Yaşantımız ana hatlarıyla iki bölüm bana göre,
Çalışma hayatı ve emeklilik günleri...
Aslında yaşantıyı çocukluk, öğrencilik, evlilik, çalışma hayatı ve emeklilik yaşantısı diye daha çok bölümlere ayırmak mümkün ama esas olanı, anılara demir atan çalışma ve emeklilik süreci...
Neden hayatı iki bölümde mütalaa ediyorum?
-İnsanları tanımak ve düşünce yelpazesindeki değişimler yönünden.
Günün büyük bölümünü yaşadığı çalışma hayatında insan, verimli olmak adına işine odaklanıyor, bilgilerini geliştiriyor, hatta bu süreçte yorgunluğundan dolayı eviyle sosyal çevresiyle yeterince ilgilenemiyor bile.
Mesleğim bankacılıktı. Bu süreçte mevduat servisindeyken genelde cebi para dolu güler yüzlü mutlu insanları tanıdım. Vadeli-vadesiz hesaplarına yatırır veya ihtiyaç varsa hesaplarından çekerlerdi. Onları yine mutlu bir şekilde uğurlardık. Hala daha devam eden tebessümlerimi en çok bu sürecte öğrendim.
Terfi edip krediler bölümüne bakarken de, ticaret erbabına bir devre için ihtiyaç duydukları krediyi prosedürüne uygun olarak temin edince onları da mutlu şekilde uğurlardık. İstekleri olumsuz olan müşterilerimize de, içecek ikramlarımızla birlikte, sebeplerini izah ederek, bu engellerin aşılması konusunda yön gösterip yardımcı olarak onları da, mutsuz ve umutsuz değil de yine mutlu bir şekilde uğurlardık. Gerçeğinde riskli olan bu mesleği, kötü niyetli düşünce ve hareketlerin henüz oluşmadığı çok tertemiz bir devrede yaptım. Sonuç olarak kişisel ve kurumum adına herhangi bir zarara sebep olmaksızın bilakis faydalar temin ettiğime inanıyorum.
Emekli olurken bankamız genel müdür muavini rahmetli Tuncay Artun beyefendi, "emekli olmamla bankamızın değerli bir personeli kaybedeceğini" söyleyerek beni (h)onore etmişti.
Mesleki kurslarla devam eden çalışma hayatında terfiler de normaldir. BİZLER isimli dergide yayımlanır diğer personel de bilgilendirilirdi.
Emekli olmamla zaman sınırı kendime ait daha özgür bir hayata başladım. Bu başlangıcın benim için bir milat olacağını daha sonra anlayacaktım.
Bankadan tanıdığım, cadde ve yolda karşılaştığımız, selamlaşmadan geçmediğimiz bazı kişilerin beni görmezden gelip-geçmelerini kabullenemedim bir zaman, sindiremedim açıkçası. Ama eşim teskin etti beni, ve insanların bazılarının "menfaatçi ve iki yüzlü oldukların kabul etmem gerektiğini" telkin etti.
Yavaş yavaş bu fikre de alıştım.
Sonrasında para ve mal ilişkileriyle yürüyen küçük çaplı ticari uğraşlara başladık. İşte bu süreçte tanıdım insanları, paraya düşkünlüklerini, para ve mal temini için yaptıkları dalavere ve hokkabazlıkları bu devirde gördüm. Arzuladıkları maddi menfaat temininden sonra nasıl değiştiklerine şahit oldum. Lanet okudum keşke hiç tanımasaydım insanların bu yüzlerini dedim...
Vesikalık bir fotoğrafta insanların ön yüzü görülüyor da, gizlenmiş arka yüzü görülemiyor. Onu görebilmek için;
Birlikte bir seyahat,
Birlikte bir yemek ve,
Bir para ilişkisi (alacak-verecek konusu) olması gerekiyor.
Öğrenmenin yaşı yok, şimdilerde insanların daha ilk tanışmalarında "bundan nasıl bir çıkar sağlarım" düşüncesine girdiklerini ve avcılığa yeltendiklerini maalesef müşahade etmiş bulunuyorum.
Görünmeyen yüzlerin yaptıkları telefon dolandırıcılıkları ile görüp bildiğimiz kişilerin çıkarcılık adına yaptıkları ağlamsı rollerin arttığı bu günlerde, kişilerin kendilerini ve ailelerini koruması adına sosyal çevresinde güven vermeyen fazlalıkları temizlemesinde faydalar olacağına inanıyorum ve diyorum ki:
İŞTE GERÇEK HAYAT...
Fazla mı gerçekçiyim?
Selam ve sevgilerle...
Yurdagül Alkan.