Zihnimi kurcalamıştır benim bir konu, ben yıllar içinde bu konuya kendi okuduklarım, dinlediklerim, izlediklerim ve naçizane kendi çapımda yaptığım araştırmalardan sonra bir sonuç çıkardım. 

Bu yazı makale değildir.  Daha makale kurallarının ilkini ilk cümlem ile giriş ile iki kere zaten ihlal ettim. Yine makale kurallarından olan bilimsel bir çalışma da değildir. Zira konu ile alakalı bir akademik kariyerim ne de akademik bir ünvanım yok.

Buraya kadarı makale kategorisine giremesinin ıspatlı desteklenmesi içindi, yeterli ihlaller ile.


Bahsedeceğim konuda bugün otorite ve şaşmaz bir kutsal kaynak gibi kullanılan kişi, Mircea Eliade adlı bir Romen’dir.

Romen diyip geçmeyin, Osmanlı vatandaşı olarak doğmuş bir ana ve babanın evladıdır. 

Kendisi doğduğunda Bükreş Osmanlı elinden çıkmıştı, Berlin Antlaşması (1878)


Genel itibariyle Tengricilik olarak adlandırılan eski Türk inancının tek Tanrı inancı olduğunu savunanlardanım. İşte bu Mircea Eliade çok Tanrı’lı bir din olduğunu savunuyor ve yanılmaz şaşmaz kutsal kaynak gibi Türkiye’deki bir takım milliyetçiyim Türkçüyüm gibi isimlerle kendilerini adlandıran kişiler tarafından kullanılıyor/sunuluyor/gösteriliyor.


Belki şuana kadar aman ya ne fark eder ki, eski Türk dini tek Tanrı’lı olsa ne yazar çok Tanrı’lı olsa ne yazar, sonuçta bugün müslümanız elhamdürüllah ( tabi ki de doğrusu ELHAMDÜLİLLAH ) fakat kimi filmlerimizde jön artist bile işte kimi meşhur dizilerdeki artistler bile bazen yanlış söylüyorlar ona atıfta bulunmak istedim, işte benim için farketmez diyenler lütfen okumaya devam edip kendinizi yormayın.


Eğer konu ilgimi çekti, eski inancımızın tek veya çok Tanrı’lı olması diyorsanız, evet efendim siz okuyun derim.


Eski Türk inancının tek mi yoksa çok mu tanrıları var’ı irdelerken elbette ilk akla gelen soru bu din neyi içeriyordu, öyle ya pazarları olmayan kiliseye, cumartesi havraya veyahutta cuma günleri camiye mi gidiyorlardı, ne yapılıyordu bu inancın emriyle. Geçmişteki tengriciler konumuzdur, günümüzde bu inanç Şamanizm ile çorba olmuştur. Benim bulabildiğim hususlar şunlardır.


1- Tengricilik ile Şamanizm bugün birbirinden tamamen olmasa da ayrı iki inançtır. Muhtemelen coğrafi kimi ortak bölgeleri muhteva etmekten dolayı günümüzde kısmen içiçe geçmiş sentez, sentez derken bildiğiniz mercimek çorbasının mercimeği unu gibi birbiriyle karışmışlardır.


2- Bilinen, rutin yapılması gereken herhangi bir sabit ibadet yok.


3- Sabit ve rutin olarak yapılan ibadet yoksa nasıl din olur, yok mu bunun vaftizi, kelime’i şehadeti, o dahi yok evet, yok. Peki günlük rutin olmasa da, düğün var, toy var, şölen var, yuğ var. Evet tüm bu sayılan toplumsal etkinliklerde, hiç bir şahısın yapması veya söylemesi gereken hiçbir en ufak icraat yok.

Tek var olan Kam (Otacı, Bakşı yahut Şamanizm ile içiçe geçmiş olmaktan dolayı Şaman)’ın yaptığı hareketler, söylediği sözler, ağıtlar, yakarışlar, algışlar ve hatta şiirler) çünkü Kam aynı zamanda o dönemin söz söyleyenidir, ahalinin tellalıdır, bir obaya gelindiğinde ilk ona gelirdi haber merkezi yönetimden ve bu Kam’ı o dönemin ozanı yaptığı gibi aynı zamanda temsilcisi, yetkilisi, basın sözcüsü yapar.

Peki kişiye herhangi bir yükümlülük buyurmadan, nasıl bir din olur…!


Sonuç tengriciliğin din olup olmadığı sorgulanır ki sorguladık, din olduğunu ıspatlayan yazılı kaynak bulamadık eskiye ait. Herhangi bir emir de bulamadık, dolayısıyla emir yoksa ibadet te yok, söylenen bir söz de yok. Yani tek bilinen Göktanrı yani Tengri (Tanrı)’ya inanılıyor olması. İnanıyorlardı, neye? Tengri’ye (Tanrı).


Peki neden son yüzyılda bu felsefe bir din gibi hatta Mircea Eliade gibi tüm dünyanın kaynak kabul ettiği ve Türk’lerin bu adam kimdir necidir amacı nedir demeden ona inanarak, bugün hem bilmem ne kadar Türk olduğundan dem vurup, sonra da eski Türk’leri çoktanrılara inanan bir şekilde kabul edip, atalardan ötelerden bahsedecek. 


İşte Mircea Eliade Osmanlı’yı içten parçalamak için kullanılan bir idealist değil, o esasen kendinden 50-100 hatta belki daha uzun yıllar sonrasının parçalayıcısı.

Türk’e düşman olmak sadece o dönemdeki Osmanlı-Rus Savaşlar’ı değildir, Mircea Eliade geleceğimizin düşmanıdır ektiği fitne tohumuyla…

Bu fitne tohumu bugün Türk’ün manevi gücünü ziyadesiyle etkiliyor kanısındayım.

Yani Mircea Eliade bugünün müslüman Türk’ünün de benliğine etki eden sonuçlara sahip, bugün müslüman değilim diyen dünyadaki her Türk’ün de manevi gücüne hatta benliğine aynı şekilde zararlı etki etmiştir. Bu durum birkaç kuşak devam ederse bünyemizde adeta DNA’laşır ve her yeni kuşağa tabiri caizse otomatik iletilir.


Peki kimi ne şekilde etkilemiştiri ikinci bölümde anlatmaya çalışacağım.

( Eski Türk İnancı Nedir Ne Değildire Dair 1. başlıklı yazı Alp.Aldatmaz tarafından 24.02.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.