Lise yıllarında başlayan şiir tutkusu, geçen yıllar içerisinde Mehmet Nuri Parmaksız’ı “mastır”lı şair konumuna yükseltti. Lise yıllarında heves olarak başlayan şiir sevgisi üniversite eğitimi olarak bir başka boyut kazanırken, giderek Parmaksız için adeta bir yaşam biçimi oldu.

Hevesle başlayan şiirde o kadar yetkinliğe ulaştı ki, ona yakın şiir dinletisi organizasyonu gerçekleştirdi, devlet törenlerinde sunuculuk görevleri ifa ettirdi. Şiir, Mehmet Nuri Parmaksız için bir yaşama biçimi derken hiç de abartmadım.

4 yıldır Polis Radyosu’nda “Gönül Köprüsü” adlı programla sanat anlatıyor, 3 yıldır da “İmbikten Damlalar” programında imbikten damlayan şiirleri şiirseverlerle buluşturuyor.2 yıldır da şiir okulunda genç şairlere şiir yazım tekniklerini anlatıyor. Bütün bunları gerçekleştirirken de, Halk Edebiyatı alanında, “Âşık Edebiyatında Ağıt Konulu Destanlar” adlı tez çalışmasıyla mastır yapıyor. Şiirin uzmanı oluyor.

Gelin böylesine şiir dolu bir hayat süren biri için “şiir onun yaşama biçimi” demeyin! Sosyal hayatta da aktif birisi olan Mehmet Nuri Parmaksız, İLESAM (İlim ve Edebiyat Sahipleri Meslek Birliği), ESKADER (Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği) , Ankara Kulübü, GASAT (Girişimci Sanat ve Bilim Adamları Derneği), TÜRKSAV (Türk Dünyası Sanatçılar ve Yazarlar Vakfı) ve Türkiye Yazarlar Birliği üyesi olarak şiire ve edebiyata hizmet ediyor.

Mehmet Nuri Parmaksız’ı günümüzün diğer şairlerinden ayıran, onu farklı kılan özelliği geleneği yorumlamadaki başarısıdır. Parmaksız, geleneği yorumlama konusunda şöyle düşünüyor:

“Geçmiş ve biz. Kültür deryâsı içinde akıntıya karşı kürek çekmeye çalışan sanatçı. İki yüz yılı geçen bir “batılılaşma” filminin oyuncuları olan şair ve yazarlar. Geleneğe karşı çıkanlar, bazen onu yıkmaya ve baskı altına almaya çalışanlar; ne yaparlarsa yapsınlar ondan ve etkilerinden kurtulamazlar.

Geleneğimiz, bizim karakterimizdir. Onu inkâr, şahsiyetimizi inkârdır. Şiirimizde yapılması gereken, geleneğin yaşadığımız çağa göre yorumudur. Her şair, bilinçli veya bilinçsiz, bu gelenek duvarının üstüne bir tuğla koyar ve onu sağlamlaştırmaya çalışır.

Şiirdeki şekil ve mana, insandaki beden ve ruh kavramına benzer. Şeklin önemi, onu taşıyan ruhla güzeldir. İşte gelenek, şekil ile ruhu bir arada tutan harç gibidir. Eğer şekil ve mana, gelenekten kopuk olursa birbirini tamamlayamaz. Gelenek kavramı geçmiş kültürün hepsini(tarihi, sosyal olayları, söylenmiş ve yazılmış bütün eserleri, dili, dini, mimariyi...) kapsar. Ondan kopmak demek, köksüz kalmak demektir. Günümüz şiiri, geleneği çağdaş tarzda yorumlayacak şairleri bekliyor. Ne mutlu bu yolda çalışan şair ve sanatçılara.”

Aruz vezniyle yazılan şiirlerin günümüzdeki temsilcisi diyebileceğimiz Mehmet Nuri Parmaksız, birçok ödüle layık görüldü.
Birbirinden güzel şiirlere imza atan Mehmet Nuri Parmaksız’ı en iyi anlatacak, onun şiir anlayışını bize gösteren şiirlerinin başında aruz vezniyle yazdığı “Kelebek Ömrü” adlı şiiri gelmektedir.

KELEBEK ÖMRÜ

Sevdâya alışkın bu gönüller seni bekler,
Son darbede her cân o ölüm bûseni bekler !

Sevdâ denilen çölde çiçekler de tuzaktır,
Vuslâtı yakın sanma fizândan da uzaktır!

Ellerde, avuçlarda, senin ismin anılsın.
Gönlümdeki aşkın yine yoklukta sanılsın!

Yükselsin o rûhum, göğe çıksın, sana değsin.
Çektirdiğin âhlarla gönül gökleri eğsin !

Hakkın bizi halk ettiği toprak ne de paktır !
Herhalde bu yüzden ki mezâr taşları aktır !

Heyhât! Kara sevdâ denilen yol ne de dardır!
Aşk bitti mi, dünyâ kelebek ömrü kadardır!



MEHMET NURİ PARMAKSIZ KİMDİR?

İstanbul’da doğdu. Aslen Düzceli'dir. İlk, orta ve lise tahsilini, İstanbul’da tamamladıktan sonra, 1991 yılında girdiği Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden 1995’te mezun oldu. Aynı yıl Mardin Derik Lisesi edebiyat öğretmeni olarak atandı. Hâlen Ankara'da Gölbaşı Anadolu Lisesi edebiyat öğretmeni olarak mesleğine devam etmektedir.

Lise yıllarında başlayan şiirle ilgisi, üniversite öğrenimi içersinde heves olmaktan çıkmış ve branşı gereği sanatın bu dalıyla ciddi olarak ilgilenmeye başlamıştır. Şiir üzerine yazdığı makaleleri ve şiirleri “İlk Yaz, Erciyes, Sarmaşık, Gülpınar, Simav Anadolu, Maki, Hisler Bulvarı, Kümbet, Karınca, Bizim Ece, Size, Çağrı, Bizim Külliye, Berceste, Türk Dili vb... birçok dergide yayınlanmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı adına, Başkent Öğretmenevi ve Milli Eğitim Şura salonunda, öğretmen şairlerin katıldığı ona yakın şiir dinletisi organizasyonu gerçekleştirmiş, birçok Devlet töreninde de sunuculuk görevinde bulunmuştur.

2006 yılında yapılan seçimde İLESAM Yönetim Kurulu üyesi olarak seçildi ve 2008 Ocak ayına kadar İLESAM'ın Başkan Yardımcılığı görevinde bulundu. 30 Mart 2010’dan itibaren İlesam başkanı. Birçok dinleti ve toplantı da, “Şiir Estetiğimiz ve Şiirde Olması Gerekenler” konulu bildiri sunmuş ve konferans vermiştir. Türk edebiyatı ve şiirine yaptığı katkılardan dolayı, Antalya ve Simav'da (Kütahya) düzenlenen şiir organizasyonlarında 'Türk Şiirine ve Kültürüne Hizmet Ödülü'ne layık görülmüştür.

2006’nın Ekim ayından itibaren Polis Radyosu’nda “Gönül Köprüsü” adlı bir şiir-edebiyat ve sanat programını hazırlayıp sundu. 2007’nin Ekim ayından itibaren ise, yine Polis radyosunda, her Salı günü saat 21’de yayınlanan “İmbikten Damlalar” adlı şiir-edebiyat ve sanat programını hazırlayıp sunmaktadır. 2008 yılı Nisan ayından itibaren Mamak Şiir Okulu'nda 'Şiir Yazım Teknikleri' üzerine dersler vermekte ve birçok Belediye için şiir-edebiyat ve kültür konulu söyleşi ve programlar hazırlayıp sunmaktadır. “Mektuplarıyla Cahit Sıtkı” adlı inceleme, 'Kelebek Ömrü' adlı şiir, 'Mogan Şiir Akşamları', 'Mogan Şiir Akşamları (2008) ' ve 'Anne Konulu Şiirlerden Seçmeler' adlı üç antoloji eseri bulunmaktadır. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Halk Edebiyatı alanında “Âşık Edebiyatında Ağıt Konulu Destanlar”adlı tez çalışmasıyla master yapmıştır.

Mehmet Nuri Parmaksız, İLESAM (İlim ve Edebiyat Sahipleri Meslek Birliği) , ESKADER (Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği) , Ankara Kulübü, GASAT (Girişimci Sanat ve Bilim Adamları Derneği) ve Türkiye Yazarlar Birliği üyesidir. Halen, İLESAM (İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütüyor.

KİTAPLARI

Mogan Şiir Akşamları Anne Konulu Şiirlerden Mogan Şiir Akşamları 2008

Kelebek Ömrü-Şiir Kitabı Kelebek Ömrü-Şiir Kitabı (2. Baskı)


KİTAPLARI

1-“Mektuplarıyla Cahit Sıtkı” (İnceleme)
2-“Mogan Şiir Akşamları” (Antoloji, ISBN:978-975-01693-0-4)
3-“Mogan Şiir Akşamları 2008″ (Antoloji, ISBN:978-975-01693-2-8)
4- “Anne Konulu Şiirlerden Seçmeler” (Antoloji, ISBN:978-975-01693-1-1)
5- “Kelebek Ömrü” (Şiir, Ürün Yayınları, ISBN: 978-975-9944-761-50-5)


ÖDÜLLERİ

1- Anayurt Gazetesinin Aruz Dalında Açmış Olduğu Şiir Yarışmasında “Kelebek Ömrü adlı şiirle 1.ödülü (2005)
2- Antalya Güllük Derneği'nden Türk Şiirine Hizmet Ödülü (2006)
3- Şiirkolik sitesinin açtığı yarışmada bir şiiriyle mansiyon. (2007)
4-Simav Kaymakamlığı tarafından düzenlenen Uluslararası Simav Şairler şöleninde verdiği seminer, panel, konferans ve Polis Radyosu’nda yaptığı programlardan dolayı Türk Şiirine ve Edebiyatına Hizmet Ödülü (2007)
5-Birharf.net sitesinin açtığı yarışmada bir şiiriyle mansiyon. (2007)
6-GASAT Türk Edebiyatına Katkı Ödülü (İmbikten Damlalar Programından Dolayı) (2008)
7-Simav Kaymakamlığı tarafından Simav'ın tanıtımına katkı ödülü (2008)

DERGİ ve GAZETE YAZILARINDAN SEÇMELER

HALK ve DİVAN ŞİİRİNE DAİR DÜŞÜNCELER

(Bu makale, Tasvir Gazetesi (Ankara)’nde (28 Ekim 2006, s.5.) yayımlanmıştır.)

Geçenlerde, Halk ve Divan şiiri üstüne ahkâm kesen bir şair dostun, “ Divan edebiyatı bir saray edebiyatıdır, ayrıca dili de Türkçe değildir; aruzu diriltmeye çalışmak ve şiirde sadece heceye bağlanmak, bugünün şiirine ihanettir. Aruzu ve heceyi bilmiyorum ama şiir de yazabiliyorum, varsa yoksa serbest şiir, ötekilerin devri kapandı.” diyince, “ cehalet, esaretten kötüdür” sözünün haklılığını bir defa daha anladım. Kendisini, söylediklerini ispata davet ettikten sonra, “hangi şairleri beğenir ve okursunuz?” dedim. “ Asıl siz söylediklerimin tersini ispat ediniz, her şey ortada” cevabına veren şair arkadaş- ki bu konuda bir mesnedi olmadığı her halinden belli oluyordu- beğendiği şairlerin, “Attila İlhan, Nazım Hikmet, Orhan Veli ve Fazıl Hüsnü Dağlarca” olduğunu söyleyince, “peki, dinleyin o zaman” dedim ve şu açıklamaları yaptım:

Bir kere, beğendiğiniz şairlerin hepsinin, hem gelenekle hem de sizin reddettiğiniz formlarla bağlantısı vardır. Bunlardan haberdar olmadığınız gibi, okuduğunuzu söylediğiniz Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın şu fikirlerini de hiç duymamışsınız. “Aruzu ve heceyi bilmeyen biri, şiire yakın olamaz.” Şiir yazabilmek için, “elli tane kalın defter alacaksın, bu defterlerin her birinin üstüne Türkçemizde en çok kullanılan 15 heceyi, 35 de aruz veznini yazacaksın. En az o yüz sayfalık olan defteri o vezinle dolduracaksın, her dizeyi gömüt taşına yazar gibi, özene bezene yazacaksın. O defteri buraya getireceksin. Denetleyeceğim; her defter vezin ve başka yanlışlıklar yapılmadan doldurulmuş mu? Doldurulmamışsa, git bir daha dene diyeceğim. Doldurulmuşsa, bu elli defteri yakacaksın, istediğin gibi şiir yazmaya başlayacaksın." diyince, “bunları söyleyen gerçekten Fazıl Hüsnü’yse, bir daha o adamı okumam.” dedi. Düşüncelerimizde bir eksiklik varsa bunu kızmadan kabul etmeliyiz, yoksa bilmediğimiz konularda ahkâm kesmenin bize hiçbir fayda sağlamayacağını er geç öğreniriz. Bir konu üzerinde konuşmaya, “bildiğim kadarıyla”, diye başlarsak, bildiğimiz eksik veya yanlış dahi olsa, hoş görülebiliriz; ama yanlış bilgi üzerinde ısrar edersek, bu inat bizi daha da kötü bir duruma düşürür.

İlk önce şunu öğrenmeliyiz: Bir fikre taassupla bağlanmak ve diğer görüşlere de önyargıyla yaklaşmak bizi yanlışa götürür; savunduğumuz düşüncenin dayanak noktalarını iyi belirlemeliyiz. Divan ve Halk şiiri birçok kişinin zannettiği gibi birbirinden kopuk bir edebiyat değildir, aslında onlar- çıkış noktaları Arap ve Fars şiiri olsa da- Türk kültürünün imzasını taşıyan -üvey değil- öz kardeşlerdir. Başlangıçta, dil olarak birbirinden kopuk görünseler de, 16. yüzyıldan sonra birbirine yaklaşmaya başlarlar. Edebiyatımızı her dönemiyle, her şekliyle bir bütün olarak kabul etmemiz lazım. Divan şiirini bizim şiirimiz olarak görmeyenler bu düşünceleriyle neyin peşindedirler? Baki, Fuzuli ve diğer şairler bizden değil midir? Geçmişi her yönüyle inkâr bize ne kazandıracak? O gün yazılan şiirlerin dili bugün anlaşılmıyorsa, bu durumun oluşmasında o şairlerin ne suçu var? Her gün yozlaşan dilimize bakıyorum da –dil olarak- bizim üç yüz yıl sonra anlaşılabileceğimizin garantisi var mı?

Geçmişte yazılan şiirlerin, bugüne göre anlaşılmaz olduğu gerçeğini ben de kabul ediyorum; ama onları yok saymak ne demek? Bu kanaatte olanların, o şairlerimize haksızlık yaptığını düşünüyorum. Divan şiiri konusunda ikilemler yaşayan Nurullah Ataç, “Şiirimiz Üzerine” adlı yazısında, bakın ne diyor: “Şiirimizi, eski şiirlerimizi okumalıyız. Dilimizi gerçekten öğrenmenin, tadına varıp onunla güzel biçimler kurmak gücünü edinmenin başka yolu yoktur. (…) Saz ozanlarımızın şiirlerini okumalıyız, ama Divan şiirini de bırakamayız. Bize dilimizi asıl onlar öğretecek, tadına asıl onlar erdireceklerdir. Fuzuli’nin gazellerini okurken o Arapça, Farsça sözcüklerin altında Türkçenin tatlı sesini duymuyor musunuz? Suçu onlarda değil, kendinizde arayın. Karacaoğlan’a bayılırım ama Nedim’i, Galip’i okurken de kelimeleri her zaman anlamasam dahi, gene benim dilim olduğunu seziyorum, gene kendi dilimi duyduğum için yüreğim çarpıyor. Divan şairlerimizin Arapça’dan Farsça’dan aldıkları sözler, onların dillerini Türkçe olmaktan çıkarmamıştır. O sözler birer yabancıdır ama salınıp gezdikleri bahçenin toprağı buram buram Türkçe kokar, Türk kokar. ” Şu mısralar üzerinde bunu tecrübe edelim:

“Gittin ammâ ki kodun hasreti cânı bile
İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile” ( Neşâti)

“Ben tâ senin yanında bile hasretim sana” ( Rabia Hatun)

“Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz” ( Mahîr)

“Hem kadeh hem bâde hem bir şûh sâkîdir gönül ( Nef ’i)

Halk şiiriyle Divan şiirini birbirinden kopuk düşünmek doğru değildir. Bu düşünceye karşı çıkanlara, Prof. Dr. Cemal Kurnaz‘ın, “ Halk ve Divan Şiirinin Müşterekleri Üzerine Denemeler” adlı kitabını- her cümlenin altını çize çize- okumalarını tavsiye ediyorum.

HECE Mİ, ARUZ MU, SERBEST Mİ?

Bu makale, Gülpınar Dergisi (Ankara)’nde, (Ağustos-2004, Yıl:29, Sayı:340, s.13.) yayımlanmıştır.)

İlk insandan bu yana var olan ve kıyamete kadar da varolacak sanat dallarından biridir şiir. Geçmişten bugüne insanların tam bir tanım üzerinde anlaşamadığı, onu tarif etmeye ve belli bir kalıba sokmaya çalıştığı, bazı açıklamalarla şekillendirdiği ama söylenenlerle herkesi memnun edip tam bir metin üzerinde birleştiremediği bir muammadır şiir. Çoluk-çocuk, genç-yaşlı herkesin üzerinde bir görüşü olan ama belli ölçütlere sığmayan, insanı saran bir büyüleyicilikle kimilerine göre musikiye yaklaşan, kimilerine göre sadece manadan ibaret olan ama ne olursa olsun zevki, estetiği ve biçimiyle bizi her dem saran, hafızalarımızda (birkaç mısra bile olsa) yer eden, bir kelime oyunudur şiir.

Uzunluğu ve kısalığıyla, şekli oluşturan teknikleriyle ve çağrışıma dayalı geniş manasıyla şiir, kanaatimce “güzele ulaşma” hevesi yolunda, ince ve etkili söyleyişin anahtarıdır. Onu nesirden ayıransa, kuruluşu, nağmesi ve mana derinliğidir. Bazen cümlelerde bizi sarar ama; zekayla ortaya çıkan güzel mısralar, bize başka bir dünyanın kapısını açar. Günümüz şiirinde, heceli olsun serbest olsun, bazı şairlerin mısraı cümleye,nazmı nesre yaklaştırdıkları şiirleri gördükçe; şiirin ne demek olduğunu unuttuğumuzu, güzel Türkçemizi körelttiğimizi, gerçek şiirden uzaklaştığımızı ve böyle giderse de uzun bir süre saf şiirden Türkçemizin ayrı kalacağını, üzülerek belirtmek istiyorum.

Hece nedir, Aruz nedir, Serbest nedir? Bunların hepsi, eşsiz Türkçemizle şiirde güzel söyleyişe ulaşabilmekte kullandığımız birer formdur. İşte bunların ne demek olduğunu tam olarak bilmeden saf şiire yaklaşamayız; yazdığımız şiirlerle güzel Türkçemize haksızlık etmiş oluruz. Kimse alınmasın ama, şiiri sadece duyguların ifadesi olarak görmek ve “Efendim, ben söyledim oldu” demek, büyük bir gaflettir. Şair şiirini hem bilgiyle hem de kültürle beslemek zorundadır. Dil, estetik ve biçim konusunda birtakım kaygıları olmayan şaire- eskilerin deyimiyle- müteşair denilir. Şairlik ve şiir yazmak zor bir iştir; çünkü orada kullanılan, yüzyıllardır işlenmiş öz dilimiz güzel Türkçemizdir. Türkçeyi kötü kullanmaya, onu köreltmeye ve gerçek şiirden uzaklaştırmaya, ne şair ne de herhangi bir Türk vatandaşının hakkı vardır. Şiir yazan ve şiirle uğraşan herkes, şiir geleneğimizi- baştan sona kadar- bütün örnekleriyle ve incelikleriyle bilmek zorundadır. Bu söylediklerimden mahrum olanlar zaman içersinde bir buz gibi eriyip yok olacaklar ve isimlerini bir sonraki çağa taşıyamayacaklardır.

GÜNÜMÜZ ŞİİRİ VE ŞAİRLERİ HAKKINDA ELEŞTİRİLER(1)

(Bu makale, Çağrı Dergisi’nde (Mart-2007, Yıl:51, Sayı: 568, s.10-11.) yayımlanmıştır.)

Şiirin her devirde tartışma yaratan bir sanat dalı olması, bir anlamda, onun cazibesinden ileri gelir. Friedrich Hegel’in, “ Güzel sanatların en üstünü ve en zor olanı şiir sanatıdır.” söyleminin altında yatan gerçek de, bu olmalı herhalde. Geçenlerde bir şair, “Hocam, şiir sanat için midir, yoksa toplum için mi?” diye sorunca, bu meselenin hâlâ hallolmamış olduğunu gördüm. Cevap vermeden önce, “sizce hangisi?” dediğimde,“Valla, şiiri ben, kendim için yazıyorum; hangi şair şiirini, sanatı ve toplumu düşünerek yazmış ki?” sözlerine karşılık, “bir anlamda haklısın; ama kendin için yazdığını paylaştığın zaman, şiir toplumun hizmetine girmiyor mu, yazdığının güzel olması için sanat yapmıyor musun, sonuçta yazdığın şiir, bir sanat eseri olmuyor mu?” dedim. “ Haklısınız oluyor ve ben bunu hiç düşünmemiştim” cevabına sonra, T. S. Eliot’ın, şu sözlerini hatırlattım, o şair arkadaşa: “ Hiçbir ozanın, hiçbir sanatçının tek başına tam bir anlamı yoktur. Onun anlamı, değerlendirilmesi, ölmüş ozan ve sanatçılarla olan bağının değerlendirilmesidir.”

Şiir yazıyoruz ama niye yazdığımızı ve nasıl güzel mısralara ulaşacağımızı, pek düşünmüyoruz gibi geliyor bana. Günümüzde, bazı şairlerin aklını sırf meşhur olmak konusuna taktığını görüyorum. Oysaki bu arkadaşlarımız şunu iyi bilmelilerdir ki, yazdıkları şiir, her yönüyle güzel olduktan sonra, o ün, onları mutlaka bulacaktır. Bu konuda Selahattin Eyüboğlu, “ Şöhret, sanatın samimi gayesi ve mükâfatıdır.” der; ancak, okumadan, geleneği ve şiir tekniklerini bilmeden, yazacaklarımızda, hem duygu hem de mana noktasında, neyi nasıl anlatacağımızı düşünmeden, bu yolda muvaffakiyet elde edileceğimiz hayali pek inandırıcı gelmiyor bana. Valery’in, şiir ve sanat eseri konusunda söylediklerini, mantık süzgecinden geçirip kabullerimiz ölçüsünde kendimize bir yol çizmemiz gerektiğine inanıyorum: “ Gerçek şiirin, asıl sanat eserinin kendi varlığından başka bir amacı yoktur. Şiir, kendisiyle başlar, kendisiyle biter. Bütün soyluluğu da buradan gelir.”

Günümüz şairlerinin çoğu, şiiri sadece duygudan ibaret zannediyor ve yanılıyorlar. Şiirde bir biçim kaygısı olamadan, söyleyişte bir incelik bulunmadan, duygu ve mananın çatısı altında teknikleri birleşmeden, şiirin sadece ilhamla ortaya çıkabileceğini iddia etmek, gerçek şiirden ne kadar uzaklaştığımızın göstergesidir. Bugünkü şairlerin içine düştüğü durum, işte budur. Kelimelerin şiirdeki yeri ve önemini anlamazsak, Türkçenin güzelliğini yazdığımız şiirlerde duyuramazsak, işimiz gerçekten de çok zordur. Bu sözlerimle yanlış anlaşılmak istemem; şiire bu konuda vakıf olmayanların şiir yazmaması değildir demek istediğim, sadece, şairliğin ne kadar zor bir iş olduğunun anlaşılması adına, bunların bilinmesi gerektiğini söylüyorum. Melih Cevdet Anday’ın- ki bu şairimiz O. Veli’yle beraber serbest şiirin ve Garip akımının başlatıcısıdır- söylediği şu sözlere, aslında bütün şair ve müteşairlerin, kulak vermesi lazım: “ … duygular, düşünceler sözcükleri değil; sözcükler duygularımı, düşüncelerimi yönetiyor. Ressam Degas’ın: “ Çok güzel duygularım var, ama şiirde başarıya eremiyorum. Neden?” diye sorması üzerine Mallarme, çok ünlüdür, “ Dostum” demiş, “ Şiir sözcüklerle yazılır. Herkesin duyguları, düşünceleri var, yetseydi herkes şair olurdu.” Anlaşılamayan budur. İçinden geldiği için mimar ya da mühendis olmaya kalkanı görmüyoruz. Demek sanatların en kolayı şiir ki, duygulara, düşüncelere dayanılarak şair olunabileceğine inanılıyor.”

ŞİİRLERİNİN YAYINLANDIĞI DERGİ VE GAZETELERDEN BAZILARI

Anadolu Gazetesi (Simav);Gülpınar (Ankara); Mavisu (Ankara); Genç Ufuklar (Ankara); Hisler Bulvarı (Balıkesir); Gölbaşı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Eğitim ve Kültür Dergisi (Ankara); Yeni Size (İstanbul); Yeni Haber Gazetesi (Gölbaşı), Gönüllü Eğitim- Eğitim Bilim ve Kültür Dergisi (Ankara); Tasvir Gazetesi (Ankara); Metropol Gazetesi (Ankara); Türk Dili (Ankara); Ortanca (Ankara); Edebiyat Otağı (Ankara); Maki Dergisi (Mersin); Aydın Güzelhisar Gazetesi; Gölbaşı Cemre Eğitim Kültür ve Sanat (Ankara); Aydın Bakış Gazetesi; Avrupa Gazetesi…


YAZILARININ YAYINLANDIĞI DERGİ VE GAZETELERDEN BAZILARI

-Şair Olmayı Ülkü Edinmiş Bir Adam: Cahit Sıtkı Tarancı, Mavisu, Bahar-2002, Sayı:5, s.14.
-Şiir Bir Deryaya Benzer, Gülpınar Dergisi (Ankara), Haziran-2004, Yıl:29, Sayı:338, s.8.
-Tanıtılmakta Geç Kalınmış Bir Cevher: Mehmet Turan Yarar, Güneyde Kültür Dergisi, Temmuz- Ağustos 2005, Cilt:29, Sayı:160, s.15-18.
-Şair Kimdir?, Yeni Size Dergisi, Eylül-2005, s.26-27.
-Eşikteki Adam İsa Kayacan (1,2,3,4), 7 Mart Gazetesi, 13-20-23 Ağustos 2007 s.6.
-Yazar-Yayınevi Meselesi, Telif Hakkı Gerçeği ve Karşılıklı Haklar, Bizim Külliye Dergisi, Sayı:35 (Mart-Nisan-Mayıs 2008), s.32-36.
-Türkiye’de ve Dünyada Telif Hakları, İlesam ve Eser Sahipleri, İlesam Bülteni (Ekim-Kasım-Aralık 2007), Yıl:17, Sayı:57, s.5-8.
-Unutulmuş Bir Şair: Asaf Halet Çelebi, Berceste Dergisi, Ekim-2007, Yıl:6, Sayı:64, s.24-26.
-Süveyda’ya Mektuplar (15,16,17,18) Yeni Size Dergisi, Mart 2008, Sayı:51, s.19-20.
-Türkçemiz ve Dilimizdeki Kirlenme- Yavuz Bülent Bakiler'le Söyleşi, Yeni Size Dergisi, Nisan 2008, Sayı:52, s.3-6.
-Yahya Kemal ve Şiir Dili, Yeni Size Dergisi, Mayıs 2008, Sayı:53, s.3-6.
-Sadık Tural, Şiirimizin Kaynakları ve Aşk, Yeni Size Dergisi, Haziran 2008, Sayı:54, s.20-22.
-Gelenek ve Şiir Üzerine, Çağrı Dergisi, Eylül-2006, Yıl:50, Sayı: 562, s.21-22.
-Günümüz Şiiri ve Şairleri Hakkında Eleştiriler, Çağrı Dergisi, Mart-2007, Yıl:51, Sayı: 568, s.10-11.
-Şiirimizde Vezin Meselesi, Çağrı Dergisi, Nisan-2007, Yıl:51, Sayı: 569, s.24-25.
-Şair Kimdir?, Çağrı Dergisi, Mayıs-2007, Yıl:51, Sayı: 570, s.11-12.
- Dilin Önemi ve Şiirde Türkçe’den Yararlanma Yolları, Çağrı Dergisi, Ağustos-2007, Yıl:51, Sayı: 573, s.18-20.
-Şiirimizde İmge Meselesi, Çağrı Dergisi, Ocak-2008, Yıl:52, Sayı: 578, s.13-15.
-Melali Anlamayan Nesil ve Ahmet Haşim, Çağrı Dergisi, Şubat-2008, Yıl:52, Sayı: 579, s.8-10.
-Cahit Sıtkı Tarancı, Çağrı Dergisi, Mart-2008, Yıl:52, Sayı: 580, s.20-21.
- İsmet Bora Binatlı Üzerine Bibliyografik Bir İnceleme, Maki Dergisi, Eylül-Ekim-2006, Yıl:10, Sayı:58, s.3-5.
-Serbest Şiirin Yazımına Dair Bazı Tespitler ve Teklifler, Maki Dergisi, Temmuz-Eylül-2007, Yıl:11, Sayı:63-64, s.17-19.
- Hece mi, Aruz mu, Serbest mi? Maki Dergisi, Mart-Haziran-2007, Yıl:11, Sayı:61-62, s.3-4.
-Ahmet Haşim’in “Merdiven” Şiiri Üzerine Bir Tahlil Denemesi, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, Mart 2007, Yıl:8, Sayı:85, s.38-42.
-Eşikteki Adam: İsa Kayacan, Duygu Seli Dergisi (Isparta), Ekim-Kasım-Aralık 2007, Yıl:7, Sayı:25, s.38-39.
-“Sultan Şaire Toprak Ana” Güzide Gülpınar Taranoğlu İle, Edebiyat Otağı, Mart-2008, Yıl:3, Sayı:30,s.34-41.
-"Ölümünün 50. Yılında Yahya Kemal ve Şiir Dili", Uluğbey Anadolu Lisesi Eğitim ve Kültür Dergisi, Yıl:2, Sayı:2, Mayıs 2008, s.16-18.
-Yazar-Yayınevi Meselesi, Telif Hakkı Gerçeği ve Karşılıklı Haklar, Yeni İnan Gazetesi ( Tekirdağ), 28 Nisan 2008, Sayı:16098, s.12.
-Tanıtılmakta Geç Kalınmış Bir Cevher: Mehmet Turan Yarar, Erciyes Dergisi, Haziran-2006, Yıl:29, Sayı:342, s.15-16.
-Kırgızlarda Destan Anlatma Geleneği, Yeni Size Dergisi, Temmuz 2008, Yıl:5, Sayı:55, s.20-23.
-Avusturyadaki Türkoloji Çalışmaları, Berceste Dergisi, Ağustos-2008, Yıl:7, Sayı:74, s.34-36.
-Şiir Üzerine Düşünceler, Genç Bilge Dergisi, Temmuz-Ağustos-Eylül 2008, Sayı:6,s.50-51.
-Cahit Sıtkı Tarancı'nın Ziya Osman Saba'nın Şiiri Hakkındaki Düşünceleri, Çağrı Dergisi, Eylül-2008, Yıl:52, Sayı: 586, s.11-13.
-Evime ve Nihal'e Mektuplar, Yeni Size Dergisi, Eylül 2008, Yıl:5, Sayı:57, s.20-23.
-Türkiye Sahasında Ağıt Kavramı, Berceste Dergisi, Ekim-2008, Yıl:7, Sayı:76, s.36.
-Feyzi Halıcı Röportajı, Maki Dergisi, Nisan-Haziran 2008, Yıl:12, Sayı:67, s.3-4.
-Bilinmeyan Gemilerden Biriyle Gel- Süveydâ'ya Mektup, Maki Dergisi, Ekim-Aralık 2008, Yıl:12, Sayı:69, s.22.
-Olcay Yazıcı ile Şiir Üstüne, Berceste Dergisi, Aralık-2008, Yıl:7, Sayı:78, s.36-37.
-Süveydâ'ya Mektup, Maki Dergisi, Ekim-Aralık-2008, Yıl:12, Sayı:69, s.22.
-Şiir Üzerine Düşünceler, (Afyon) Edebdağ Dergisi, Ocak-Şubat 2009, Yıl:1, Sayı:2, s.26-27.
-Hüseyin Yurdabak Üzerine Bibliyografik Bir İnceleme,Yeni Size Dergisi, Şubat 2009, Yıl:6, Sayı:62, s.7-12.
-Bekir Sıtkı Erdoğan ile Gelenekten Yararlanma Üzerine,Yeni Size Dergisi, Mart 2009, Yıl:6, Sayı:63, s.8-9.
-Türk Edebiyatında Ağıt Yakma Geleneği, (Afyon) Edebdağ Dergisi, Mart-Nisan 2009, Yıl:1, Sayı:3, s.40-47.
-Doç. Dr. Mehmet Önal İle Şiir ve Sanat Üzerine,Yeni Size Dergisi, Nisan 2009, Yıl:6, Sayı:64, s.32.
-Dilin Önemi ve Şiirde Türkçeden Yararlanma Yolları, Ankara Eğitim, Kültür, Sanat Dergisi (İl Milli Eğitim Müdürlüğü), Mart-Nisan 2009, Yıl:10, Sayı:61, s.72-74.
-Yavuz Bülent Bakiler İle Türkçemiz ve Dilimizdeki Kirlenme Üzerine Sohbet,Yeni Size Dergisi, Mayıs 2009, Yıl:6, Sayı:65, s.5-9.
-Prof. Dr. Nurullah Çetin İle Şiir Üzerine Hasbihal,Yeni Size Dergisi, Temmuz 2009, Yıl:6, Sayı:67, s.6-7.
-Gönül Kelimesi Üzerine Düşünceler, Maki Dergisi, Nisan-Haziran 2009, Sayı:71, s.14-15.
-Türkiye Dışı Türklerde Ağıt Söyleme Geleneği ve Yas Törenleri, Güncel Sanat Dergisi, Yıl:1, Sayı:1, Temmeuz-Ağustos 2009, s.5-10.
-Cahit Sıtkı Tarancı Üzerine Değerlendirmeler, Ortanca Dergisi, Ekim 2009, Sayı:22, s.8-18.
-Hilmi Yavuz'la Şiirimizin Kaynakları ve Şiirimizde Aşk Kavramı Üzerine Sohbet I- II, Niksar Danişmend Gazetesi, 29-30 Ekim 2009, Yıl:3, Sayı:449-450, s.6.
-Yahya Kemal Beyatlı ve Şiir Dili, Ortanca Dergisi, Kasım 2009, Sayı:23, s.39-41.
-Prof. Dr. İskender Pala ile Şiir Üzerine Sohbet, Ortanca Dergisi, Kasım 2009, Sayı:23, s.31-34.
-Mevlânâ'yı Anlamak Üzerine, Ortanca Dergisi, Aralık 2009, Sayı:24, s.11-12.



HAKKINDA ÇIKAN YAZI VE GAZETE HABERLERİNDEN BAZILARI

Gölbaşı Eğitim ve Kültür Dergisi, Ocak 2005, Yıl:2, Sayı:2, s.37.
Anayurt Gazetesi, 24 Nisan 2005, s.14.
Göl Haber Başkent (Gölbaşı) Gazetesi, 31 Ağustos 2005, Yıl: 5, Sayı: 92, s.5.
Yeni Haber (Gölbaşı) Gazetesi, 2 Eylül 2005, Yıl:10, Sayı:201, s.1.
Genç Ufuklar, 20 Eylül 2005, Sayı:20, s.8.
Anayurt Gazetesi, 22 Ocak 2006, s.14.
Ekspres Gölbaşı Gazetesi, 20 Mayıs 2006, s.3.
Göl Haber Başkent (Gölbaşı) Gazetesi, 22 Haziran 2006, Yıl: 5, Sayı: 110, s.2.
Ekspres Gölbaşı Gazetesi, 29 Haziran 2006, s.3.
Selam Gazetesi (Yozgat), 29 Temmuz 2006, s. 1, 6-7.
Yeni Ufuk Gazetesi (Yozgat), 29 Temmuz 2006, s.8.
İleri Gazetesi (Yozgat), 31 Temmuz 2006, s.3.
Belde Gazetesi (Ankara), 2 Ekim 2006, s.6.
Zümrüt Gazetesi (Rize), 10 Ekim 2006, s.3.
Önder Gazetesi (Keşan), 10 Ekim 2006.
Son Söz Gazetesi, 16 Ekim 2006, Yıl:34, Sayı:11665, s.2.
Tasvir Gazetesi (Ankara), 14 Aralık 2006, s.2.
Hürriyet-Ankara, 3 Temmuz 2007, s.20.
24 Saat Gazetesi, 31 Ocak 2008. (Son Söz Gazetesi, 1 Şubat 2008,
Van Postası. (2 Yazı).
Gündem Gazetesi, 9 Ocak 2008.
Yeni Gün Gazetesi (Burdur), 22 Kasım 2007.
Akdeniz Gazetesi (Isparta), 24 Kasım 2007.
Ses 15 Gazetesi (Burdur), 06 Aralık 2007, s.5.
Simav Gazete Efe’m, 15 Mayıs 2007, s.1-6.
Söz Gazetesi (Babaeski), 27 Eylül 2007, s.6.
Belde Gazetesi, 4 Ekim 2007, s.6.
Zafer Gazetesi, 30 Ekim 2007, s.4.
Hür Fikir Gazetesi (Lüleburgaz), 8 Kasım 2007, s.9.
Önder Gazetesi (Keşan), 30 Ekim 2007, Yıl:46, Sayı:13699, s.7.
24 Saat Haber Gazetesi, Yıl:27, Sayı: 8451, 12 Ekim 2007, s.2.
Anayurt Gazetesi (Ankara), 11 Ekim 2007, Yıl:16, Sayı:5493.
Burdur Gazetesi, 26 Ekim 2007, s.7.
Burdurlunun Sesi Gazetesi, 10 Ekim 2007, Sayı:1631, s.6.
Yeni Size Dergisi, Aralık 2007, s.14-15.
Cumhuriyet Gazetesi (Hafta Sonu Eki), 22 Aralık 2007, s.7.
Yeni Şafak Gazetesi, 3 Mart 2008.
Ankara İl Gazetesi, 3 Mart 2008, s.7.
Sabah Gazetesi, 3 Mart 2008, s.4.
Star Gazetesi, 3 Mart 2008.
Bugün Gazetesi, 3 Mart 2008, s.15.
Hürriyet Gazetesi (Ankara), 3 Mart 2008, s.10.
Zaman Gazetesi, 3 Mart 2008.
Gölbaşı Ekspres Gazetesi (Ankara), Sayı:304, 21 Mart 2008, s.3.
Yeni Haber Gazetesi (Ankara), 18 Mart 2008, s.6.
Göl Haber Gazetesi (Ankara), Yıl:9, Sayı:157, Mart 2008, s.4.
Zaman Gazetesi, 25 Mart 2008, s.23.
Gazete Altındağ, 15-30 Nisan 2008, Yıl:4, Sayı:66 s.1-3.
Hürriyet Ankara, 15 Nisan 2008, s.18.
Büyükşehir -Ankara Eki, 9-15 Nisan 2008, Yıl:4, Sayı:173, s.23.
Tasvir Gazetesi (Ankara), 26 Nisan 2008, s.2.
Hürriyet Ankara, 31 Mayıs 2008, s.15.
Ankara İl Gazetesi, 2 Haziran 2008, s.3.
Ankara İl Gazetesi, 5 Haziran 2008, s.1.
Yeni Şafak Gazetesi, 5 Haziran 2008, s.21.
Yeni Asya Gazetesi, 5 Haziran 2008, s.10.
Anayurt Gazetesi (Ankara), 6 Haziran 2008, s.10.
Anayurt Gazetesi (Ankara- Kale Eki), 5 Haziran 2008, s.25.
Süper Yeni Haber Gazetesi (Ankara), 20 Haziran 2008, Yıl.:12, Sayı:275,s.3.
Ekspres Gölbaşı Gazetesi, 24 Haziran 2008, Sayı:308, s.4.
Gündem Gazetesi (Ankara), Yı:7,Sayı:2244, 1 Temmuz 2008, s.2.
Tekirdağ Yeni İnan Gazetesi, 13 Eylül 2008.
Cumhuriyet Gazetesi, 03.09.2008, s.15.
" Anayurt Gazetesi, 7 Eylül 2008, s.12.
Hürriyet Gazetesi (Ankara), 30 Ekim 2008, s.18.
Anayurt Gazetesi, 22 Ocak 2009, s.12.
Ankara İl Gazetesi, 23 Ocak 2009 (Kültür-Sanat), s.9.
İlk Kıvılcım Gazetesi,Ocak-Şubat 2009, Sayı:6-7,s.13.
Hastane Forumu Dergisi, Şubat-Mart 2009, Yıl:3, Sayı:16, s.12.
Edebdağ Dergisi, Mart-Nisan 2009, Yıl:1, Sayı:3, s.8-13.
Simav Anadolu Gazetesi, 8 Mayıs 2009, Yıl:26, Sayı:1142, s.1.
" Simav'ın Sesi Gazetesi, 9 Mayıs 2009, Yıl:9, Sayı:1227, s.1-3.
Niksar Danişmend Gazetesi, 7 Haziran 2009, Yıl:3, Sayı:328, s.1-4.
Niksar Danişmend Gazetesi, 7 Haziran 2009, Yıl:3, Sayı:328, s.1-4.
Maki Dergisi, Nisan-Haziran 2009, Sayı:71, s.16-17.
Anayurt Gazetesi, 10 Temmuz 2009 Cuma.
Anayurt Gazetesi, 30 Ağustos 2009 Pazar, s.10.
Bursa Hakimiyet Gazetesi (Yaşayan Bursa -Yaşam), 7 Eylül 2009, s.6.
Yeni Haber (Gölbaşı) Gazetesi, 14 Eylül 2009, Yıl:14, Sayı:309, s.1.
Gölbaşı Taraf Gazetesi, 22 Ekim 2009, Yıl:1, Sayı:44, s.6.
Belde Gazetesi (Ankara), 23 Ekim 2009, s.3.
Yeni Tokat Gazetesi, 31 Ekim 2009.
Gaziantep Zafer Gazetesi 6 Kasım 2009, Yıl:32, Sayı:9765, s.4.
Burdur Yeni Gün Gazetesi 17 Kasım 2009, Sayı: 16879, s.5.
Avrupa Gazetesi (Tekirdağ), 19 Kasım 2009, Yıl:3, Sayı:838, s.5.
Tekirdağ Yeni İnan Gazetesi, 19 Kasım 2009, Yıl:58, Sayı:16543, s.12.
Burdur Gazetesi 23 Kasım 2009, Sayı:18536, s.4.
Anayurt Gazetesi 24 Kasım 2009, s.8.
Gündem Gazetesi (Ankara), Yıl:8, Sayı:2658, 26 Kasım 2009, s.3.
Burdur Oğuzeli Gazetesi 21 Kasım 2009, sayı:1486, s.4.

Daha geniş bilgi için: http://www.mehmetnuriparmaksiz.com/sayfa.asp?id=83
İnternet sitesi: http://www.mehmetnuriparmaksiz.com
E-Posta adresi: [email protected]


Münevver DÜVER 17.04.2010
Araştırmacı, Yazar, Şair

( Aruz Vezninin Günümüzdeki Temsilcisi Mehmet Nuri Parmaksız başlıklı yazı MünevverDÜVER tarafından 23.05.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.