Tozalı Gelin
Havva teyzem hatıralarımda hep tozalı gelinim olarak canlanır.Onu kader sel sularının önüne ne gelirse silip süpürdüğü gibi Sandı,Bozkır,Saray,Konya ve İstanbul eksenleri ortamlarında mecburi bir sürükleyiş içerisine alıp adeta yerden yere vurmuştur.Anamın babası dedeme;köyü Sandı ve o havaledeki köylerde kerimoğlu apdullah derler.Sandı,Soğla gölünün tepelere varmayan ovada kalan,gölün Seydişehir tarafı değilde,Bozkır istikameti tarafındadır.Köylünün hemen hepisinin uğraşları rençberlik,çift,çubuktur.Köylünün kendine göre baktığı küçükbaş olarak koyun-keçi,büyükbaş olarak inek,diğer türlü bir yerlere gitmek veya yüklerini taşımak için kullanılan At-eşek ve çiftte,çubukta fakir olan çoğunluğun kullandığı hane başına düşen 1 çift öküz,kümeslerinde yumurta ve beyaz et ihtiyaçlarına hitap eden sayıları 30-40 geçmeyen kanatlılarıyla genelleme yaptığım bu hayvanlar yaşamlarının en önemli gereksinmeleridir.Köylü toprağı sürüp,işleyip üretirse karnını doyurur,üretmezse,hayvan yetiştirmezse tutunamaz.Onun hiç bir sosyal güvencesi yoktur,hiçbir kurum ona maaş ödemez,yaşlılıklarında sosyal güvenlik kuruluşlarından emekli maaşı almazlar.Bir köşede sessiz sedasız hiç gelinmeyen dedikleri gelmez yola gittikleri zaman kader denilir,ecel denilir.Hastalanırlarsa  maddi durumu çok çok iyi olan doktora götürülür,değilse ya kupa yapılır yada sair günler beklenerek hastalıktan kurtulmaya çalışılır,kader denilir oluşuna bırakılır.Soğla havzasının güneyinde kalan bu köylere en yakın kasaba Ahırlı'dır.Ahırlı osmanlı dönemi askerlerin belli zamanlarda kışlayıp kaldıkları yermiş.Köylü pulluğu çift sürerken bir taşa çarpıp kırılmışsa,hayvanının sırtına pulluğu atıp bu kasabaya getirir,burada kaynattırır,atının nalı düşmüşse yine bu kasabada nallatır,gaz lambası löküs feneri gibi ihtiyaçlarını hep bu kasabadan temin eder.Ben çocukluğumda bunları gördüm,böyle biliyorum.Bu topraklar;öküzlerin çektiği sabanlar,biraz tarlası fazla olup maddi durumu iyi olanların ise atlara çektirdikleri pulluklarla sürülür.Gasgonyalı çiftçilerin gözünü açıp traktör sesleriyle çifte başladığı topraklar değil buraları.Bu topraklar Anadolu toprakları.Bu topraklarda at,eşek,öküz,bunlar yoksa insan gücünün en acı ve zor emekleri verilir.Kazma,kürek,çapa ne bulunursa yiğitçe toprak işlenir.Çocuklar pizzaları,fas-fut yiyecekleri bilmezler buralarda.Bir ateş yakılıp üzerine sac koyulup ekmek yapıldığı zaman,bütün köy ekmeğin kokusunu alır.Çocuklar üşüşür bu ekmek yapılan yere.Onlara sac üzerinde pişirilen bazlamalar yağlanıp,dürüm yapılarak verilir.Bunun adına yağlı ekmek denilir.Köylerde yaşamamış,çocukluğu köylerde geçmemişler bu tadı bilmezler.Sizlere şehir yaşamlarınızda böyle bir yağlı ekmek,dürüm yapılıp verildimi,onu ısıra ısıra iştahlarla yedinizmi?yemedinizse sizin yaşamınızda gerçekten çok eksiklikler var demektir.Kerimoğlu apdullah dedem gece bostan beklerken orada üşütür,hastalanır.Günlerce bu hastalığı çeker.Uzun süren bu hastalığı atamayınca köydeki büyüklerin zorlamalarıyla doktora gitmeye razı edilir.Arkadaşı emin'in ali ve hanedekiler onu bir at arabasının kasasının içine serilen yatağa yatırarak,Sandı'ya 60 km.uzaklıktaki Seydişehir'e götürmek için emin'in ali dizginlerde,dedem at arabasının kasasına serilen yatakta yola çıkıp,haraket ederler.Eskiden soy isim kanunu çıkmadan köylerde kişiler babalarının adıyla titr alırlarmış.Misal;kamburun oğlunun ahmet,hacının oğlunun mehmet,abbasın hüseyin,çolağın bekir,yakubun ali vs.gibi.At arabasıyla dedem yatakta,arkadaşı eminin ali dizginlerde,şoseye çıkıp Seydişehir'e doğru yol alırlar.Saray köy sapağını ve Akkise köyü köprüsünü geçip Karaviran köylerine vardıklarında Soğla gölünün kenarındaki bostan tarlalarından,tarlasının başında duran oraya yakın köylülerden dedemin canı çekmesi üzerine bir divlek (kavun) alırlar.Biraz daha ilerde bulunan söğüt ağaçlarının orada mola verip dinlecekler,dinlenirkende kavunu yiyeceklerdir.Ağaçların oraya yaklaştıklarında dedem at arabasının içindeki serili yatakta ruhunu Allah'a teslim eder.Eminin ali bu durumda geri döner.Aldıkları kavunu tarlanın oradan geçerken adama geri verir.Adam  at arabasının içindeki ölmüş dedemle geri dönen eminin aliden kavununu alır rahmet dileyerek bir süre arkalarından bakar.Dedem öldüğü zaman 41 yaşındadır.Ebem 1 tanesi evli diğerleri küçük 5 çocukla kalmıştır.Hemen yakındaki Kayacık köyünden hıdırların osman'la evli olan ikbal teyzem Sandı'ya dönerek ebeme ve kardeşlerine bir süre destek olacaktır.Anam 3.çocuktur ve ölümün ne olduğunu bile bilecek yaşta değildir.Bir gün dedemin ırmak yolundan,yahut Ahır'lı pazar yolundan atla çıkıverip geleceğini düşünür.Ebem için zor günler başlamıştır ama şartlar ne olursa olsun üstesinden gelinecektir.Yıllar geçer 4 çocuktan tek erkek çocuk olan dayım artık delikanlı olmuştur.İş başa düştüğünden tarla tapan işlerini çocukluktan bu yana o yapmıştır.Dayım'a ikbal teyzemin görümcesi hıdırlar kızı kiraz'ı isterler.Dayım hıdırların kızı kiraz'la dünya evine girer.Arkasından geçen senelerle birlikte anam aynı köyden Sorkun'lu sait oğlu babam ivriz köy enstütileri mezunu öğretmen Kemal Sorkun'la evlenir.Emiş teyzem'de Soğla gölünün kıyısına Yalıhüyük gibi en yakın köy olan Çiftlik'ten Osman Altun'la evlenir.Artık soy isim kanunu çıktığından soy isimler alınmıştır.Köyde bir hava teyzem kalmıştır.Benim çocukluğumda tarlalarda,tarlaların öküzlerle çekilen karasabanlarla,pulluklara koşulan atlarla sürülmesiyle oluşan topaçlardan yürüyemediğimden teyzemin beni sırtına hepiştiğini (sırtına poşuyla sarmak),ekinlerin biçilmesiyle,biçili tarlalarda koyun kuzu güderken,ayaklarıma anızların batmaması için taşıdığını hayal meyal hatırlarım ama onun söylediği türküleri ise hiç unutmam.İşte bunlardan biride Hozalı Gelindir.Teyzem bu türküyü çok söylemesinden dolayı benim tozalı gelinim olmuştur.Hava teyzem koyuların koyusu siyah kömür gözleriyle,aynı gözlerinin renk koyuluğundan aldığı siyah uzun saçları ve ince yapılı fiziki görünümüyle herkesin dönüp bir daha baktığı çok güzel bir kızdı.O yıllarda köylere tüccarlar Soğla gölünün çekilmesiyle orada oluşan ve hasat edilen nohutları köylüden para karşılığı toplamaya gelir,bu topladıkları nohutlarıda Türkiye'nin bazı kentlerine satmaya götürürlerdi.Biz Bozkır'a göçtüğümüzde hava teyzemin bu nohut tüccarlarının tuttuğu arabaların şoförlerinden biriyle kaçtığını duyduk.Bozkır'ın Hocaköy (Üçpınar) köyünden taka lakaplı,o zamanlar tefecilik yaptığı söylenen bir adamın,konuşması kelimeleri telafüz edemeyip dilinde çevirememesinden halk dilinde böyle kişilere pepe yada tat denilen Vedat isimli,Bozkır'da kamyon şoförlüğü yapan oğlu,göya teyzemi gönlüyle kaçırmış ve bu kaçışın ardından teyzemle nikahlanmıştı.Tat Vedat mesleği gereği şoförlük yaptığı kamyona yük sarıp,başka şehirlere taşır.Bu gidişleri bazen 3-5 gün sürdüğünden aynı şehirde olmamızdan,onun gitmesiyle teyzeme refakat etmek,ses-seda olmak için Bozkır'da kiralık olarak tuttukları evlerinde yanında ben kalırdım.Tat Vedatın dönüşünde ise okul çağında olmadığımdan ya kendi evimize gider yada yine yanlarında kalmaya devam ederdim.Tat Vedat'ın Mehmet diye kendisi gibi şoförlük yapan bir abisi vardı.Taa o zamanlarda insanların birbirlerine daha sevecen ve hürmetkar olduğu o evrelerde kimselerle geçimi olmaz,kubuzlukları,ona buna hırlayan,kendisini çok akıllı,diğer insanları ise saf ve enayi gören,kavgacı,asabi tavırları çocukluk yıllarımda bana bile yansımıştı.Mesleğini sürdürdüğü aynı ortam içindeki arkadaşlarıyla arabalarını park yapıp mola verdikleri çarşamba çayı kenarında bu çay Bozkır kazamızın içinden geçer,en ufak tartışmalardan kavga çıkarır kimselerle geçinmezdi.Çok yıllar sonra Konya'da eski garajın oradaki ayna denilen mevkide aynı işi yapan bir başkası tarafından demekki çok iyi kinlenilmiş kamyonuyla duvar arasına sıkıştırılıp trafik kazası süsü verilerek öldürüldüğü söylenmiş,bu ölümüne herkesler hak etti,belasını bulmuş demiş kimseler üzülmemişti.Vedat'ı çoğunluk abisi Mehmet yönlendirirdi.Hemen hemen her akşam birlikte alkol alırlar,bu sebeple bazen işede gitmez,savsaklarlardı.Bu durumlardan Tat Vedat uzun bir süre işsiz kaldı.İşsiz kaldığı bu zamanlarda bile eve gelmez,nerde olduğu belirsiz kesmekeş bir hayat sürdürürdü.Benim teyzemde kalma sürelerim bu hadiselerden dolayı daimi olmaya başlamıştı.Böyle kalmalarım devam ederken bir gece kapımız çalındı,hiç tanımadığımız kişilerden gelen sesler olunca kapıyı açmadık.Birkaç geceler daha devam eden bu kapı çalmalardan sonra teyzem sonyaz mahallesindeki evimize bize geldi.Sonrasında dayım gelerek teyzemi alıp köye götürdü.Çok yıllar sonra öğrendikki;Tat Vedat'ın abisi Mehmet önceden ayarladığı bazı kişileri eve gönderip,evin kapısını çaldırarak,kapı açılırsa bir kaç kişiyle baskın yaparak,kapı çalanın bu baskından danışıklı kaçıp kurtularak,mahkemede eve yabancı ne olduğu belirsiz kişiler alıyor intibasıyla baskın yapmaya geldikleri kişileride tanık olarak gösterip,boşanma davası açacaklarıymış.Eskiden boşanmalar kolay olmadığı için böyle seneryolar yapılırmış.Teyzem zaten bu olaylardan sonra kendi rıza gösterip boşandı.Onun köye dönüşü dayım'ın üzerinde köylünün boşanmış intibası değerlendirmeleriyle çok ağır bir yük olmasına rağmen dayım bütün bunlara aldırmadan,kimseleri duymadan kaçırılıp götürülen ve geri dönen kardeşini sahiplendi.Birkaç yıl sonra teyzem Yalıhüyük ötesindeki Saray köyünden Mustafa adlı biriyle evlendi.Ondan biri kız,biri oğlan iki çocuğu oldu.Birkaç sene sonra duydukki,Saray'lı Mustafa teyzemin üzerine bir kuma getirmiş ve teyzemde iki çocuğunuda alarak Sandı'ya abisinin,anasının evine,baba ocağına,er evinden ikinci geri dönüşü yapmıştır.Ülkemizde en ağır hüviyetlerden biri kadın olma hüviyetidir.Kadının çalışmasına,hayatını kazanmasına büyük eleştiriler yapıp,onu sadece cinsel obje olarak değerlendiren bazı kesim,canı sıkıldığı zaman onu rahatlıkla boşayabilip,sokağa bırakabilir.Bu kadın nasıl geçimini sürdürecek diye hiç düşünülmez,düşünülmüyor.Onun meslek sahibi olmasını,ekonomik bağımsızlığını kazanmasını,kendi ayakları üzerinde durup hayatını kazanmasını istemiyor.Teyzem yıllar sonra kendisini 2 çocuğuyla kabül eden Akkise'li Ramazan adında kısır bir adamla üçüncü izdivacını yaptı.Artık bu son evliliği oldu.İşte benim Tozalı gelinimin hayatı söylediği türkülerde olduğu gibi un,ufak olup,zerrelerden küçük parçacıklara ayrılıp toza bulandı."Bakarım yollara Ümmüyem gelmez,kaldır fistanını toz olur gelin"..23/Mayıs-2015 Şerafettin Sorkun/Konya'dan
( Tozalı Gelin başlıklı yazı serafettin-sorkun tarafından 21.06.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu