-- . . -- / -- . -- / -- . . -- / -- . --
Müfte’ilün / Fâilün / Müfte’ilün / Fâilün
..........................................................................
Öyle yanarken içim, derde giriftar gibi.
Sanki fütursuzca bir ömrü geçen var gibi.
Belki de yoktur musîbet dolu benden öte.
Oysa cefâ çekmeyenler bile bîzâr gibi.
Hiç de kolay olmuyor herkese yoldaş demek.
Dost diye sevdiklerim sanki hep ağyar gibi.
Sevgiye makber kazanlarsa, sebepsiz yere,
Bağrıma toprak atan en kara gaddar gibi.
Nerde belâ varsa hışmıyla gelir üstüme.
Tehlikedir her yanım kaygılı dizdar gibi.
Boynumu eğdim yiğit sandığım insanlara.
Bir de esir aldılar koskoca hünkâr gibi.
Süsleyerek inleyen kalbimi hançer ile,
Âfete terk ettiler en kötü mîmar gibi.
Çâre değildir harap rûhuma hiçbir şehir.
Yolları mâtemli binlerce sokak dar gibi.
Boş yere sürgün yedim ayrılığın yurduna.
Kimsesizim sanki sâhipsiz anahtar gibi.
Sönmeden arsızca sînemdeki yangınlara,
Savrulurum âdetâ bir deli rüzgâr gibi.
Hâlimi anlar derin uykuya hasret kalan.
Âşık olan herkesin gözleri bîdâr gibi.
Sevmeye lâyık olan yâren ararken bile,
Kalbimi dağlarken aklımda duran yâr gibi.
Ardına özlem duyup, düştüğüm insanların,
Göz göze geldikçe boş bakması inkâr gibi.
Aşka yatırmakla birdenbire sermâyemi,
Ortada kaldım ümit küskünü tüccar gibi.
Tâlihim artık tebessüm bile etmez bana.
Bir de peşimden her an koşması ısrar gibi.
Darmadağın hislerim, derbederim her vakit.
Zihnimi meşgul eden sol yanım esrar gibi.
Şüphelidir düşlerim, ardına hüsran gelir.
Bir gülüşümden kalan belki de efkâr gibi.
Kör bakıyor gözlerim, kalmadı artık neşem.
Kuşkularım bitmiyor aynı karamsar gibi.
Bir kere gün görmeden gitgide isyandayım.
Hisseme düşmüş amansız acılar kâr gibi.
Vurmayı çok istedim kendimi yerden yere.
Kalbi bağışlanmamış yüklü günahkâr gibi.
Söyleyemem gizli kalsın diye çektiklerim.
Sakladığım sırlarım sanki biraz ar gibi.
Sâdece dostum kulak verse de her derdime,
Bir kere söz etmeden susması ikrar gibi.
Bozduğu günlerde sessizliği şaşkın dilim,
Yetti diyor her duyan şahsıma ihtar gibi.
Hüznüme şâhit olan herkesin etrâfına,
Gizlice hakkımda söylenmesi ihbar gibi.
Zehre bulaşmış aşım sofrada bekler beni.
Çiğnediğim lokmalar açtığım iftar gibi.
Zengine hiç yetmiyor onca ipekten kumaş.
Şükrederek giydiğim eski bir astar gibi.
Arkası bitmez kederler başımın üstüne,
Tâ ki ezelden gelen bir kara destar gibi.
Kışlara meydan okurken ağaran saçlarım,
Her gece yastıkların üstü beyaz, kar gibi.
Dinliyorum puslu bir nâğmeyi gündüz gece.
Güftesi benden asırlarca haberdar gibi.
Bahtı nasır bağlamış kendine küskün bu can.
Aynada her gördüğüm öfkeli dîdar gibi.
Binbir ümit besleyip, arşa bakarken yüzüm,
Dizlerim öksüz, ağır sancılı nâçâr gibi.
Bir kere ömrümde Mevlâm beni güldürmedi.
Oysa bütün canlılar lütfuna mazhar gibi.
Anlatarak yangınım sönmeyecek belli ki.
Faydası yok sözlerin bin kere tekrar gibi.
_/' İbrahim Halil MANTIOĞLU '\_