Ey canım derdi taşırım sinemde yine gecelerden gecedir
Bilmem ahval bu dem nasıl bilirim yine pejmürdedir
Sakın ola deme umud vardır yarına sözünü bilmem mi
Kaçıncı yinelemen ahval gittikçe inceden inceyedir

Derdi çeken bilir söyletme bana derd nicedir
Şairin sözüne kanma gönül daha erkencedir
Hayatını yaşamayan bilmez yaşayana sor bir
Boncuklar ipe dizilir dert bizde böyledir

Derdini söylemeyen dermanını kolay bulmazmış
Derdimizi söyleyince sevinir oldu insanlar nedendir
Herkes mutlu iken hüzün payımıza mı düştü artık
Biz de bilmeyiz bu nasıl çözümsüz bilmecedir

Derdini ummana döken kaç kimse huzur bulmuştur
Kaç kimse rahata ermiştir bu hengamede bilinen
Nasılını sorma niçini nedeni daima gaib kalmıştır
Bilmem mi huzur bizim için ertelenmededir

Derdine bak dermanını ver hekim değil misin
Sen kim derman nerede hiç düşündün mü
Her dem garib her dem muzdarib
Bu nasıl ahval ki kısmet bize düşmüştür

Mecnun’a derdini sor Leyla’yı anlatır derd diye
Aslı’nın kahrından kül olmadı mı Kerem
Ferhad niçin öldü Şirin neden yok oldu
Zinn için dünya değiştirmedi mi Mem

Aç kalsa bir tek insan mutlu isem namerdim
Derdi benim değilse cennet olmasın yerim
Ben böyle gördüm böyle bilir yaşarım
Bir başkası gülmeyi sormasın bilmem derim

Afrika’da bir kolum Asya’da öbür elim
Amerika desen benim gam keder küpüm
Kim derse derd yoktur artık dünyada
Çıkar karşısına tükürür derd budur derim

Aç olanlar var bir lokma ekmeğe muhtaç
Nasıl tok kalkılır sofralardan bu benim derdim
Yarabbi ne zaman kahrolup gider böyle dem
Ben her dem derdime derd, keder eklerim

Bana deseler derdini ver al mutluluk senin olsun
Nasıl bırakırım derdimi nasıl söyleyin bana
Yeryüzünde gülen insan olmadıkça haramdır
Ben dayanamam gayrı yeter Rabbim bu acıya

Hayatı yaşadım yaşamı bildim gayri ihtiyarladım
Sol yanımda sancı var ne zaman götürür biter derim
Alem zevk içinde eğlenceden geri kalmaz görünür
Ben alır derdimi bu diyardan elbet gün gelir göçerim

Demişler derd babasına felek neden böylesin
Felek demiş olana sebep gösterilir ne deyim
İşte ben o günden beri böyleyim öyleyim de
Ah felek elimde imkân olsa seni bir bitireyim

Dünya derd kuyusu elimde ip var çeker çekerim
Sahradayım mecalsiz ömrümü perişan ederim
Bir bilsem huzur gelir mutlu olur insanlık
Kalan ömrümü bir kalemde çizer giderim

Ağacın dallarına baktım hepsi yeşil sürgünler
Bahar ortasında mutluluğu daim simgeler
Baharında son demini yaşayan güle döndüm
Şiirdir bülbülüm hep ah u enin söyler

Derdimle hoşum tabibe söyleyin gelmesin Fuzulî
Bad-ı saba kapım açar dostlar zahmet çekmesin
Nicedir söyler durum yalnızlığımı ihvana
Rüzigârın sesine neşe katar benim ah u kederim

Dünya günahım ne niçin böyle mutsuzum sen gamsız
İnsan denilen mahlukatta olur mu böyle arsızlık
Kahrolurum her dem derdimi kime söylesem desem
Şiirlerim salık verilir sebebini bir bilsem söylesem

İrfanı ezberledim sığdı artık göğsüme
Bilmeyen vurdu mührü şiirime
Neden anlamazlar gayrı sebep ne
Derd benimle hem hal odu söylense

Derdimle komşudur ruhum incinmez artık
Şeytanla dostluğu yıllardır bıraktık
Zavallı o hala bir umud peşindedir
Onu hala dostlarımızla biz paylaşmadık

Kibre karşı koy ve dur
Çalınır elbet bir gün sur
Bu derdin sonu ne ola de
Nereden baksam habis ur

Derdimle derd olanı ben daim arıyorum
Hayyam’ım artık derdsiz yazamıyorum
Bana deseler al dünyadır senin ödülün
Derdsiz olan bir şey varsa almıyorum

Bana söylenene baktım ne gülünç manzaradır bu
Herkes mutlu olacak kökünde yalan yatar yalan bu
Demişler devletler anlaşma yapmış insanlar ölmeyecek
Tükürürüm suratına şeytanlara iftiradır iftiradır bu

Hakkını verme ölsen de haksızın izinden yürüme
Ben haksızın gölgesinde kalırım sakın deme
Kim bunu derd etmezse bir kez olsa kendine
Rabbim rahat yüzü göstermesin bir kere bile

Sesim güzel değil yine söylenir dururum halimde
Bağırır çağırırım şarkı söylemek denirmiş işime
Nice şarkı söyleyen gelip geçti dünyada
Derdsiz gitmedi bak Allah’ın işine kimse

Derde derman ararım deyip giden var ben bilirim
Aç olup tok kılmayan insanları adım gibi bilirim
Ne zaman zekatıyla Hacc’a gidenleri görürsem
Merkeplerin sıkıntısı sorulmaya bir ben bilirim

Derdimi pazara çıkardım boynumda kaldı alıcısız
Güldüler bana derdini niçin satarsın dediler bana
Aldım dertlerini onların hiç bedel vermeden
Mutlulukları sahte tebessümleri riya onların

Derdimi çıkardım pazara alıcı çıkan olmadı
Dünyanın acı çeken insanı kimse kardeş bildim
Ben böyleyim diye sevilmedim gittim demde
Hangi toprak kabul eder bu halimle beni bilmem

Derdimle hoşum şikâyetim dostlaradır daim derim
Teni rengi fark etmez inancı ve mezhebi hakeza
Nerede acı görsem duyarım ben de ta derinden
“Öleydim looooo!... “derim sessiz ve kendi içimden

Dermanı kalmadı dünya insanının bu demde artık
Dermana yabancı kıldı kendisini tabip bilenler
Hastahanelerde ilaç bekler hasta çaresizdir
Bense derdimle bağdaş kurmuşum gecenin ikisinde

Deseler sana dünyayı verelim kabullenmem bir türlü
Neylerim derdim olmasa saç nasıl beyazlar demde
Izdıraptır olgunlaştıran insanı bu biline Mecnun misali
Derdim bana Leyla’dır onsuz neylerim söyleyin demde

Ne ekmek ihtiyaçtır ne su insan bilirse derdinin sebebini
Söyleseler nasıl bir çözüm vardır söylerim bildiğimi
Derdime yabancı olana ne anlatırım o ne bilir derdimi
Böyleyim işte alır başımı giderim tanımaz oldum beni

Derde bak devayı söyle böyleydi eskiden tabibin işi
Böyle mi şimdi süründürürler bir teşhis için aylarca
Dünyaya geldiğine pişman olur derdi olan demde
Ferhad’ı hangi hekim anlar söylesen ha söyle şimdi

Ekmeği bulamaması derd olur benim içimde insan olanın
Beri yanda ölmeyecekmiş gibi zevk u sefa süren vardır
Ölüm ne kadar sıcaksın ve onlara soğuksun bilirim de
Anlamazlar onlar kapılarını çalmadıkça bir ve bir bir

Çelenk istemez ne gül ne gazete ilanı ne gözyaşları
Ölürüm bilirim ha şimdi ha elli yıl sonrası ömür bu
Bari bilinsin isterim dünyada doğan kalmayacaktır
Ölenlere bakıp ibret almayacaklara daha ne denilir

Baktım ve gördüm onları yaşamları bize benzemez
Yedikleri içtikleri bize yabancıdır bilinsin derim
Mezarları bile ayrıdır bizimkilerden onların artık
Derd bu ya yakarlar bedenlerini savrulan külleri

Kimi eşek adasına gömülmek ister yakılmak ister
Ben toprağı kirletmelerinden yana değilim bazısının
İsterlerse Mısır’a kadar yolları var kimi zevatın
Benim derdimden anlamazlar onlardan bana ne

Bir insan aç ise ve midesinden şikâyeti varsa demde
O midenin sesini duymak istemeyen utansın bir bir
Her canlıya yetecek kadar geniş yapılmış arzın üstü
Allah’ım ne olur kula muhtaç etme kulunu; ekâbir
Derdi bildim o benden uzak düşmek istedi
Ben onsuz yapamadım olmazsa ne olurum
Dediler derd göçetti diyardan inanmadım
Meğer bizimle beraber gezip dolaşır oldu

Diyarbekir’deyim nice derde şahitlik etti ruhum
Nice gün ağladım vicdanım aylarca küskün
Kederi yırtıp atmak gelmedi mi içimden dersin
Duymadı feryadını benliğimin kalemim inan suçsuz

Derdi anlatamam yaşanırsa dert olur içimdeki
Kime ne anlatayım bilmez bilmezler ki
Ne dense öyledir diyenler çok oldu
Desem ki derdini anlamayan derdsizdir
Diyarbekir’de derdi olmayan kimdir

12/02/1989 Diyarbekir

( Dert Şiiri başlıklı yazı MehmetALİ tarafından 12.11.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu