye Meclis Salonu’nda
organize edilen etkinlikte konuşmacıydı Mustafa B. Yalçıner. Etkinlik sonrası
tanışmıştım kendisiyle. Uzun bir sohbetimiz oldu. Tam bir kültür insanıydı. Sohbetimizin
sonunda, zaman zaman yazdığım yazıları kendisine göndermemi ve Gerçemek
Dergisi’nde gönderdiğim yazılarımı yayınlayacağını söyledi. Birkaç yazımı
gönderdim ve dergide yayınlandı.
***
Son Yüz Yüze Görüşmemiz 2012’de Oldu
Kendisiyle yüz yüze en son 8 Ağustos 2012 yılında yine Anamur’da Anamurlu
Şair-Yazar Abdülkadir Bulut’u anma etkinliğinde görüşmüştüm. Etkinlik sonrası
bir otele gitmiş ve orada uzun uzun sohbet etmiştik. Nereden bilebilirdim
Mustafa Ağabeyim ile son kez yüz yüze görüşeceğimi...
Tam bir “Yörük Bilgesi”ydi. Kendi yöresinin öz değerlerini yaşatmak için
bitmez tükenmez enerjisiyle insanı hayran bırakıyordu. Emekli olduktan sonraki
hayatını yöre kültürünü tanıtmaya adayan bir aydındı. Çıkardığı dergide,
yazdığı kitaplardaki öykülerde hep yöresinin değerlerini anlattı.
***
“Hayat Her Şeye Rağmen Yaşamaya Değer”
Kasım 2012 yılında askere gitmeden önce tüm dostlarımı aradığım gibi
Mustafa Ağabeyim’i de telefonla aramış ve uzun soluklu bir görüşmemiz olmuştu.
Edebiyattan, yöre kültürünün tanıtılmasından, Abdülkadir Bulut’un edebiyatımızdaki
yerinden konuşmuştuk. O günden sonra uzun zaman olmuştu görüşmeyeli.
Şubat 2014 başlarıydı. Facebook’ta resmini görmüştüm. O kadar değişmişti
ki, tanıyamamıştım. Nedenini araştırdığımda ise akciğer kanserine yakalandığını
öğrendim. Yakalandığı amansız hastalık koskoca bir yiğidi nasıl da günden güne
bitiriyordu. İnanamıyordum...
Olayı öğrendikten sonra kendisini aramıştım. Hayatın her şeye rağmen yaşamaya
değer olduğunu ve bir yıldır akciğer kanseriyle mücadele ettiğini söylemişti. Yaklaşık
yarım saate yakın bir telefon görüşmemiz olmuştu. O içten, samimi, sıcak, bilgi
dolu, her zaman konuşmasından zevk aldığım sesini son kez duyacağımı nereden bilebilirdim...
***
“Ölüm Kondu Pencereme”
Ölümle
defalarca burun buruna gelmişti. Çağdaş Türk Dili Dergisi’nin Şubat 2014’te
yayımlanan 312.sayısında “Ölüm Kondu Pencereme” diyordu. Sanki ölümü aylar önce
hissetmişti.
Mustafa B. Yalçıner’in
işte ölümünden yaklaşık 4 ay önce kaleme aldığı “Ölüm Kondu Pencereme” adlı
yazısından bazı bölümler: “Yatağımda iki büklüm, sucuk gibiyim. Çarşaf
da sırılsıklam. Başımı yorgandan dışarı çıkarıyor, doğrulmaya çalışıyorum.
Eşimi çağıracağım. Sesim kısık. Pencereye kayıyor gözlerim. Perde açık. Hava
kararmak üzere. Bana bakan kıpkırmızı, pörtlek bir çift göz. Zayıf, esmer bir
yüz, fırın gibi bir ağız, bembeyaz, kocaman dişler. Kara kukuletalı, kara
cüppeli. Omuzlarına iriyarı bir kartal konmuş. Sağ elinde tırpan, sol eliyle
“Gel, gel” işareti yapıyor. Gözlerimi sıkıca yumuyor, yorganı da iyice
çekiyorum tepeme. Kalbim olanca gücüyle çarpıyor, yerinden fırlayıp gidecek
sanki.
Tırpanlı
yeniden gösteriyor kendini. Zayıf ince uzun. Bir oraya bir buraya zıplayıp
duruyor. Elini uzatıyor bana. “Haydi gidelim” diyor. Gücüm olsa kaçacağım
odadan. Umarsız, bildiğim tüm duaları okuyorum.
Kucaklıyor
beni, çırpıyor koca kanatlarını. Uçuyoruz dipsiz bir kuyuya doğru. Bir tarlaya
iniyoruz. Ölen tüm akrabalarım orada. Kimi sebze topluyor kimi meyve. “Bundan
sonra sen de onlarla birlikte olacaksın” diyor. Yani ben, şimdi ölü müyüm,
diyorum. Yanıtlamıyor.
Tırpanlı,
“Cenaze arabasını çağırayım mı” diyor. Ne cenazesi, ne arabası diyorum.
“Unuttun mu yoksa üç ay önce Ankara’ya gelirken, yolda kendi kendine
söylediklerini?”
Çok
iyi anımsıyorum o yolculuğu, o ölümden kaçışı. İki ay boşuna oyalanmıştım
oralarda. Ne hap ne iğne işe yaramıştı. O adı kötü hastalıktan kuşkulanmaya
başladım. Belki başlangıç aşamasındadır. En iyisi Ankara’ya gitmek dedik, nasıl
olsa evimiz de var orada. Düştük yola. Arabayı kendim kullanıyordum. Dönüşüm
nasıl olacaktı acaba, kendi arabamla mı yoksa cenaze arabasıyla mı dönecektim?
Bunu anımsatıyor olmalı Tırpanlı.
Tırpanlı
geliyor yanıma, tutup kolumdan çekiyor. “Oyun bitti. Haydi, gidiyoruz. Kanser
artı kalp krizi, bunlardan daha iyi bahane mi olur seni götürmek için! Nasıl
olsa hazır da sayılırsın: Arabanı, kredi ve banka kartlarını, banka hesap
cüzdanlarını, tapularını, cüzdan ve kimliğini teslim ettin ya sevgili eşine, diyor
ve o korkunç kahkahasını bir kez daha atıyor.
Hayır
diyorum, hayır. Gitmeyeceğim, daha yarım kalmış işlerim var, benim. Sonra, her
hastalığın sonucu ölüm değil ki! Çek git lütfen rahat bırak beni…
Tırpanlı
haklı galiba diyorum. Hem kanser hem kalp. Al sana iyi bir ölüm nedeni. Bir
korku düşüyor içime. Ya masada kalırsam! Korkunun ecele faydası yok; vade
yetmişse fiş prizden çekilecek, ampul de sönecektir...”
***
Ölüm Haberini Ali F. Bilir Verdi
9 Ağustos 2014 günü 29. ölüm yıldönümünde hem Anamurlu Şair-Yazar
Abdülkadir Bulut’u anmak hem de sohbet etmek için sevgili ağabeyim Ali F. Bilir’i
aradım. Hem uzun uzun konuştuk hem de Bulut’u andık. Tam konuşmamızın sonuna
geliyordum ki, o kahreden haberi verdi. 15 Haziran’da (2014) Mustafa Ağabeyim’i
kaybettiğimizi söyledi. Şaşırdım kaldım. O güne kadar kimseden de ölüm haberini
duymamıştım...
Ali Ağabeyim’in beynimi bir kurşun gibi parçalayan “Mustafa Yalçıner’i
de kaybettik” sözü, günlerce beynimin içini kemirdi durdu...
***
Mustafa B. Yalçıner Kimdir?
Emekli öğretim görevlisi,
çevirmen, öykü yazarı Mustafa B. Yalçıner 1948 yılında Mersin’in Aydıncık
İlçesi’nde dünyaya geldi. 1970 yılında İstanbul Eğitim Enstitüsü Fransızca
Bölümü’nden mezun oldu. 1973 - 1974 ders yılında, Fransa’da (Montpellier, Paul
Valery Üniversitesi) dilbilim çalışması yaptı. 1974 yılında Ankara Gazi Eğitim
Enstitüsü’ne atandı. Hacettepe Üniversitesi’nde lisans, Ankara Üniversitesi’nde
Fransız Dili ve Edebiyatı üzerine yüksek lisans yaptı. 1985’te de Paris
Sorbonne Üniversitesi’nden DEA (doktora yeterlilik) aldı.
Mustafa B. Yalçıner’in Türk
yazarlarından derleyip Fransızcaya çevirdiği öyküler, “Le Samovar “ ve “Deux
Pieces d’Or” adlarıyla yayımlandı. 1996 yılında emekliye ayrılarak doğduğu
toprak olan Aydıncık’a yerleşti. Aydıncık’ı her yönüyle tanıtan “Aydıncık,
Günaydın Kelenderis” adlı kitabı yazdı. Türkiye Yazarlar Sendikası Üyesi olan
Yalçıner’in ilk öykü kitabı “Toroslar’da Yaşam Erken Başlar” Mart 2008’de,
ikinci öykü kitabı “Sümbül Gölü” Eylül 2009’da, “Yüzen Ada” 2012’de yayınlandı..
Edebi yazı ve yapıtlarında
Mustafa B. Yalçıner adını kullanan Mustafa Yalçıner’in makale ve öyküleri,
Cumhuriyet Kitap, Ekin Sanat, Çağdaş Türk Dili, Öğretmen Dünyası, Afrodisias ve
İçel Sanat Kulübü gibi dergilerde yayımlandı. Mustafa B. Yalçıner, aynı zamanda
Taşeli Yöresi Kültür ve Düşün Dergisi Gerçemek’in Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni’ydi.
***
Torosların
Çiçekleri Öksüz Kaldı
Emekli olduktan sonra yöre kültürünü, bitkilerini araştırıyor, tanıtmak
için büyük mücadele veriyordu. Torosların çiçekleri, börtü böceği şimdi öksüz
kaldı. Çok okuyan, araştıran, yazan bir aydındı. Bir “Yörük Bilgesi”ydi.
1948 yılında Mersin’in Aydıncık ilçesinde dünyaya gözlerini açan
ağabeyim, dostum, arkadaşım “Yörük Bilgesi” Mustafa B. Yalçıner, 66 yaşında
ansızın çekip gitti aramızdan. Hayatımın en zor yazılarından birisini daha
burnumun direği sızlayarak kaleme aldım.
Işıklar içinde yat yiğit insan. Kalbimizde hep yaşayacaksın...
Sevgiyle, hoşça ve dostça kalınız...
İletişim: [email protected]
GSM: 0(506) 935 73 17
Facebook/mehmetsahincileroglu
Twitter/msahincileroglu