Zamanın milenyum yıllarının ilk çeyreğinde tarihin,denizin,zeytinin ve incirin en güzel vatanı olan Egenin şirin ve güzel ili Denizli'ye tayinim çıkmıştı.İlk göreve çıktıığm gündü.Evraklarda ilgili firma Ko; Yatağan Ekmek fabrikası...ilgili kişi;  Metin bey ve telefonu yazıyordu.

Metin beyi aradım. Bana, Yatağana girdiğinde  merkezde bulunan Atatürk heykelinin yanına gitmemi ve tekrar arayıp orada siyah bir jeeple bekliyor olacağını söyledi.

Denizli'den yola çıktım ve çok  sıcak havada  Yatağana vardım.Atatürk heykelinin yanına geldim ve aradım.
On dakikaya geleceğini söyledi.
Onbeş dakika sonra aradım.

-Metin bey, on dakika dediniz onbeş dakika oldu hani nerdesiniz?

Metin bey kendinden gayet emin bir ses tonuyla ;

-Atatürk heykelinin yanında Belediye binası tarafında siyah jeepin önündeyim.Siyah pantolon,beyaz gömlekle bekliyorum.

Metin bey, kendinden emin ve gayet  detaylı konuşunca ben de kendimden emin ve detaylı konuşmaya başladım;

-Metin bey, ben de Atatürk heykelinin yanındayım.Lakin, burada ne Belediye binası var, ne  jeep ne de siyah pantolon ve gömleğinizle siz.  Dedim.

Metin beyin sesi bir an gitti sonra
biraz daha durdu ve;

-Selim bey siz yoksa Muğla Yatağana mı gittiniz?

Denizli'nin kavurucu sıcağından Muğla'nın kavurucu sıcağına işlerimi bir plana koyup hızlı bir şekilde Yatağana gitmişim.
O da yetmemiş  dönüş planımı bile hazırlamışken bu cümle nasıl kurulurdu.

" Yoksa siz Muğla Yatağana mı gittiniz?"

Başka bir Yatağan'da mı vardı? Bütün bunları bir anda düşünürken;
 Metin Bey'in acı acı telefonda  bağırışını duydum.

-Alo alo Selim bey cevap ver...

-Evet Metin bey, benim bildiğim  bir Yatağan var , o da Muğla'nın ilçesi ..

Metin bey, sesli bir şekilde gülmeye başladı. Sonra , gülmesi devam ederken;

 - Galiba siz yenisiniz dedi.

Nereden anlamıştı yeni olduğumu ve neden gülüyordu hala anlamamıştım ki..Telefonda anlatmaya başladı.

- Ben, Denizli Serinhisar'a bağlı Yatağan beldesindeyim ve hala Atatürk heykelinin yanındayım.Sizin gelmeniz iki saaati bulur ben iş yerime geçiyorum.Siz de Tavas,Acıpayam üzeri Serinhisar'a gelin orada sol kavşak üzerinde Yatağan tabelasını takip edin ve geldiğinizde tekrar arayın.Dedi .

Sinirden kıpkırmızı olmuştum.Sarf ettiğim zamana mı yanayım.Yaktığım devletin benzinine mi yanayım yoksa şefin soracağı hesaba mı?

Metin bey hala gülüyordu.Yemekleri yedik kahveleri içerken, Denizli Bölge müdürünü aradı. Çok samimi bir şekilde mevcut  durumu izah etti.Hatta beni yarına kadar misafir edeceğini söylerken halâ gülüyordu.Ben de durumu kabullenmiş bir vaziyette ve biraz da rahatlamanın verdiği gevşeklik ile Metin beyle beraber gülmeye başladım.

Sonra, işimizi bitirdik.Kendini tanıttı.
Erzurum'un İspir ilçesinden elli yıl kadar önce babası fırıncı ustası olarak Denizli'ye gelmiş bir yıl orada kalfa olarak çalışmış.
Sonra ,bir arkadaşı vasıtasıyla Yatağan beldesine gelmiş.Burada da usta olarak yıllarca çalışıp sonra şimdiki dükkanını açmış.Metin bey de babası öldükten sonra işleri ve işyerini daha da büyüterek bu duruma gelmiş.Çevre il ve ilçelere şubeler açmış.
Kahvenin son yudumunu alırken ;

En yakın arkadaşım dediği Yatağan Belediye Başkanı Tuncer beyi aradı.
Kahveleri bol köpüklü yaptırmasını ,çünkü hemşehrisi ile onu ziyarete geleceğimizi söyledi..

Tuncer bey, nevi şahsına münhasır bir kişilik olarak beni çok etkiledi.Yatağana iki dönemdir yaptıklarını anlattı.Sonra Kefe yaylasından bahsetti.Denizli kırk derece sıcakla kavrulurken Kefe yaylasının serinliğinden dem vurdu.Yıllardır yaptığı şenlikleri anlattı.Yatağan ismini aslında tek ağızlı kama ile kılıç arası bir kesici aletten  aldığını söyledi. Hatta onaltıncı yüzyıldan taki Osmanlı'nın yıkılışına kadar ordunun kama,kılıç,gürz ve çakı ihtiyacının büyük bölümünün Yatağanlı ustalar tarafından burada karşılandığını anlattı.Her evin altında küçük küçük atölyeler varmış.El emeği göz nuru her biri nadide eserlermiş.

O kadar akıcı ve heyecanla anlatıyordu ki çıt etmeden dinliyordum.Metin abi aniden ayağa kalktı ve Tuncer beye dönerek;

Başkanım böyle anlatarak olmaz , misafirimizi gezdirerek tanıtalım yaylayı. Yaylada ki ustayı ara güzel de bir mangal yaksınlar...Dedi


Ertesi gün yola çıktığımda hayal dünyasından boşluğa düştüğümü hissettim.Kefe yaylası ne muazzam bir yermiş.Kızılçam,kayın ve sedir ağaçlarından oluşan ormana nazır tatlı bir düzlük ve orada kurulmuş çadırlar.Sosyal tesisler, temiz ve serin hava...

Ertesi hafta Metin beyi aradım,ücreti mukabilinde  bir çadır ayarlanmasını rica ettim.Eşim ve çocuklarımı da alarak bir hafta ömre değer bir tatil yaptık.Hala o günleri yad eder keyflenirim..




( Kefe Yaylası başlıklı yazı AZİZ REMZİ tarafından 4.09.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu