Çanakkale Savaşı Kara Muharebeleri
Düşman anlar ki Çanakkale geçilemez denizden .
Denizi denedik olmadı der çıkartma yapar karadan.
Mağlubiyeti unutturulmak istenir deniz savaşının.
Propaganda başlar daha kara harekatı başlamadan.
Avrupa da basın doğuda parlak bir zafer müjdeler.
Üstünlük zannından daha da hırslanırlar.
Gölge düşer şanlarına telafisi gerektir yenilginin.
Yüce görürler bağımsızlığı olmayan milletlerin
onlar için binlerce masum can vermesini.
Ne sakıncası var medeniyet adına barbarlık etmenin.
Medeniyet dedikleri kanının emmek sömürge milletlerin.
Geçme Türkün dayağından gevşetirsin mandalları.
gemileri denizin dibine gönderdik git topla sandalları.
(Son dize malum olduğu üzere...)
Plana göre;
İngilizler Seddülbahir’e,
Fransızlar Alçıtepe’ye.
Anzaklar Arıburnu’na çıkarılacak
ve sonra tüm kuvvet birleşecek Kilitbahire.
Asıl taarruz bu bölgeden yapılırken,
sahte çıkarma olacak Kumkale de
Kumkale Muharebeleri (25-27 Nisan 1915)
Düşman, yalandan karaya çıkar.
İki gün bile durmaz geri kaçar.
Amaç bölmek, amaç oyalamak.
Düşman şerdir çıkartma sahte.
Mehmet erdir savunma gerçek.
Allah,Allah imanla denize koşar.
Amaç savaşmak,amaç kovalamak.
Düşman kahpe çıkartma sahte.
Bu cepheye fazla söze ne gerek.
Mert sandık düşman çıktı kelek.
Yetiş başka yerde var bize gerek.
Düşman kahpe çıkartma sahte.
UYKUSUZLUK
Hasat zamanı
Başaklar sararmış boyunları eğilmiş.
Mehmet'le babası tırpana girişmiş.
Güneş en tepeye erişmiş.
Birden duraksar Mehmet ,
bakar uzaktan gelene.
İnce uzun endamından tanımış.
Elifi gelir testi omuzuna çıkın eline.
Demek ki vakit öğlene erişmiş.
Babası da doğrulunca eli beline.
Mehmet derki
Baba bir rüya gördüm dün gene.
Akla ziyan kanlı bir harbi telaş,
böylesi anca kıyamet gelince.
Anlatır rüyasındaki harbi telaşı.
Şaşkın merakla dinler babası .
Durur derki şaşkınlığı geçince.
Ben balkan gördüm.
Böyle anlatamam harbi telaşı.
Sen hiç savaş görmedin.
nerden aklına yer etti.
Sonra birden Çavuşun sesini duyar Mehmet.
Mehmet kalk nöbet sende.
Mehmet isyan eder içinden
gene aynı rüyaya uyanmıştır.
İstirahat molası bitti ben bu işe ne derim.
Evveli dört gün önceydi ölmezsek
sonrası ne zaman Allah kerim.
Birden bir yüz belirir gözüne yarı uyanık.
Köydeki herkese benzer hayal meyal bulanık.
Tüm köy tek çehre olmuş bakar,
hep bir ağızdan konuşur sesi yanık.
Uyan Mehmet'im yiğidim aslanım uyan!
Olmasın kimse köyde zorlandığını duyan.
Sonra komutanın sözleri gelir aklına birden dirilir. .
Esaslı bir selam çakar çavuşa.
Gerçeğe uyanmıştır Mehmet.
Artık tek dileği Vatan selamete ulaşa.
"Benimle beraber burada harp eden bütün askerler kesinlikle bilmelidir ki bize verilen vatan ve namus vazifesini tamamen yerine getirmek için bir adım geriye gitmek yoktur. Bu sırada istirahat uykusu aramanın bu istirahattan yalnız bizim değil, bütün milletimizin sonsuza kadar mahrum kalmasına sebebiyet verebileceğini cümlenize hatırlatırım"
MİRALAY(ALBAY) MUSTAFA KEMAL
3 Mayıs 1915
Seddülbahir Muharebeleri (25 Nisan-9 Ocak 1916)
Gelinlik giymiş kar beyaz Alçıtepe.
Eteğin Seddülbahir de beş yere.
Düşman basmış ayağını iz eder.
Gel Allara boyayım da temizlene.
Serindir Ertuğrul ve Tekke Koyları.
Orda bekler uyuşuk yılan soyları.
Sağına soluna düşman dağılmış .
İşgaldir Morto, İkiz ,Pınariçi Koyları.
Bin dokuz yüz on beş yirmi beş nisan.
Karşılarında var dokuz kat fazla insan.
Seddülbahir deki 26. Alayın 3. Taburu,
otuz iki buçuk saat yerine çaktı gavuru.
10. Bölük I. Takımı ikmâl erlerinden Ezineli Yahya Çavuş’
Emrinde 5 manga asker düşmanla kıyaslasan bir avuç
bombardıman altında akşama kadar sebat ederek
Geçit vermedi düşmana deniz pembe yerde kan bir karış.
27 nci Piyade Alayı, 3 ncü Tabur 10 ncu
Bölük Çavuşlarından Mustafa Oğlu Mehmet
cephanenin kıt olduğu zamanda
Seddülbahir denen şanlı mekanda
Böyle aslan görülmedi kadim zamanda.
Elindeki tüfek tutukluk yaptığı anda.
Öne çıkar düşmana saldırır taşla.
Düşman korkar sanki ahir zamanda.
Sadece yarım piyade taburu yanında.
Başlatığı süngü taruzu söküp attı gavuru anında.
Kanlıydı Birinci, İkinci ve Üçüncü Kirte.
Kandırılmış gencecik canlar daha körpe.
Acımazlar mı biz vururuz onlar gönderir.
Yeter artık ölmesinler Allah imana getirte
Ey! Allah'ım bilirim adaletin
öte dünyada olacak.
Tek adalet dilerim senden.
Düşman yürür şeytana iman.
Terk etmesin bu canı iman.
Hikmetini sual ettirme.
İmanımı kaybettirme.
KEREVİZDERE VE ZIĞINDERE MUHAREBELERİ
Birinci ve İkinci Kerevizdere ve Zığındere.
Varsın gitsin bu düşmanda zihin nere.
Bin cana bir karış yol aldı çakıldı siperlere.
Bu Vatan ne değerliymiş hatırlattı bizlere.
Akşam olmadan varacaktın Alçı Tepeye.
Denizi pembeye boyadık baksana geriye.
Bıkmadın 8,5 ay süren kanlı muharebeye .
Hiçbir zaman ulaşamayacaksın Alçı Tepeye.
KARA TOPRAK
Ya rab bu ne gün bu ne gece.
Gündüz de karanlık gecede .
Düşman durmaz topçu ateşinde.
Toz duman fayda yok güneşinde.
Gümbür, gümbür dövülür toprak.
Bir yudum suyumuz yok,
gökten yağar kol bacak.
Bırak huzur için de yatsın
bizden dökülen al yaprak .
Hani sen kana susamıştın
neden geri verirsin kara toprak.
Senden geldik sana giderdik gene.
Hani dövdükçe gülerdin yüzümüze.
Doldun gözümüze,nefesimize.
Hainmişsin boğarsın.
Vefasızmışsın kusarsın.
Senden olmaz dost
kara toprak.
Kara toprağın bile sırt çevirdiği
düşmanın küçümsediği,
Mehmet'in iman ve kararlılığı
karşısında
düşmanı bile saygıyla eğilir.
"Son derece ustalıkla sevk ve idare olunan
köşeye kıstırılıp saldıranı , savunma durumuna düşüren
daima korkulacak bir hasım olduğunu ispatlamış.
Kahraman ve azimli bir düşmanla dövüşüyoruz."
diyerek saygısını ifade eder.
HAYAT UZUN DESTANSA CEPHELERDE
KİMİNE NAKARATIDA OLUR.
Önündeki teli atladı sağ ayak öne.
Dikene takıldı düştü yüz üstüne.
İki kurşun geçiverdi tam tepesine.
Aynısını yaşamıştı balkan cephesine.
İskambilde bile aynı kağıt zor gelirdi eline.
Hayat ne garip aynı şeyi yaşadı gene.
Önce yerden bir el ateş etti gene.
Sonra kalktı davrandı süngüsüne.
Hem çarpıştı hem şaştı düşüncesine.
Ne çok cephe görmüştü ki aynı şey gene.
Bir an sanmıştı ki düştüm balkan cephesine.
Korkudan kaçan çıldıran düşman görmüştü de.
Korku bilmedi ki işlesin açık zihnine.
İnancı tamdı emindi cepheye neden geldiğine.
Birikmiş yorgunluğun uykusuzluğun yapacağı
zamansız unutmak hatırlamak kadardı zihnine.
Kendi kahramanlık destanının son nakaratı idi.
Mertebesine ulaştığı yerdi Çanakkale.
Arıburnu Muharebeleri (25 Nisan 1915-6 Ağustos 1915)
25 Nisan 1915’te gün daha ağarmadan.
Ezan Müslüman'ı namaza çağırmadan.
Anzak birlikleri Arı burnuna geldi.
Kör karanlıkta davetsizce çağırmadan.
Şafaktan önce Anzakların orda ne vardı işi.
Bir avuç Türk askerinin kahramanca direnişi.
27. Alay’ın 2nci Taburunun 82’nci Bölüğü.
Anzaklara vakit yoktu taşımaya yaralıyı ölüyü.
Havada karşılaşan mermiler yapışıp da düşmüştü.
Düzeni bozuk dünyanın askerinin düzeni bozulmuştu.
Ecebat’tan gelerek taarruz etti 27’nci Alay hemen.
Tehlikeli biçimde boş kalır Conkbayırı - Kocaçimen.
19’uncu Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal.
O gün o yıldız benim diye kıskanmış haykırır şimal.
İşte bu anda tehlikeyi sezmiş inisiyatifini kullanarak.
Arıburnu bölgesine müdahale kararı verir derhal.
Hep hızlı ve doğru kararlarla ispatladı dehasını.
Şanlı 57’nci Alayı ve Bir Dağ Topçu Bataryasını,
derhal harekete geçirdi tümenindeki birliklerini.
Kocaçimen Tepesi istikametine vakit geçirmeden.
19’uncu Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal.
tarihimizin altın sayfalarında yerini alan emri veren şimal.
Allahın bize lütfü ona bahşettiği eşsiz zekaydı .
akılla yaratılan kahramanlıktı başka yok ihtimal .
cephaneleri bittiği için geri çekilmek zorunda kalan
8. Bölük 1. Takım’ın geri çekilen erlerinin önüne çıkarak
tarihimizin altın sayfalarına geçen emirle
“Size ben taarruzu emretmiyorum; ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde, yerimizi başka kuvvetler ve başka kumandanlar alabilir...”
süngü taktırıp yere yatırdı 8. Bölük 1. Takım’ın erlerini.
Bu hareketiyle savunma konumuna geçirip durdurmuş oldu
Conkbayırı’na tırmanmakta olan Anzakların öncülerini
daha sonra kazanılan vakitle yetişen 57. Alay’ın taburları.
Mustafa Kemal’in “Herkes öldürmek ve ölmek için düşmana atılmıştı.”
dediği taarruz sonucu Mehmet geri püskürtü Anzak birliklerini.
Arıburnu,Maydos,Kabatepe mevki bir derin fundalık.
nerde kuytu varsa kirli çamaşır dolmuş ortalık.
Biraz sonra şehit olacağını bilen Mehmet sayesinde
tarihte eşine az rastlanmaz bir hâdiseye olduk tanık.
can korkusu dünyevi hırs düşmana gerek
şehit olmadan önce dinî hazırlık ederek,
taarruza çıktı, temiz çamaşırlarını giyerek.
Bu ne yüce Vatan aşkı bu ne temiz yürek
Alay Komutanı Şefik Bey telefona sarılarak
"Arkadaşlarımız orada ateş içinde yanıyor
biz daha bekleyecek miyiz?" diyerek.
Tümen Kurmay Başkanı Hulusi Beyden
hareket izni istemişti.
İşte budur yürek.
Temiz çamaşır giymek
Mehmet'e taarruzdan önce
düşmana kaçtıktan sonra gerek.
CONKBAYIRINDA MUSTAFA KEMAL
(saatine şarapnel parçası isabet ettiği zaman)
10 Ağustos 1915’te Gelibolu'da Conkbayırı.
Adını veren tam bilememiş, bu bayır kanlı cenk bayırı.
Boğaz’a hakim olmak için düşman taarruza geçecek.
Günlerdir köstebek gibi siper kazıp durmakta.
Sanki başka çere yok kaza kaza alınacak Conkbayırı .
Bu ne taarruz bu ne siper hazırlığı vardır bir hayrı.
Anlaşılan o ki denklik yok niyetle cesarette.
Anlaşılan elindeki 20.000 askerin yok ki hayrı,
çukurdaki düşman daha da çukura girer.
Öyleyse hemen ve ebediyen girecek.
Gecenin ve Kaderimizin karanlığı kalkmış,
daha gün doğmadan yeni bir gün ve geleceğe
başka bir güneş parlamakta,tan ağarmakta idi.
Sakin adımlarla ve sürünerek düşmana 20-30m. yaklaştı.
Çizmeleri altın sarısı saçları parlıyordu görülse hedefteydi.
Artık ok yaydan çıkıştı Ezan,Bayrak,Komutan bir aradaydı.
Muhammed'in binlerce iman dolu aslan yüreklisi şahlanacak,
batılın dorusu Truva'nın hilebaz tahta atı utanıp saklanacaktı.
Mehmet daha da heveslensin,coşsun,aşka gelsin diyerek,
kırbacı günün ilk ışık huzmesi gibi yarı havada bekledi.
Binlerce neferin bulunduğu Conkbayırı’ndan çıt çıkmıyordu.
Cennetin kapısı aralanmış şahadet için koşacaklardı.
Dudaklardan dua al kelebek gibi sessizce uçarken,
yüreklerde iman Burak olmuş dörtnala koşuyordu.
Önce kırbacını başın üstüne daha da kaldırıp çevirdi
ve sonra birden şaklatarak şimşek gibi aşağı indirdi.
Daha göz açıp kapayacak kadar kısa süre geçmişti ki
birden çakan o ışık huzmesinin gümbürtüsü duyuldu.
Allah! Allah! sesleri yarı karanlıkta gökleri yırtıyordu.
O bulutsuz gecenin şafağında sabır denilen set yıkılmıştı.
Her biri Allahın rahmeti yağmur tanesi gibi saf ve temiz,
bir olunca ne bulduysa alıp götüren amansız sel gibi aktılar.
Düşman bu batıldan başka ne bilecek neye inanacak.
Sanki birisi daha hazırlıkları bitmeden kıyameti koparıp,
mahşerin dört atlısına kırbaç vurmuş üzerlerine salmıştı.
Neye uğradıklarını daha anlayamadan Kıyamet kopmuş.
Etraf toz duman,düşman dehşet ve şaşkınlık içinde kalmıştı.
Düşmanın yerde büyük çukurlar açan topçu ateşi başlayıp,
denizden atılan top mermileri daha toprağa değmeden önce
Mehmet sel olup akarak düşman siperlerine dolup taşmıştı bile.
O cephenin en önündeyken amiraller ve kendi İngiliz emsalleri
gemilerin güvertesinde ellerinde çay kupası ağızlar açık donmuş
dehşet ve şaşkınlık içerisinde bakakaldılar ve anladılar ki.
Bu şimşek ve amansız tufanı başlatan,
mazeret bulamadıkları deniz yenilgisinden önce
gemiden, dürbünle bakarken karşılaştıkları,
kendilerine, soğukkanlı bir biçimde bakan,
boğazı, geçip ulaşmak istedikleri ülkenin
soğuğunu, hissedip,ürperdikleri,kaderimize iliştirilmiş,
bir çift nazar bocuğunun sahibinin ta kendisiydi.
Rütbenin sarhoşluğu hala, konyak gibi dolaşır kanlarında.
Kargadan, rezil olacakları akıllarına hala gelmez.
Ve tabi ki o derin zekaya,o derin bakışlara
ancak derin denizlerin mavisi yakışırdı.