Bakakalacaksınız hayatın her noktasında. Benliğinizi kaybettiğiniz, yapmam dediğiniz şeyleri yapacak ve bir mükâfat mı aldığını sanacaksınız. Hayır, kimse olduğu gibi değildir. Kim mi vardır. Bizden başka bir ben vardır bizim içimizde, mütemadiyen bizimle gezen her anımızı izleyen en zayıf anımızı bekleyip içimizden çıkan bir tutkun, gülümseyen bize rüyalarımızda.

En muhtemel olmayan planları kurduran ardından uygulamaya geçirip en muktedir yanlışları yaptıran bizlere kim mi işte o bizim içimizde bulunan biz… Biz derken dervişin hikâyesini anmamak imkânsızdır.

Bir gün dervişin biri bir kadını sevmiş. Derviş ya bu her şeyi bilirim deyip böbürlenmiş. Kadına yaklaşmanın yollarını aramış; bir gün kız kardeşi geçerken “Ey kız! Senin hastalığın mı var?” demiş. Oysa kız ne hastaymış, nede üzgün. Sırf sevdiği kadını görmek için eve girmek istemiş derviş ve kıza bu psikolojiyi aşılamış eve giden kız ablasına “Beni bir derviş durdurdu ve hastasın” dedi. Dervişi apar topar çağırmış evdekiler derviş ayrıca hekimmiş kızın bir şeyi olmamasına rağmen “Hasta olduğunu ve her gün ona iğne yapması gerektiğini” söylemiş. İş bu ya her gün gidip gelmeye başlamış, kıza sadece su vuruyor ve sevdiğini görüyor muhabbet etmeye çalışıyormuş. Gün geçtikçe derviş bir bakmış kız gerçekten hastalanıyor oysa dervişin böyle bir amacı yokmuş amacı sadece sevdiğini görmek ve ona bir gün evlenme teklifi etmek. Gün gelmiş devran dönmüş evleneceğini söyleyeceği gün kız çocuğu ölmüş… Derviş ya bu, gidip olanı biteni sevdiğine anlatmış, dönüp sevdiğinin söylediği sadece su olmuş “seni seviyordum ama artık nefret ediyorum neden mi çünkü kardeşimi öldüren sendin biliyor musun canımı acıtan sendin biliyor musun sen ikiyüzlü hiçbir şeye yaramaz ve kendinden kopan aşaglık bir insansın…” Bu sözleri duyan derviş bir daha durur mu orda? Bırakıp gitmiş çöllere dua etmiş yıllarca bir gün bir başka dervişle karşılaşmış ey mecnun diye bağırmış ona dönmüş arkasını iki üç adım ilerlerken dur demiş ne bu halin anlatmış durumu dervişin söylediği onu bir kere daha öldürmüş ne mi söylemiş “ kız çocuğunun vakti tamamdı ama onu sen öldürdün. Kadın kaderin değildi ama ona kini veren sendin simdi çöllerdesin ama bu onun yüzünden değil bu senin günahlarının kefareti şimdi ne yapman gerek sadece o günü beklemen gerek…’’demiş. Mecnun kalakalmış “O gün nedir?” diye sormuş. Biraz havayı koklayan derviş: ‘’O gün kaderin olan kadının sana geleceğini beklemek” diye sesiz bir sesle mırıldanmış… “Benden nefret eden bir kadın mı, bana geri dönecek”
“evet” demiş derviş
“nasıl peki?”
Kısarak gözlerini bir şeyleri anlamaya çalışırcasına;
“Sana onu gösteren oydu ona nasıl yaklaşacağını gösteren ise şeytan sen şeytanın yolunu seçerek ona ulatsın ve günahının bedelini buralarda çekeceksin ve günahının bedeli bittigi gün onu sana yeniden verecek Allah”
Şaşıran mecnun tekrar sormuş
“Nerden biliyorsun bunu”
Derviş hafif bir gülümsemeyle ona dönerek
“Allah kuluna nasip etmeyeceği şeyin duasını ettirmez demiş…”

İşte bir bu taraftan bakmak vardır insana; birde diğer taraftan. Derviş yapmadığı bütün yanlışlarla ittaf edilir yaptığı bir hata tüm hataların ona yüklenmesine vesile olur şekildir ama unutulmaması gereken nedir? O da Yusuf un hikâyesi. Yusuf suçludur çünkü masumca odaya girmiştir, masum olmakta suçtur. Çünkü aklı kullanmamışsındır. Züleyha bir aşk için 7 sene zindanlarda bekletmiştir Yusuf’u ama deli gibi sevmiştir her gün elleriyle götürmüştür yaptığı yemekleri. Bu ya 7 sene sonra Yusuf saraylara yükselmiş, Züleyha ise sadece bir tebası olmuştur. Yusuf’u oradan kurtaran duası olmuş Züleyha’ya aşkı sunan rabbi olmuş ardından şehvetle gömleğini yırttıran şeytan onu esir alamamış ve “Yusuf’un rabbi” diyerek ellerini semaya kaldırmış… İçimizdeki ne zaman ölür işte onu en deli âşıkken bile bir köşeye bırakarak…

Derviş mi suçludur yoksa dervişin nefsi mi?
Züleyha mı suçludur yoksa Yusuf mu?
Kim suçludur konu uzundur ama ihanet eden kimse ona bakmak gerekir neden yaptı demek gerekir? Her şeyi bu açıdan bakmak gerekebilir ama unutulmaması gereken kim burada derviş kim burada Züleyha kim Yusuf herkes kendine bir rol biçer ben kimiyim peki ben hepsiyim gün gelir derviş olurum gün gelir Züleyha, gün gelir Yusuf, tek olmadığım bir vasıf kalır geriye oda içimdeki ben…
( Anlam Vermek İhanete başlıklı yazı alperen--kil tarafından 3.05.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu