Bir işle uğraşmak kolay fakat verimli olmak zordur. Başarıya ulaşabilmek için “anlama, öğrenme ve hız kazanma” çalışmalarını bir plan içinde sürekli olarak yapmamız gerekmektedir. Verilen bilgileri programlı ve disiplinli bir çalışma ile tekrar etmemenin başarıya ulaşması zordur.

Unutmayalım ki başarının en kolay ve en kısa yolu verimli çalışmaktır. İnsanlar yedikleriyle değil, sindirdikleriyle beslenirler. Öğretilen veya öğrenilmesi için verilen bilgilerin çokluğu değil özümsenen bilgiler önemlidir.

Yapacağımız derse hazırlıklı olmak, aktif olarak derse katılmak, derse ara vermeden devam etmek. Eğitimde süreklilik çok önemlidir. Verilen aralar verimi düşürmektedir. Dersin iyi takip ederek dersin ana fikrini kavramak, sınıfla iyi bir iletişim kurmak gerekir.
Başarılı olmak için çok çalışmaktan daha çok etkili ve verimli çalışmak daha da önemlidir. Zamanı iyi kullanarak programlı çalışmayı, dinlenme ve eğlenme zamanını iyi belirlemeliyiz. “Gelecek geçmişin aynası, geçmişte geleceğin tarlasıdır” sözü bizim için rehber olmalıdır.

Zamanımızı kullanırken seçici olmalı, zamanı boşa geçirecek zararlı alışkanlıklara kapılmamalıyız. Zamanı ne kadar anlamlı ve verimli kullanırsak daha fazla kullanacağımız zaman kazanırız. Zamanın güzelliğine doyum olmaz. Zaman, ulaşmak istediğimiz hedefe bizi kilitler ve en iyi yardımcımızdır. Zamanı gereksiz yere kullanırsak yaşamımızı ve bilgimizi fakirleştirmiş oluruz. Başarılı olmak isteyen sorumluluklarına ve geleceğine zaman ayırarak hayalleriyle zamanında buluşacaktır. Haydi! Boş ve anlamsız zamanlarımızın bir listesini çıkaralım. Bunları terk ederek yeni anlamlı uğraşlar edinelim.

TAGORE: “Boş zaman yoktur. Boşa geçen zaman vardır.” diyor. Hayata olumsuz bakan negatif duygularla yüklü karamsar olan insanlar herkesten ve her şeyden şikâyetçi olur. Hayata olumlu bakan pozitif düşünceli insanlar iyimser olup iyi şeyleri beklerler. Aklını iyi kullanan insanlar ise biran önce yapacağı işe koyulup yoluna devam ederler.

Belleğimizi iyi kullandığımız zaman öğrenme daha kolay bir hale gelecektir. Başarılı ve mutlu olmak istiyorsak, yaşadığımız ortamı temiz ve düzenli tutmalı, zamanı iyi kullanmalı, elimizden gelenin en iyisini yapmalı, alınan görevin bilincinde olarak görevi en iyi şekilde yerine getirmeli, yanlış yaptığımızda özür dilemesini bilmeli, yapılan bir iyilik karşısında teşekkür etmeyi ihmal etmemeliyiz.

İnsanlar kendilerine öğüt verenden daha çok söylediğini uygulayan insanlardan etkilenirler. Çocuk evde anne ve babasını, okulda öğretmenini örnek alır. Bunun için gerek anne-baba gerek öğretmen söz ve davranışlarına çok dikkat etmek zorundadır. Zamanını iyi kullanamayanların hayatın kısalığından şikâyet etmelerine hakları yoktur. Hayat, seçim yapmak, yeniden denemek, risk almak ve ara sırada da başarılı olamamaktır.

Hayatı anlayabilmek için hayatın gayesini ve temel taşlarını çok iyi bilmemiz gerekiyor. Hayatın temel taşlarıyla ilgili güzel bir yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.
* Öğretmen sınıfa girdi öğrencilerine şöyle bir baktıktan sonra:
— Çocuklar bugün zaman yönetimi ile ilgili bir deney yapacağız dedi. Masasının altından bir kavanoz ve yumruk büyüklüğünde taşlar çıkarıp, dikkatli bir şekilde kavanozun içini aldığı kadar doldurdu. Öğrencilerine:
— Bu kavanoz doldu mu? Diye sordu. Sınıftaki bütün öğrenciler:
— Doldu öğretmenim, dediler. Öğretmen:
— Öyle mi? dedikten sonra yine masasının altından çıkardığı çakıl taşlarını kavanozun içine yerleştirdi. Sonra kavanozu sallayarak küçük taşların büyük taşların arasına girmesini sağladı. Sonra öğrencilerine bir kez daha dönerek:
— Bu kavanoz doldu mu? Diye sordu, bir öğrenci:
— Dolmadı herhalde diye cevap verdi. Öğretmen:
— Doğru, dolmadı diyerek yeniden masanın altına eğilerek bir başka kavanozdaki kumları yavaş yavaş kavanozun içine dökmeye başladı. Yine öğrencilerine döndü ve:
— Bu kavanoz doldu mu? Diye sordu. Tüm öğrenciler hep bir ağızdan.
— Hayır, dolmadı diye bağırdılar. Öğretmen:
— Güzel, dedi. Yine masanın altına eğilerek bir sürahi su çıkardı. Başladı kavanozu doldurmaya. Kavanoz tamamen doluncaya kadar suyu boşalttı. Sonra öğrencilere dönerek:
— Bu deneyin amacı neydi? Diye sordu. Uyanık bir öğrenci hemen:
—Zamanımız ne kadar dolu görünürse görünsün, daha ayırabileceğimiz zamanımız mutlaka vardır dedi. Öğretmen :
— Hayır dedi. Bu deneyin esas anlatmak istediği;
— Eğer büyük taşları baştan yerleştirmezsen, küçükler girdikten sonra büyükleri hiçbir zaman kavanozun içine koyamazsın dedi. Öğrenciler şaşkınlık içinde birbirlerine bakarken öğretmen anlatmaya devam etti.
—Hayatınızdaki büyük taşlar nedir? Sevdikleriniz, eğitiminiz, hayalleriniz, sağlığınız, güzel ve hayırlı işler yapmanız, insanlara faydalı olmanız, başkalarına bildiklerinizi öğreterek onlara yardımcı olmanızdır. Büyük taşlarınız belki bunlardan birisi, belki birkaçı, belki de hepsi. Bu akşam uykuya yatmadan önce iyice düşünün, bakalım sizin büyük taşlarınız hangileridir karar verin.

Hayatta da büyük taşlar önceden konulamazsa kendinize, ailenize ve de insanlığa faydalı olamazsınız. Önce yapılacaklar sonraya bırakılırsa bir daha geriye dönüşünüz mümkün olmayacaktır. Hayatın gayesi, başarılı olarak rahat ve huzurlu yaşamak değil, insanlara yararlı olmak, iyi ve güzel işlere imza atmak ve de hayırla anılmaktır.
Hayat bir yarıştır. Durmadan dinlenmeden koşulan bir maratondur. Bu yarış içinde düşmeler kalkmalar, engeller, sıkıntılar olacaktır. Bütün bunlara rağmen ümitsizliğe düşmeden çalışmak zorundayız. Bunun içinde kendimizi iyi hazırlamamız gerekir. Aklıma bir Japonla bir Amerikalının yarışı geldi.
* Bir Amerikalı iş adamı ile bir Japon meslektaşı seminere katılmışlardı. Seminer orman içindeki bir otelde düzenlenmişti. Seminere ara verilince iki iş adamı ormanda gezintiye çıkıyorlar. Bir anda ne olduğunu anlayamadan aç bir aslanın üzerlerine doğru koştuğunu gördüler. Her ikisi de kaçmaya başladı. Bir süre sonra Japon birden durdu ve çantasından bir şeyler çıkarmaya çalışıyordu. Bu arada Amerikalı öne geçmişti. Aslan Japon’a iyice yaklaşıyordu. Amerikalı Japon’a:
— Spor ayakkabılarını giyince aç bir aslandan daha hızlı koşabileceğini mi sanıyorsun? Diye bağırarak kaçıyordu. Spor ayakkabılarını giyen Japon, ok gibi yerinden fırlayarak Amerikalıyı önce yakaladı sonra da geçti. Amerikalının geride kaldığını ve aslana yem olmak üzere olduğunu gören Japon, Amerikalıya şöyle cevap verdi:
— Evet, ben bu spor ayakkabılarımla aç bir aslandan daha hızlı koşamayabilirim, ama senden daha hızlı koşarım.

Hayat yarışında da aklımızı en iyi bir şekilde kullanmak zorundayız. Hayattaki aslanlara yem olmadan ve geride kalmadan yaşamanın yollarını arayıp bulmalıyız.
( Hayatın Temel Taşları başlıklı yazı Ali ÖZKANLI tarafından 13.02.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu