Çok iyi karakalem portre çizimleri vardı. Orantılı uzun boyu ve yanık olmayan tatlı  esmer teni ile yakışıklı biriydi. Elmacık kemiğinin hemen altında, burnuna yakın, yanağının sağ yanında belirgin etli ben'i kendisine daha bir sevecenlik katardı. 

Herşeyden öte  insani yönü ağır basan, karşısındakine güven aşılayan, güler yüzlü, koca yürekli bir adamdı Raci ŞENKAL. 1997 yılının kışında Tunceli/Hozat ta vatani görevimi yaparken tanımıştım kendisini. 

Benden 3 devre önce gelmişti askere. Askerliğini yapanlar bilir, ben onun piç torunuydum. 😊 Bölüğün arkçısı, takımın öncüleri olarak ikimizin de çelik yelekleri vardı. Bu statü bir yönüyle ayrıcalıktı. Zira, intikaller için çelik yelek taşıyanların diğer askerlere göre biraz daha dayanıklı olması gerekiyordu. 

Her intikalde o önde, hemen arkasında ben, duruma göre ya arkçı, ya öncü olarak gece demeden, gündüz demeden dağ tepe yürüyorduk. Aynı çadırda dinleniyor, aynı saatlerde yaptığımız geçici mevzilerde nöbet tutuyorduk.

 Dağlarda gece saat 01:00 de aldığımız nöbeti, devrettiğimiz sabah 08:00 e kadar açık saçık fıkralarla, sivil hatıralarla, hoş sohbetlerle dolduruyorduk. Hiç unutmam, bir gece ağaç dallarına bağladığımız naylondan ibaret çatımız sağanak şeklinde yağan yağmura dayanamamış, üzerimize çökmüştü. 

Çömelmiş vaziyette, naylonun altında,  uyuştukca sırayla öne doğru uzattığımız ayaklarımızla sabahlamıştık. Babası astsubaydı. Aramızda ondan başka babası asker kökenli kimse yoktu. " Raci Abi, senin ne işin var bu dağlarda, baban sana torpil yapamadı mı? " diye sorduğumda, bana " babam kendi oğlu da olsa öyle işlerden nefret eder " derdi. Babasının oğluydu Raci Abi. 

Aynı yıl içinde asker ocağına girmiştik ancak o benden üç- dört yaş büyüktü. O nedenle kendisine abi derdim. Bi gün teskereyi aldı ve ben artık o olmadan yolları kendi başıma arşınlamaya başladım. Çelik yeleği devrettiği alt devrelerin yeni Raci Abisi ben olmuştum. Artık kendimi o kadar güvende hissetmiyordum. 

Bi yanım eksilmiş gibi oldu o gidince. Yaklaşık 9 ay sonra benim de askerliğim bitti ve İstanbul/Beykoz daki evime geri döndüm. Dağlarda yaşadığımız büyük travmalar yüzünden bir müddet evden dışarıya çıkamadım. 

Şöyle diyebilirim, yaklaşık 10 yıl boyunca askerlikle ilgili gördüğüm rüyalar nedeniyle kan ter içinde uyandım.  Evden çıkmadığım o dönemler boyunca Raci Abi nin vermiş olduğu telefon numarasını hep aramak istedim. Ha bugün, ha yarın ararım derken aradan sanırım 3-4 ay geçti. Bir gün Beykoz/Ortaçesme de bir telefon kulübesine girdim ve Raci Abi yi aramaya karar verdim. Numarayı çevirdim. Ahizenin diğer ucundan sesi gelen ve annesi olduğunu hissettiğim kadına neden bilmem resmi bir şekilde " Raci Bey ile görüşebilir miyim? " diye sordum.

 Kadın ciddiyetle dolu ses tonuyla bana " kimsiniz? " diye sorunca irkildim ve resmiyeti bir kenara koyup " asker arkadaşıyım, evdeyse görüşmek istiyorum " dedim. Kadının ses tonu yumuşadı ve bana " oğlum, geçen hafta trafik kazasında Raci yi kaybettik " dedi. O an ne diyeceğimi bilemedim. 

Kelimeleri yuttuğumu, gevelediğimi anımsıyorum ama telefonu nasıl kapattığımı hatırlamıyorum. Bu nasıl olurdu ki? Sen dağlarda 15 ay namlunun üzerine yürü, onca ablukalardan çık, insanüstü gayretlerle yıldızları yorgan, toprağı yatak yap, sonra da kalk trafik kazasında hayatını kaybet. Vay be. Demek Raci Abim ölmüştü ve ben ihmalkarlığım yüzünden onun sesini duyamamıştım. Keşke bir hafta önce harekete geçseydim, son defa da olsa sesini duyabilseydim. Hep içimde dert oldu bu durum. Hayat bir şey daha öğretmişti bana. Sevdiğiniz insanları ihmal etmeyin. Arayıp soracaksanız, ertelemeyin. Hemen telefona sarılın, değer verdiğiniz insanların sesini ruhunuza armağan edin. Çünkü, bazen yarın çok geç olabiliyor. Raci Abi, mekânın cennet olsun. Nurlar içinde yat. 



( Raci Şenkal Anısına başlıklı yazı Gokhan Kavcı tarafından 3.08.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu