Mehir
Dile gelmeyen cümlelerin kâğıt vurgununda yüzüm eriyor yüzüne
Gitme kal deyişlerim zehirler iken aklımı
Niyet ettim üç ömür sevdan ateşinden küllenmeye
Sükût orucundan sonra Meryem baharı taştı sürmelerinden
Yüzüstü hislerim kelepçeli avuçlarıma ismini yazıyorum
Sevdadan yana eksik bırakılmış iki kelime hasat ediyor yüreğim
Mevsim saçlarından bir tutam hazan
Kederinden iplik iplik titredikçe dudaklarım
Kalbinden feragat edinen kan yosunu bağladı…


Hüznün canhıraş vakti tutuklu kelimelerim dilime kör hançer, genzimde yangın
Uzaklara takılıp giden bakışlarımda alabildiğince gözlerin ufuk
İmsak vakti içimde ötüşen firari gülüşler düşlerin
Tuzlanmış kitap kokusu eşliğinde toprağı yarılıyor göğsümün, etim kemiğim, ruhum sen
Piyade gölgeler eşerken karanlığı
Rüzgârın kopardığı son yaprak veda busesi konduruyor dalına, dal bıkkın
Saat yürek ertesi, günlerden serzenişim ve sen
Kavrulursan eğer bir nebze hasret ateşimden bilmelisin ki yüreğine geri dönemem…


Gece kapanmak bilmez uykusuz gözlerim kızılcık şerbeti
Tartaklanmış heybeme sığıştıramıyor hicranımı
Aşk piyesinden firar etmiş cümlelerim dilsiz, tadım tuzum hasretin
Bulanık buğu her yer
Duvar çatlaklarında yansıyan yıldız ateşi ay aydınlığın
Perde arkası yazılmış hasret beyitlerim selam sabah tadında köşe başında kimsesiz
Fısıldayan hisler avare meydan yüreğim ve yüreğin
Sezgiler bu sabah şah
Mat olmuş hasret şerbet tadında
Kirpiklerine hibe ettiğim gözlerim kan çanağı
Kaçırırsan gözlerini bil ki bir daha b’akamam gözlerine…


Gündüz uyuklamalarım kesit kesit, sensizlik zehir ve kâbus
Sevdandan boğuldu boğulacak yüreğim
Hadi bir tebessüm gayret et
İşittikçe kuş adımlarını dağılacak içimdeki tüm kalabalıklar
Alabildiğince sakinleşecek kavrulmuş taze kahve kokusu sokağı
Dört adım bir akasya ağacı engeli sonlanacak
Kör bir sessizlikten sonra ağlayacak bulutlar
Paklanacak adeta günahından şehir
Makul bir perde olacak dikenli çam ağaçları dudaklarımız yamalı
Unut hazan bakışlarımı baharından serp gönlüm kırlarına
Bırakırsan yüreğimi bir daha sevemem...


Kapalı kapılar ardında geçen öğlen ve sonrası
Gam sürükleyen bulutların gür sesinde gölgene sığınmış gölgem
Vuslat mütefekkir bir sancı arz ile arş arasında yolcun
Mecnuni dualar tavaf yolcuğunda ismin yüklü, zanlım sen
Nefesim alabildiğince hasretin is kokusu
Karaya vurmuş balıklar adına
Yangınım büyük
Sebebi halim, mil çek artık dudaklarınla yazgıma
Bitir sana uysal ve hırçınlığımı
Ey yüreğime farz..!
Bırakma kahırsız
Yüreğini çektiğini an sökülür yüreğim bir daha yama da tutmaz…


Dizili boncuklar kâkülünde bahar ve kış portresi
Gece vardiyası yalnızlığı rıhtımda efkâr
Buseli rüyalar sonrası rüya gibi tadın tadımda
Kulak perdelerim ismin nidalarında göçmen turna durakları
Bakışlarında dalgalanan gönlüm denizleri çalkantılı
Ebruli ismin kalp atışlarımda gelgit
Mehiri verilmemiş papatyalar kış güneşinde hüsran
Uyuşmuş ellerim buz nezaketinde bekler ellerini
Hülyaları sen olan düşlerimin soluk soluğa
Damarlarımda sızıyor sevdan
Dalında solmuş tomurcuk güller hatırına
An beni dil ve dudaklarınla, oku yüreğimi mısra mısra
Kendinde bul lakin beni bende bırakma…
Vazgeçerim kendimden
Ateş olur
Kül olurum
Sen olurum…



20241908
1220
Aşk tek kişilik bir devrimdi kalp ile dil arasında sıkışan kalan...
( Mehir başlıklı yazı hewi tarafından 19.08.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu