Rab, yöneten, sahip olan, terbiye edip yarattığına belli bir gaye veren anlamlarına gelmektedir. Yüce Allah’ımız bu ismiyle yarattığı her şeye bir amaç ve hedef belirlemiştir. Hiçbir şey amaçsız ve başıboş bırakılmamıştır. Güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar, denizler, bitkiler bunların hepsi insanın hizmetine sunulmuştur. Böylece insan imtihan yurdunda en güzel şartlarda yaşayacaktır. Ancak insan da kendisine sunulan bu güzellikleri koruyup kollamakla görevlidir.
“De ki: Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olduğu halde, O'nun hakkında bizimle tartışmaya mı girişiyorsunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Biz O'na gönülden bağlananlarız.” Bakara/139
“Rabbinin izniyle güzel memleketin bitkisi (güzel) çıkar; kötü olandan ise faydasız bitkiden başka bir şey çıkmaz. İşte biz, şükreden bir kavim için ayetleri böyle açıklıyoruz” Araf/58
Allah’ın Rab isminin tecellisi insanda bu şekilde gerçekleşir. Tabiatı korumak, hayvanlara karşı koruyucu olmak Rab isminin yansımasıdır. Onlara eziyet etmemek bu isminin tecellisidir. Ormanları yakmamak, denizleri kirletmemek hep insanın tabiatı terbiye etmesiyle alakalıdır. Çorak arazileri ağaçlandırmak ve nesli tükenen hayvanları koruma altına almak da tabiatı terbiye etmekle alakalıdır.
Allah Rab ismiyle kâinatı belli bir ölçü ve düzende yaratmıştır. Hiçbir şeyde düzensizlik görülmez. Gökleri direksiz durduran Allah bizlere; “gözünüzü çevirin gökyüzüne bakın bir bozukluk görebilecek misiniz?” demektedir.
Yeryüzünde de öyle bir başıboşluk görülmez. Ancak insanların yaşadıkları yerlerde hatalar, günahlar ve düzensizlikler görülmektedir. Bunun nedeni de insanların, Allah’ın Rab sıfatını hayatlarına rehber olarak kabul etmemeleridir.
İşte bu noktada Allah’ımız Rab sıfatıyla insana da bir gaye belirlemiştir; İbadet
İnsan, kendisini yaratana karşı sorumludur. Nasıl ki evlat anne babaya, öğrencide öğretmene karşı sorumluysa, bunun gibi insan da Allah’a karşı sorumludur.
İnsan kendisini Allah’ın terbiye etmesinden uzak tutarsa zalim olur. Çünkü kendisini kontrol edecek ve vicdanının sesini dinlemesini sağlayacak en önemli güç Allah’tır.
Bu hususta ikinci halife ve adalet timsali Hz. Ömer’in bir anısı vardır. “Ben Müslüman olmadan önceki hallerimden birini hatırladığımda güler, diğerini hatırladığımda da ağlarım,” demektedir. Kendisini güldüren ve ağlatan olayları şöyle anlatır.
“Biz, müslüman olmadan önce helvadan putlar yapar onları tanrı olarak kabul ederdik. Yola çıkacağımız zaman, yaptığımız helvadan tanrılarımızı yanımıza alırdık. İbadet etmek ihtiyacı duyduğumuzda, onları karşımıza alır tapardık. Sonra tekrar tanrılarımızı heybelere koyar yola çıkardık. Daha sonra acıktığımız da helvadan tanrılarımızı çıkarır afiyetle yerdik. Hiç olmazsa tanrılarımız açlığımızı gidermek gibi bir işe yarardı. İşte bu olayı hatırladığımda kendi kendime güler dururdum. Nasıl olmuş da böyle cahilce bir davranışta bulunmuşum diye kendime kızardım.
Ağladığım olaya gelince, o beni daha da derinden yaralar ve üzer. Çünkü biz putlara taparken çok büyük bir zalimlikte bulunuyormuşuz da haberimiz yokmuş. O zamanlar birinin kız çocuğu dünyaya gelse sanki evden ölü çıkmış gibi üzülürdük. Kız çocuğuna sahip olmayı ayıp sayardık. Tabi bunu puta tapanların hepsi değil bir bölümü yapıyordu.
İşte ben de onlardan biriydim. Benim küçük bir kızım dünyaya gelmişti. Buna çok üzülmüştüm. Çocuk yanımda yürüyecek yaşa geldiğinde onu alıp çöle götürdüm. Kızımla yürürken o, bana nereye gittiğimizi soruyordu. Ben sert bir şekilde bakıyor cevap bile vermiyordum. O ise gayet masum gözlerle bana bakıyor, belki de oynamaya gittiğimizi düşünüyordu. İşte şehirden iyice uzaklaştıktan sonra onun şaşkın bakışları altında, sıcak kumlarda bir çukur kazdım. Sonra da onu içine attım.
Hala “baba baba” diye haykırışları ve çığlıkları kulağımda çınlamaktadır. Şimdi düşünüyorum da bir insan ancak bu kadar vicdansız olabilirmiş diyorum.”
Hz Ömer’in anlattığı bu olay, insanların Allah’ın terbiyesinden uzaklaştıkları zaman, nasıl bir vahşetin ve cinayetin içine düşeceklerine en açık bir örnektir.
İşte Rabbimiz Allah kâinatı nasıl terbiye ediyorsa, bizi de peygamberlerine gönderdiği kurallarla terbiye etmektedir. Allah’a inanan insanlar bu tür kötülüklere asla yönelmezler. İnsanları öldürmek, anne babaya saygısızlık etmek, çocuklara kız ve erkek diye cinslerine göre değer vermek gibi kötü olan davranışlardan kaçınırlar.
Demek ki Allah’ımızın Rab ismi gerçekten biz insanlar için çok ama çok önemli bir takım ilkeleri barındırmaktadır. İşte Allah’a inanan insanlar O’nun bu Rab sıfatını evlerinde, okullarında, alış verişlerinde uygulayarak düzenli, tertipli ve amaçlı bir hayata yönelmiş olurlar.

( Terbiye Edenlerin En Hayırlısı Rabbul Alemin. başlıklı yazı SeyitAhmetUzun tarafından 8.03.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu